Adam (Andrew Scott) yalnız bir televizyon senaristidir ve Londra'da izole bir hayat yaşamaktadır. Adam, sarhoş komşusu Harry (Paul Mescal) ile karşılaşır ve onu evinde ağırlamak istemese de, sonunda Harry'nin ısrarına dayanamayarak onu içeriye davet eder. Adam, ailesinin hayaletleriyle bir araya gelir ve geçmişte yaşadığı travmatik olayları konuşur. Harry ile ilişkisi ilerlerken, çeşitli olaylar yaşarlar ve birlikte hayatlarını sürdürmeye başlarlar. Ancak sonunda, Harry'nin ölümüyle yüzleşir ve onun gerçekliğiyle bağlarını koparmak zorunda kalır. Bu süreçte ailesinin hayaletleri de ona rehberlik eder. Adam, Harry'nin ölümünü kabul ettikten sonra, onun ruhunu kucaklar ve birlikte huzur içinde uyurlar. Müzik eşliğinde bir ışık huzmesi arasında kaybolurlar ve ekran kararır.
Film ilk bakışta, Londra'nın alacakaranlığında, düz dairenin pencerelerinde yansıyan Adam'ın yüzüne odaklanıyor. Adam, çocukluk döneminin müziğine dalıyor ve uzak geçmişe bağlantı sağlayan aile hazineleri kutusunu karıştırıyor. Ancak, dünyadan kopmuş gibi görünüyor - yankılı, düzenli ama soğuk dairede, neredeyse bomboş bir Ballardian kule bloğunda, bu yalnızlığını daha da vurgulayan bir şey.
Adam yazdığı senaryo için yaptığı bir araştırma ziyareti sırasında, çocukluk evine banliyödeki Dorking'e gider. Orada Adam vefat eden ebeveynleriyle (Claire Foy ve Jamie Bell), değişmemiş, yaşlanmamış ve 30 yıl önce öldükleri zaman tam olarak oldukları hallerinde karşılaşır. Scott, hikayenin doğaüstü unsurlarını yerinde tutarak duygusal bir denge sağlarken, tüm kadro da ona bu harmonide eşlik ediyor.
Zaman aslında tüm yaraları iyileştirmez. Bunun yerine, onları daha derin ve daha felç edici hale getirir. Adam, ebeveynlerinin bir araba kazasında öldürüldüğü anı yeniden yazamaz. Ancak onları, zorbalıklara maruz kalmış ve dövülmüş bir çocuk olarak değil, yetişkin bir eşcinsel erkek olarak tanıyabilir.
Japon yazarın kitabı Türkçeye 'Yabancılarla bir Yaz' ismiyle çevrilmiştir. 2023 yapımı film kitabın ilk uyarlaması da değil. İlk film Nobuhiko Obayashi'nin 1988 yapımı The Discarnates'idi. Ancak Haigh, hikayeye kendi damgasını vurmuştur.
Bu filmi yönetmen Haigh'in daha önceki çalışmalarına bağlayan ipuçları da var: İkinci uzun metrajlı filmi olan eşcinsel romantizm Weekend ile bağlantı kurar. Aynı zamanda 45 Years'taki gibi geçmişe bir pencere ve zamanın döngüsü hissiyle, kaybolmuş bir sevgilinin buzla korunmuş bedeninin keşfiyle yaşamlar altüst olur.
Biz de filmi tam olarak kavramak için bir kez izlemenin yeterli olmadığını düşünenlerdeniz. Emilie Levienaise-Farrouch'un bestelediği müziğin, sesin karmaşıklığı ile uyumu filmin anlamını daha da güçlendiriyor. Jonathan Alberts'ın akıcı kurgusunun ustalığı, bize paralel zaman çizgileri arasında ve Adam'ın hayatındaki eşzamanlı anlarla dolu bir şehir manzarasında, en hafif dokunuşlarla bizi yönlendiriyor. Yani filmin başarısı için kolektif bir çalışma ürünü diyebiliriz.
Harika bir film, mükemmel bir içerik olmuş🤩