Alice Harikalar Diyarında filmini izleyen herkesin öyle büyülü bir yerde yaşamak istediğine eminim. Peki, sizin sadece arzuladığınız bu diyarı kendine gerçekten yaratan bir adam var desem?
Alice Harikalar Diyarında filmini izleyen herkesin öyle büyülü bir yerde yaşamak istediğine eminim. Peki, sizin sadece arzuladığınız bu diyarı kendine gerçekten yaratan bir adam var desem?
Hayatı çocukları mutlu etmek üzerine kurulu bu müthiş insan, kendi için de inanılmaz bir ev kurmuş.
Kocaman bir şato ve etrafındaki ormanlık alan, filmlerden bile alıştığınızın dışında bir dünyanın kapılarını açıyor size.
Çok genç yaşlarından beri dans eğitimlerinden tiyatro eğitimine kadar sanatın çokça dalına bulaşmış Rus bir palyaçonun, Paris'in biraz dışındaki bu evi, yalnızca çocukları değil, elbette biz yetişkinleri de içine çekiyor.
Merdivenlerinden sandalyelerine, odalarından bahçesine her köşesinde bir hayal gerçekleşiyor. Bahçesinde de yine alışıldığın dışında bir karavan duruyor.
Charlie Chaplin'in The Kid adlı filmini izlerken, hayatını bu yöne doğru çevirmeye karar vermiş. Henüz çok küçük bir yaştayken, hayallerin gerçek olabileceğine inanmış ve inancını hiç yitirmemiş.
Dansın her türünü öğrenmeyi başarmış, tangodan Japon sürreal danslara kadar her şeyi denemiş, öğrenmiş, yılmamış. Palyaçoluk yaparken de o kırmızı burnu takıp çocukları mutlu etmeyi görev bilmiş.
Yalnızca çocukları değil, yetişkinleri de mutlu edebileceği yollar bulmuş. Gülümsemenin gülümseme getireceğine inanmış, hala da inanıyor...
Bir İsveçli ve bir İngiliz'in farklı diller konuşmanın yanı sıra bir olaya verdikleri tepkilerin de farklılaştığını görüyoruz. Ancak, Polunin gülümsemenin evrenselliğini ülke ülke gezerken kendine ispatlamış. Sonunda da hem kendisi hem de tanıdığı diğer insanlar için bu muhteşem diyarı yaratmış.