Alice Harikalar Diyarına Büyük Rakip: 65 Yaşındaki Palyaço Slava Polunin'in Gerçek Diyarı

Alice Harikalar Diyarında filmini izleyen herkesin öyle büyülü bir yerde yaşamak istediğine eminim. Peki, sizin sadece arzuladığınız bu diyarı kendine gerçekten yaratan bir adam var desem?

Slava Polunin ile tanışın. O aslında kocaman kırmızı burunlu, kimi çocukların korktuğu kimi çocukların bayıldığı bir palyaço.

Hayatı çocukları mutlu etmek üzerine kurulu bu müthiş insan, kendi için de inanılmaz bir ev kurmuş.

Paris'in hemen yanı başında, bu dünyadan başka bir diyar yaratmış.

Kocaman bir şato ve etrafındaki ormanlık alan, filmlerden bile alıştığınızın dışında bir dünyanın kapılarını açıyor size.

Kitapların olmadığı bir dünyanın hayal bile edilemeyeceğini söyleyerek, her çocuğun içinde kaybolmak isteyeceği böyle bir alan var mesela...

Çok genç yaşlarından beri dans eğitimlerinden tiyatro eğitimine kadar sanatın çokça dalına bulaşmış Rus bir palyaçonun, Paris'in biraz dışındaki bu evi, yalnızca çocukları değil, elbette biz yetişkinleri de içine çekiyor.

Her köşesinde bambaşka bir güzellik sizi içine çekiveriyor.

Merdivenlerinden sandalyelerine, odalarından bahçesine her köşesinde bir hayal gerçekleşiyor. Bahçesinde de yine alışıldığın dışında bir karavan duruyor.

Yalnızca masallarda olacağını düşündüğümüz o yataktan sandal bile var!

Charlie Chaplin'in The Kid adlı filmini izlerken, hayatını bu yöne doğru çevirmeye karar vermiş. Henüz çok küçük bir yaştayken, hayallerin gerçek olabileceğine inanmış ve inancını hiç yitirmemiş.

Ne palyaçoluktan ne de sanatın diğer dallarından bu yüzden hiç kopmamış.

Dansın her türünü öğrenmeyi başarmış, tangodan Japon sürreal danslara kadar her şeyi denemiş, öğrenmiş, yılmamış. Palyaçoluk yaparken de o kırmızı burnu takıp çocukları mutlu etmeyi görev bilmiş.

Tüm Disney karakterlerini canlandırabilmek için tek tek analiz etmiş.

Yalnızca çocukları değil, yetişkinleri de mutlu edebileceği yollar bulmuş. Gülümsemenin gülümseme getireceğine inanmış, hala da inanıyor...

Her dili bilmemizin mümkün olmadığının farkında, ancak her dilin ortaklaştığı bir yer var, o da "gülmek" diyor.

Bir İsveçli ve bir İngiliz'in farklı diller konuşmanın yanı sıra bir olaya verdikleri tepkilerin de farklılaştığını görüyoruz. Ancak, Polunin gülümsemenin evrenselliğini ülke ülke gezerken kendine ispatlamış. Sonunda da hem kendisi hem de tanıdığı diğer insanlar için bu muhteşem diyarı yaratmış.

Polunin'in bu müthiş hayatı, bir de belgesele konu olmuş. Onun fragmanını da izlemek isteyenler için şöyle bırakalım...

İyi ki varsın Polunin! Senin gibi insanların varlığı mutluluğa olan bağlılığımızı güçlendiriyor!

Popüler İçerikler

Karısının Başka Biriyle İlişkiye Girdiğini İzleyen Adamdan Şaşırtan İtiraflar!
Kendisini ‘Cinsel Terapist’ Olarak Tanıtan Buse Aydın’ın Yetkisi Yokmuş!
Tam Bir Erkek Annesi: Oğlu Can'la Yolculuğa Çıkan Ezgi Mola'dan "Anne Be" Dedirten Sözler