Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesine ilişkin tartışmalar son günlerde yeniden alevlenmiş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Kimseyi göndermiyoruz' şeklindeki açıklamasından kısa bir süre sonra DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da Suriyelilerin geri gönderilmesine uluslararası hukukun izin vermeyeceği iddiasını ortaya attı. Babacan, üstü kapalı şekilde Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ'ı da eleştirdi. Özdağ ise DEVA liderine Twitter'dan yanıt verdi.
Suriye'de genç yaşlı milyonlarca kişiyi yerinden eden iç savaşın başlamasının üzerinden tam 11 yıl geçti. Ülkesini terk etmek zorunda kalan Suriye vatandaşlarının büyük bir kısmı Türkiye'ye sığındı ve yeni yaşamlarını burada kurdu.
Bir bölümü vatandaşlığa da geçirilen bu kişilerin geri gönderilip gönderilmeyeceği tartışmaları sürerken yakın zamanda bir göçmen akını da Afganistan'dan geldi. Taliban'dan kaçan çok sayıda Afgan, Avrupa'ya ulaşabilme umuduyla Türkiye'ye giriş yaptı. Bu son gelişmeler Türkiye'deki yabancı karşıtlığının da giderek yükselişe geçmesine yol açtı.
Göçmen ve sığınmacı karşıtı söylemler özellikle sosyal medyada daha cüretkâr bir şekilde dile getirilir oldu. Siyasi partiler sorunun çözümüne ilişkin vaatlerde bulunmaya başladı.
Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, seçimi kazanmaları halinde davul zurna ile Suriyelileri ülkelerine göndereceğini söylerken AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise hiç kimsenin geri gönderilmeyeceğini söyledi.
Ankara'nın Sincan ilçesinde gençlerle bir araya gelen Babacan, Türkiye'deki Suriyelilerin uluslararası hukuk nedeniyle ülkelerine geri gönderilemeyeceğini söyledi.
Babacan şu ifadeleri kullandı:
'Vatandaşlarımız arasında göçmen karşıtlığı büyüyor. Bir parti çıkıp sadece ve sadece dese ki; 'Ben geleceğim ve ilk gün yapacağım iş Suriyeleri defetmek, hepsini evlerine göndermek, otobüslere doldurup sınır ötesine bırakmak' dese baya oy olabilir. Peki yapabilir mi? Yapamaz. Uluslararası hukuk buna izin vermez. Yaptığınız hukuk dışı olur.
Hayal edin şöyle Suriyelilerin çok yaşadığı bir semte 40 tane otobüsü yollayın. Fazla değil 1500 evlerinden zorla çıkarın, kadın, çoluk çocuk, kucağında bebek, zorla ama. Asker polis zoruyla yapacaksınız. Kendiliğinden binmezler otobüse. Otobüslere doldurun gidin sınır ötesine bırakın ama bunu da kameralar önünde ve gazeteciler eşliğinde yapın.
Yapabiliriz diyorsanız yapın ben bunu yaparım diyorsanız konuşun yapamazsanız da hiç konuşmayın. Bazıları çıkıyor diyor ya. Var Türkiye'de öyle partiler var ismi lazım değil. Diyorum ki hayal edin bunu yapabilir mi? 'Ben geleceğim bunu yapacağım' diyorsa yapın bakayım. 'Yok yapamayız' diyorsanız o zaman boşa konuşmayın, kimseyi de kandırmayın. Burada yapılacak en önemli konu uyum, entegrasyon.'
"Hayal edin şöyle Suriyelilerin çok yaşadığı bir semte 40 tane otobüsü yollayın. Fazla değil 1500 evlerinden zorla çıkarın, kadın, çoluk çocuk, kucağında bebek, zorla ama. Asker polis zoruyla yapacaksınız. Kendiliğinden binmezler otobüse. Otobüslere doldurun gidin sınır ötesine bırakın ama bunu da kameralar önünde ve gazeteciler eşliğinde yapın." Şimdi şu paragrafta iki dakika falan ellerimizi başımızın arasına düşündükten sonra Babacan'a hak vermemiz mi gerekiyor? Bana olmadı da o yüzden. Gayet de yapılabilir. Savaştan kaçmaları bir yana akılları hâlâ uçkurlarında. Bu kadar genişlik olmaz arkadaş. Dünyanın enayisi biz miyiz?
CHP ve iyi partinin en büyük hatasıdır bunlarla beraber olmak.
Sanırım bu adamlar zafer partisi %10 bandında bir oy almadan vatandaşın suriyeliler konusundaki ciddiyetini kavrayamayacak.