Aksiyon ve Adrenalin Tutkunlarının Mutlaka Okuması Gereken 27 Polisiye Roman

Okumaya başladığınız andan itibaren zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacağınız, yer yer nefesinizi tutacak, yer yer de heyecandan kalbinizin güm güm atacağı enfes romanlardan bir liste sizleri bekliyor..

1. Jean-Christophe Grangé – Siyah Kan

Güneydoğu Asya'da, Yengeç Dönencesi ile Ekvator çizgisi arasında bir yerlerde bir yol vardır. Siyah kanla çizilmiş bir yol. Korkunun ve ölümün hakim olduğu bir yol. 

Paris. İlk temas. Kuala Lumpur. Hayat Yolu. Uçuşan ve Çoğalan. Sonsuzluğun İşaretleri. Kamboçya. Bal ve Fresk. Tayland. Arınma Odası. Dünyadan soyutlanmış bu mekanda neler olduğunu anlayacaksınız! Bangkok. Gerçeğin Rengi aynı zamanda Yalanın da Rengi'dir! Ve Paris. Her şey sona ermedi, yeni başlıyor.

2. John Verdon – Gözlerini Sımsıkı Kapat

Düğün günü öldürülen bir gelin… Ve olaya tanıklık eden yüzlerce davetli. Cinayeti kimin işlediği ortada, herkes kendinden emin ama ya hepsi zekice bir illüzyonla yanıltılıyorsa... Cinayet silahı dahil birçok detayda sürpriz akıl oyunlarını gördüğünde, Gurney tam bir psikopatla karşı karşıya olduğunu anlar.

Gurney şeytanın bile aklına gelmeyecek yöntemleri, soruları ve keskin bakış açısıyla soruşturmaya bambaşka bir boyut kazandıracaktır. Kim daha zeki; Gurney mi, yoksa müthiş bir illüzyondan ibaret katil mi? John Verdon'dan, akıl oyunlarının iç içe geçtiği, sıra dışı bir roman.

3. Ahmet Ümit – İstanbul Hatırası

Sarayburnu'nda, Atatürk heykelinin ayaklarının dibinde bir ceset, Avuçlarında antik bir pere... Ama ne bu ceset son kurban, ne de bu antik para son sikke... Yedi kurban, yedi hükümdar, yedi sikke, yedi kadim mekân. Ve tek bir gerçek: Bu şehrin gizemli tarihi.

4. Dashiel Hammett – Malta Şahini

Genç, güzel ama sürekli yalan söyleyen bir kadın... Belayı peşi sıra sürükleyen bir dişi... Farkına varmadan kendini bu belanın ortasında bulan bir adam... Feleğin çemberinden geçmiş bir dedektif... Ve gizlenmeye çalışan bir heykel...Malta Şövalyelerinin yaptırdığı paha biçilmez bir şahin heykeli. Antika şahinin taşıdığı lanet. Bu heykelin çekiciliğine kapılmış açgözlü ve acımasız adamlar. Ve elbette bütün bunların nedeni olan para. Her zaman cazip, her zaman suçun kaynağı, her zaman cazip, her zaman suçun kaynağı, her zaman insanı yoldan çıkartan temel araç: Para... Daha çok para...

5. Sir Arthur Conan Doyle – Sherlock Holmes/Baskervillerin Köpeği

Sör Charles Baskerville korulukta ölü bulunduğunda, bunun bir kalp krizi olduğu düşünülmüştü. Ama Dr. Mortimer bu işin altında başka şeyler olduğundan emindi. İmkânsız gibi gelse bile o, bu bölgede insan avına meraklı bir cehennem zebanisi köpeğin varlığına inanıyordu. Onun teorisine göre; bu köpek yüzyıllardır Baskerville ailesinin erkeklerini öldürmekteydi.

Baskerville mülkünün mirasçısı, Kanada'dan ülkesine dönmek üzereyken, Dr. Mortimer, Sherlock Holmes'ten bu gizemi çözmesini rica etti. Çok korkuyordu; çünkü Sherlock Holmes bu gizemi çözemezse eğer, Baskerville ailesinin son erkek üyesi de bu köpek tarafından öldürülecekti.

6. Agatha Christie – Roger Ackroyd Cinayeti

King's Abbot köyündeki sakin yaşam bir anda altüst olur. Dul bir kadının şüpheli intiharı asılsız dedikodulara yol açar. Köy, ilk kocasını öldürdüğünü bilen biri tarafından kadına şantaj yapıldığı ve Roger Ackroyd'un onun gizli aşığı olduğunu söylentileriyle çalkalanmaktadır. Fakat Ackroyd cinayete kurban gidince, tüm şüpheler ev halkının üstüne odaklanır. Kendini emekliye ayıran ve sebze yetiştirmek için King's Abbot köyüne yerleşen, Hercule Poirot, istemeden cinayete el koyar ve şeytani bir zekaya sahip katili yakalamaya çalışır.

7. Patrick Süskind – Koku

Olay, 18. yüzyıl Fransası'nda geçer; kitabın kahramanı Jean-Baptiste Grenouille ise tüm insani duyumlardan ve duygulardan yoksun, salt kokulara karşı görülmedik ölçüde duyarlı ve istediği kokuları üretebilmek için cinayet işlemekten kesinlikle çekinmeyen bir katildir. Herkesin ve her şeyin kokusunu almakta, tüm kokuları üretmekte gerçek bir dahi olan Grenouille, kendi kokusunun bulunmadığını, onun bulunduğu yerlerde insanların insan kokusunu alamadıklarını anladığı gün, dünyasını da yitirir. Kendisi için tek çıkar yol, başkalarına onun için sanki insanmış izlenimini verebilecek kokular sürünmektir.

8. Umberto Eco – Gülün Adı

Son derece saygı duyulan bir rahip olan Peder William, yanında yetiştirdiği Adso ile birlikte önemli bir görevi yerine getirmek için yola çıkar. İtalya'nın kuzey topraklarında yer alan bir kilise, son zamanlarda şoke edici bir olaya ev sahipliği yapmıştır. Kilise tüyler ürpertici bir cinayete tanık olur ve burada çalışan rahipler gerçekleşen bu olay nedeniyle kiliselerinin Tanrı tarafından lanetlendiğini düşünmektedirler. Ancak olanlar bununla da sınırlı değildir. Cinayetlerin ardı arkası kesilmez... William ve Adso'yu gizem dolu bir yolculuk beklemektedir.

9. Reginald Hill – Günaydın Geceyarısı

Pal Maciver'in kilitli kapının ardındaki intiharı, babasının on yıl önceki intiharını aynen taklit etmektedir. Her iki ölümde de parmaklar güzel ve gizemli Kay Kafka'yı, Pal'ın üvey annesini, işaret eder. Ama Kay Kafka'nın Cinayet Masası Amiri Andrew Dalziel üzerinde başa çıkması güç bir etkisi vardır. Bu, Baş Müfettiş Peter Pascoe'nun soruşturmasını iki kere zorlaştırır. Yalnızca Maciverlar'ın düğümlenmiş aile ilişkilerini çözümlemekle kalmayıp, işleri zorlaştıran amiri ve arkadaşlarıyla da başa çıkmak zorundadır.

10. Dorothy L. Sayers – Banyodaki Ceset

O anda Lord Peter'in aklına iki problemin dağınık unsurları geldi. Bir binanın damına düşen bir şeyin husule getireceği gürültü, Sör Levy'nin yağmurlu bir gecede bir kadınla, Battersea Park Caddesinde konuşması, müfettiş Sugg'un meşhur operatörü hastahanenin otopsi salonuna kadar gidip araması, Banker Levy'nin sinir krizleri içinde bulunması, asitfenik kokulu sabun, Düşesin (Ben iyi biliyorum, Doktor Freke gençliğinde Lady Levy'ye aşıktı) demesi, Peru petrolleri işi, banyo teknesindeki adamın profili ve nihayet kauçuk eldivenler...

11. Thomas Harris – Kuzuların Sessizliği

Buffalo Bill lakabıyla tanınan bir seri katil, bazı kadınların peşine düşmektedir. Katilin belli bir amacı vardır ama cesetler farklı eyaletlerde bulunduğu için kimse bunu kavrayamaz. FBI Akademisi’nde genç bir stajyer öğrenci olan Clarice Starling, büronun davranış bilimleri bölümünden Jack Crawford tarafından çağırılınca şaşırmıştır. Görevi, çok zeki bir psikiyatr ve korkunç bir katil olan, Baltimore Akıl Hastanesi’nde tutularak kriminal cinnet açısından yakından izlenen Dr. Hannibal Lecter ile görüşmektir. Lecter’ın, katillerin zihin yapısıyla ilgili öngörülerinin, Buffalo Bill’in izinin sürülmesine ve adamın yakalanmasına yardım edebileceği düşünülmektedir.

12. Martin Cruz Smith – Gorky Park

Ortadaki sırt üstü, elleri bir cenaze merasimindeki gibi birleşmiş, diğer ikisi yüz üstü, kolları kabartmalı kağıt üzerindeki amblemler gibi karın üzerinde belirgin, yavaş yavaş eriyen buz kütlesinin altında huzurla, hatta resim gibi uzandılar. Ayaklarında kayaklar vardı.

Pribluda, elini Arkady'nin omzuna attı. 'Eyalet güvenliği ile ilgili soruların hiçbir ilgisi olmadığına inandığım anda sen başlayabilirsin.'

Aslında bu, Araştırma Şefi Arkady Renko için, üçlü bir cinayet soruşturmasına dönüşmüştü. Üç ceset de Moskova'da bulunmuştu.

Peki, neden hepsi Gorky Parkı'nın karları altına gömülmüştü?

13. Elmore Leonard – Sırlar Oteli

Dennis Lenahan, kızların gözdesi, gözü pek bir adamdır. Hayatını kule atlayışı yaparak kazanır. Tunica Mississippi’de bölgenin en büyük kumarhanesi Tishomingo Otel ve Casino’da gösteriye çıkacaktır. Bir gün, antrenman sırasında kuleden aşağı bakar ve bir cinayete tanık olur. Katil Dennis’i fark etmiştir. O andan sonra Dennis’in hayatına siyah mafya üyeleri, Delta blues şarkıları, patronun aldatan karısı ve kötü adamların güç gösterileri girer. Dennis, bu karmaşadan kurtulmak için dâhiyane bir plan yapar.

14. Georges Simenon – Hollanda’da Bir Cinayet

Maigret bir mayıs öğleden sonrası Delfzijl'e geldiğinde, kendisini Hollanda'nın kuzey ucundaki bu küçük kasabaya çağıran olay hakkında kaba taslak bilgilerden başka bir şey yoktu kafasında.Nancy Üniversitesi'nde profesör olan Jean Duclos adında biri kuzey ülkelerinde bir konferans turunda bulunuyordu. Delfzijl Denizcilik Okulu'nda öğretmenlik yapan Mösyö Popinga'nın konuğuydu. Oysa Mösyö Popinga öldürülmüştü ve Fransız profesör resmen suçlanmamakla birlikte, yine de kendisinden kasabadan ayrılmaması ve Hollanda makamları tarafından arandığında hazır bulunması istenmişti.İşte hepsi bu kadardı ya da neredeyse bu kadardı. 

Jean Duclos'nun haber vermesi üzerine, Nancy Üniversitesi Adli Polisten birinin görevle Delfzijl'e gönderilmesini sağlamıştı.İş Maigret'ye düşmüştü. Resmi olmaktan çok yarı resmi, üstelik Hollandalı meslektaşlarına geleceğini önceden bildirmeyerek daha da az resmileştirdiği bir iş.

15. Raymond Chandler – Büyük Uyku

Eski savaşlardan kalma yaşlı bir general. Ağır ağır ölmekte olan, geleneklerine bağlı bir adam. İki delişmen çekici kız, kayıp bir damat. Petrolden gelen, harca harca bitmez bir servet, kimden geldiği bilinmeyen şantaj mektupları. Çölün ortasında, kimi zaman karanlık bir labirent, kimi zaman romantik bir gün batımı gibi yükselen bir serap, bir yeni zaman şehri: Los Angeles. Kentin bağırsaklarındaki logar kapaklarından savrulup lağım sularında kaybolan bozuk paralar gibi harcanıp giden insanlar. Yeşil dolarlar, fildişi renkli kadın bedenleri üzerinde yükselen kadim suç. Bu suçla başa çıkamayacağını bilmesine rağmen, -belki de zaten bunun farkında olduğundan- alaycı kararlılığını hiçbir zaman yitirmeyen bir dedektif: Philip Marlowe.

16. Emrah Serbes – Behzat Ç. Her Temas İz Bırakır

Kızılay, Sakarya Caddesi, SSK İşhanı, Dil-Tarih, Atakule, öğrenci evleri... ve Emniyet... Cinayet Masası. Behzat Ç., 'yeni müktesebata' uyum sağlayamamış, lambur lumbur, 'dişli' bir başkomiser. Müzik dinlemez, polis telsizi dinler. Kitap okumaz, gazeteye spor sayfasından başlar. Herhangi bir siyasi görüşü yok. 'İçimizden birinin' üçüncü sayfa haberlerine yansımış hali gibi, adı bile tam değil. 1. Amatör'de duran toplara iyi vuran bir stoperken, topçuluğu bırakıp başkalarını tekmelemeye başlamış. Mesela beş lira için kalbinden adam bıçaklayanları, on üç yaşında kızlara tecavüz eden, namus için en yakın akrabalarını vuranları... 

Kendi adalet anlayışı bakımından sorun yok; 'it uğursuz' kimdir, belli gibi görünüyor... 

Ama acaba öyle mi? Behzat Ç.'yi ve onun adalet duygusunu da rahatsız eden işler olabiliyor bazen hayatta... 

At izinin it izine karıştığı bir cinayet...

17. Dan Brown – Da Vinci Şifresi

Harvard Üniversitesi Simge-Bilim Profesörü Robert Langdon, Paris'te iş gezisindeyken, gece yarısı, Louvre'un yaşlı müdürünün ölü bulunduğu haberini alır. Langdon ve yetenekli Fransız kriptoloji uzmanı Sophie Neveu, cesedin etrafındaki izleri takip ederek bu garip esrar perdesini araladıkça, ipuçlarının onları Da Vinci'nin tablosuna götürdüğünü keşfederler. Büyük usta bu sırrı herkesin görebileceği bir yere, ünlü eseri Mona Lisa tablosunun içine gizlemiştir.

Langdon bu garip bağlantıyı açığa çıkarınca tehlike artar. Cinayete kurban giden müze müdürü de, Sir Isaac Newton, Botticelli, Victor Hugo, Da Vinci ve aralarında diğer ünlülerin de bulunduğu gizli bir kuruluş olan Sion Manastırı Derneği'nin bir üyesidir. 

Langdon, aydınlatmaya çalıştıkları bu tehlikeli sırrın yüz yıllardır tarihin derinliklerinde gizlendiğinden şüphelenir. Böylece Paris ve Londra sokaklarında amansız bir kovalamaca başlar. Langdon ve Neveu, kendilerini, atacakları her adımı önceden bilen esrarengiz olduğu kadar da çok zeki olan bir adamla karşı karşıya bulurlar. Eğer bu karmaşık bilmeceyi çözemezlerse Priory'nin büyük yankılar uyandıracak bu çok eski gerçeği ebediyen kaybolacaktır.

18. John Smith – Psikopat

Darian tam mutluluğu bulduğunu düşündüğü bir anda karşısına nefret ettiği sadist babası Rob tekrar çıkmıştı. Babası tarihin şimdiye kadar gördüğü en vahşi seri katillerden biriydi. Rob oğlundan ne istiyordu ve ona neden acı çektiriyordu? Darian ve Mia'yı öldürmek isteyen bu psikopat ruhlu baba, bu amacına ulaşabilecek miydi? Bu gözü dönmüş seri katil cinayetlerini nasıl bu kadar mükemmellikle ve yakalanmadan işleyebiliyordu? Hem Amerikan hem de İngiliz polisi bu psikopatın işlediği cinayetleri ve tecavüzleri ortaya çıkarıp Rob'u etkisiz hale getirebilecek mi, yoksa Rob yakalanmadan insanları öldürmeye devam edecek miydi?

19. Ruth Rendell – Timsahkuşu

Ruth Rendell'ın her zamanki akıcı anlatımıyla bir solukta okuyacağınız Timsahkuşu psikolojik gerilim edebiyatına, Liza ve Eve gibi iki ölümsüz karakter kazandırıyor. Dünyadan yeterince çekmiş, bu yüzden kendini soyutlamış olan Eve, kızını da hayatın pisliklerinden korumaya kararlı kuralcı bir kadın. Liza ise onun hayatı ancak kitaplarda yakalayan, günlük yaşamın hayhuyundan habersiz yetişmiş masum kızı. İşte bu iki karakter ve çevrelerinde dönen olaylar okuyucuyu sarıp sarmalıyor. Rendell, yine çarpıcı bir romana imza atıyor ve okuyucuyu son ana kadar merakta bırakmayı başarıyor.

20. Frederick Forsyth – Çakal

'De Gaulle'ü öldürmeye hazır mısınız?' Boğuk bir sesle konuşmuştu. Ama sorusu yankılanıp odanın içini doldurmuş gibiydi. İngiliz, bakışlarını yeniden ona yöneltti, gözleri yine her türlü anlamdan yoksundu. 'Evet' dedi. 'Ama bu iş size çok pahalıya mal olacak'

Hangi adla hangi ülkeden ve ne zaman geleceği bilinmeyen bir kiralık katille gizli servisler arasındaki korkunç kovalamaca bu pazarlıkla başladı.

21. Patricia Highsmith – Trendeki Yabancılar

Polisiye romanın kraliçsi Patricia Highsmith, bu romanında Amerikan toplumunu kıyasıya eleştirirken, Amerika'nın ürettiği en yoz, en kötü örnekleri sergiliyor: İşlenen bir cinayet karşısında kılı bile kıpırdamayan, sorumluluktan kaçan, eline para geçince bir süt sınıfa tırmanmaya çalışan, lüks evler, geniş çimenlikler, semt kulüpleri, yerel süpermarketler peşinde koşan bir güruhu. Alfred Hitchcoch'un aynı adla sinemaya uyarladığı bu sürükleyici roman, usta yazarın ilk yapıtı olma özelliğini de taşıyor.

22. John Fowles – Koleksiyoncu

Koleksiyoncu, bir kelebek koleksiyoncusuyla, aşık olarak kaçırıp zindana kapattığı bir resim öğrencisi arasındaki 'mecburi' ilişkinin romanıdır görünürde. Ama Fowles'un olağanüstü üslubu ve ustalığıyla, bu ilişki, başka birçok ilişkiye de gönderme yapmakta, ahlaki kaygılarla baskı altına aldığımız yabanıl doğallığımız içinde, aslında neyi nereye kadar haklı ve geçerli bulabileceğimiz gerçekliğiyle bizi yüzleştirmektedir.

Farklı yolculuklara açık bir kurgusu olan bu roman, sadece kendimize göre haklı olan bir tutku adına yapabileceklerimizin ikna edici ve masum bir anlatısı olarak okunabileceği gibi, içimizdeki 'iktidar' ve 'teslim olma' isteğinin hangi şartlarda ortaya çıkabileceğinin anlatısı olarak da okunabilir. Ya da iki ayrı sosyal tabakanın birbirine yakınlaşma çabalarının, aslında alt sınıfın üst sınıfa yaranma, üst sınıfın ise öğretmenlik kisvesine bürünerek 'yığınları' mümkün olduğunda kendisinden uzak tutma kaygısından başka bir şey olmadığının çarpıcı bir anlatısı olarak da yorumlanabilir.

23. Josephine Tey – Zamanın Kızı

Polisiye Yazarları Birliği tarafından tüm zamanların en iyi polisiye kitabı seçile Zamanın Kızı, tarihin yaşanan gerçeklere göre değil, iktidarın gerçeklerine göre yazıldığını bizlere sıkı sürprizlerle, dinmeyen bir tempo ve zeka dolu bir kurguyla anlatıyor.

Bu sefer vaka ve katil yakınlarda değil, çok uzakta. Hem de birkaç yüzyıl kadar. İpucu az, kanıt az, tanıkların hepsi ölü. Polisiye kurgunun işi bu kez çok zor olsa da, Josephine Tey üstesinden gelmeyi başarıyor.

24. John Le Carré – Soğuktan Gelen Casus

Soğuk Savaş'ın zirve yaptığı 1960'lar... Alex Leamas, İngiliz İstihbaratı için Berlin Duvarı'nın gölgesinde yıllarca sürdürdüğü görevinin ardından yorgundur. Pek çok şey görmüş, pek çok adamını Doğu Alman İstihbaratı ile Duvar'da oynanan bu karanlık ve sisli satrançta yitirmiştir. Teşkilat, ağır bir yenilginin ardından İngiltere'ye dönen Leamas'tan son bir görev ister. Doğu Almanya'ya geçmeli ve ülkesine ihanet etmelidir. Ancak İngiliz İstihbaratı'nın yaşlı kurdu George Smiley'nin, Leamas'ın arkadaşı olan genç bir kadına yardım etmesiyle operasyon büyük bir felaketle yüz yüze gelecek, oyunun kartları yeniden dağıtılacak ve Leamas kendini hayalinin ötesindeki korkunç bir politik oyunun pençesinde bulacaktır.

25. Daphne Du Maurier – Rebeca

Max de Winter'la evlenerek görkemli Manderley Malikânesi'ne yerleşen genç ve mütevazı Bayan de Winter'ı rahat, huzurlu bir yuvadan bambaşka bir ortam beklemektedir. Bay de Winter'ın bir yıl önce ölmüş ilk eşi Rebecca'nın anısı, hizmetkârlardan Bayan Danvers tarafından canlı tutulmakta ve çiftin arasında aşılması güç bir engel olarak durmaktadır.

Daphne Du Maurier'nin ünlü romanı Rebecca, 1938 yılında yayımlandığında büyük ses getirdi. Popüler bir aşk hikâyesi olarak sunulan Rebecca'nın çok daha derinlikli, psikolojik bir roman olduğu zaman içinde anlaşıldı ve klasikler arasında yerini aldı.

26. Tess Gerritsen – Cerrah

Bu romanın her satırından kan sızıyor... Kitaba adını veren, planlı ve kanlı katil Cerrah gerilimi her an ayakta tutuyor. 

Dr. Catherine Cordell Savannah’da seri cinayetler işleyen bir katilin vahşi saldırısına uğramıştır. Saldırgandan onu silahla vurarak kurtulmayı başarmıştır. Şimdi Boston’dadır. Ancak başka bir katil bu kentte de gerilim yaratmaktadır. Kadınların rahimlerini kesip alan ve korkunç işkencelere tabi tutan adama Cerrah adı verilmektedir. Catherine Cordell birdenbire bu katilin de hedefi haline gelecektir.

27. Graham Greene – Üçüncü Adam

Roman, II. Dünya Savaşının hemen sonrasında, Amerikalı ucuz western romanları yazarı işsiz ve alkolik Holly Martins'in üniversiteden eski arkadaşı Harry Lime'ın kendisine yaptığı iş teklifini değerlendirmek üzere Avusturya'nın bölünmüş kenti Viyana'ya gelmesi ile başlar. Kente gelir gelmez arkadaşının esrarengiz bir şekilde öldüğü haberini alan Martins araştırmaları sonucunda sefalet ve karaborsanın kol gezdiği, çeşitli uluslardan insanların bir arada yaşadığı bu şehirde birçok şeyin göründüğü gibi olmadığını, ayrıca arkadaşının içinde bulunduğu karanlık ve tehlikeli işleri keşfeder.

Popüler İçerikler

Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!