Aksini İddia Edenlere İnat! Fotoğrafçılığın Sanat Olarak Kabul Edilişinin Tarihi Geçmişi

Fotoğraf sanat mıdır? Evet, 'fotoğraf sanat değildir' diyenlere inat fotoğrafçılık günümüzde sanat olarak kabul edilmektedir. Ama fotoğrafçılığın sanat olarak kabul edilmesi ve bu aşamaya gelmesi aslında hiç de kolay olmadı. Fotoğrafın sanat olarak kabul edilmesi için geçtiği zorlu yolları sizin için tek tek anlattık.

Yüz yıldan fazla bir süre insanlar fotoğrafı bir sanat biçimi olarak görmediler ve hiç ciddiye almadılar. Ta ki bu biber fotoğrafı çekilene kadar.

1930 yılında çekilen bu biber fotoğrafı, fotoğrafçılığa dair tüm yargıları yıktı ve her şeyi değiştirdi...

Fotoğraf dediğimiz şey aslında devrim niteliğinde bir teknolojiydi ve icat edilir edilmez dünyayı yavaş yavaş değiştirmeye başlamıştı bile...

1820'lerde zar zor fark edilen görüntüler olarak başlayan şey, on yıldan biraz fazla bir süre sonra, şimdi fotoğraf dediğimiz şeye dönüştü.

1848 Fransız Devrimi'nden olan bu görüntü, bir haberi anlatmak için kullanılan ilk fotoğraf. Yani aslında bu fotoğraf için modern haberlerin miladı diyebiliriz.

Fotoğraflar gazetecilik dışında bilim için, belgeler için, portreler ve daha bir çok şey için de kullanılıyordu.

Ama cevaplanmayan bir soru vardı: " Fotoğrafçılık sanat mıydı?"

Bunun cevabı çok uzun yıllar boyunca kocaman bir hayırdı. Fotoğrafın açıkça kullanım alanları olmasına rağmen, Fransa'da Charles Baudelaire ve İngiltere'de John Ruskin gibi etkili eleştirmenler, fotoğrafın asla resim rolünü üstlenemeyeceğini savundu.

Ancak 1869'da İngiliz fotoğrafçı Henry Peach Robinson, Fotoğrafta Resimsel Etki (Pictorial Effect in Photography) adlı oldukça etkili bir kitap yayınladı.

Ve böylece yeni bir fotoğraf hareketi doğdu: Resimselcilik.

Resimciler, resmin yöntemlerini ve fikirlerini taklit ettiler ve kapsamlı rötuşları tamamen benimsediler.

Çünkü Robinson'un da kitabında net bir şekilde açıkladığı gibi, bu kişisel, duygusal girdi olmadan fotoğrafçılık sanat niteliği taşıyamazdı.

Robinson bu prensibi daha da ileri taşıdı. Birbirine eklenmiş birkaç fotoğraftan oluşturduğu "kompozit" görüntüleri ile tanındı.

1877 tarihli 'Günün İşi Bittiğinde' adlı eseri, altı farklı negatiften yapılmıştır.

Rötuş yapılmadan fotoğrafların sadece duygusuz, mekanik reprodüksiyonlar olduğu fikri yaygındı.

Böylece fotoğrafçılar ressamları taklit ettiler ve 'gerçek' sanat olarak kabul ettikleri şeyi yaratmak için resimlerine rötuş yaptılar, hatta renk kattılar.

Resimsel akımla yaratılan fotoğraflar genellikle odak dışıdır.

Bu da  aslında resimlerin atmosferik etkilerini ve dikkatli ışıklandırmasını fotoğrafta yaratmak içindi. Birçok eski fotoğrafa ayırt edici karakterini veren şey de aslında budur.

İzlenimciler, resimselci fotoğrafçılar üzerinde büyük bir etkiye sahipti.

Bu sebeptendir ki 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarındaki çalışmalarının çoğu, İzlenimci bir tabloyu andıran bir fotoğrafa benziyor.

Işıklandırma, tonalite, renk, kompozisyon, kontrast... Resimselci fotoğraflar, tüm bunları manipüle etmek için bir takım teknikler kullandı.

Bu fotoğrafa dağınık, nazik ışıltısını vermek için yumuşak odaklı bir lens ve popüler 'bromoil işlemi' kullanan Ansel Adams gibi.

Resimselciliğin konuları da düzenli olarak resimden ilham aldı.

Genellikle kostümlerle sahnelendiler ve her zaman çok teatral olmasa da en azından dramatik veya romantikti.

Resimselcilik akımı, 1920'lere ve sonrasına kadar yıllar boyu fotoğrafçılık sanatına egemen oldu.

Britanya'daki Linked Ring, Avusturya'daki Trifolium, Photo-Club de Paris ve ABD'deki Photo-Secession gibi gruplar tarafından teşvik edildi.

Fotoğrafın sanat olarak kabul edilmesi için savaştılar.

Ve Resimselcilik 1910'da büyük bir zafer kazandı.

Önemli bir isim olan Amerikalı fotoğrafçı Alfred Stieglitz, geleneksel bir sanat kurumu olan Buffalo'daki Albright Galerisi'ne fotoğraflarını sattıktan sonra bu büyük bir zafer olarak kabul edildi.

Sonuçta önemli bir sanat galerisi, fotoğrafları sanat olarak kabul ederek satın almıştı.

Ancak bu güzel gelişmeye karşın resimselciliğin sonu aslında çok yakındı.

Ve fotoğrafçı Stieglitz bundan bıkmıştı. Bu sebeple yeni nesil fotoğrafçılar bir fotoğraf devrimi başlatmak üzereydi.

Biraz odaklanmamış, hafifçe aydınlatılmış, sahnelenmiş ve manipüle edilmiş görüntülerin günleri geride kalmıştı, modernizm gelmişti.

Bazen "düz fotoğrafçılık" olarak adlandırılan bu yeni fotoğraf hareketi, neredeyse her yönden resimselciliğin yöntemlerine karşıydı.

Burada teatrallik, manipülasyon, resim taklidi olmayacaktı.

Fotoğrafçılık artık başka bir şeymiş gibi davranmayacaktı.

Bu tamamen yeni bir estetik anlayışıydı: Çizgilerin mutlak netliği, keskin ayrıntılar ve zengin kontrastlar fotoğrafa hakimdi.

Gördüklerini fotoğrafladılar ve genellikle Kübistler gibi modern sanat hareketlerinden ilham alan saf geometri ve şekle odaklandılar.

Gerçekten de Resimselcilikten uzaklaşma, genel olarak sanatta Modernizmin yükselişiyle aynı zamana denk geldi.

Marcel Duchamp'ın kötü şöhretli Çeşmesi'nin orijinal versiyonunu fotoğraflayan Stieglitz'in kendisiydi ve Stieglitz, Avrupa'nın en avangart sanatçılarının birçoğunu ABD'ye tanıttı.

Ve böylece fotoğraf, sonunda bir sanat formu olarak gerçek kimliğini bulmuş gibi görünüyordu.

Paul Strand'ın çalışmasında olduğu gibi...

Artık taklit etmeye çalıştığı bir şey yoktu, o sadece bir fotoğraftı.

Aslında, Edward Steichen gibi usta bir fotoğrafçının elinde Resimselcilik muhteşem sonuçlar verebilirdi.

Sanatçının 1904'teki Flatiron fotoğrafını düşünün...

Ancak, fotoğrafçılığın gerçek anlamda bir sanat olarak görülmesi için resimselciliğin sonunun gelmesi gerekiyordu...

Bir diğer önemli modernist fotoğrafçı ile devam edelim: Edward Weston!

Bu fotoğrafta teatral ya da 'sanatsal'dan uzaklaşıp günlük, sıradan olana doğru odak değişikliğini net bir şekilde görüyoruz.

Edward Weston 1920'lerde ve 30'larda biberleri, deniz kabuklarını ve lahana yapraklarını yakından fotoğraflayarak "natürmortlar" yaratmaya devam etti.

Bu eserlerde tamamen yeni bir şey vardı.

Devrim niteliğindeki bu fotoğrafları on yıllar önce olduğu gibi hala çok ilgi çekici...

Bir diğer isim, fotoğrafta modernizmi tamamen benimsemiş olan Ansel Adams'dı.

Bu eserlere bakınca, fotoğrafın nihayet bir sanat formu olarak tanınmasına hiç şaşırmıyoruz...

21. yüzyıldayız ve günümüzde artık fotoğrafın sanat olup olmadığı konusunda herhangi bir tartışma yok.

Ancak durum her zaman böyle değildi.

Fotoğrafın sanat olarak kabul edilmesi kolay kazanılmamış asırlık bir zafer.

Ve elbette hak edilmiş bir zafer!

Geçmişten Günümüze Sanat Tarihindeki Resim Akımlarının Bakış Açımıza Etkisi
Mimarlık ve Sinema Etkileşimi Hakkında: Filmlerde Mimarinin Yadsınamaz Önemi
İnsanı Yavaş Yavaş Delirten Çin Su İşkencesinin İlginç ve Karanlık Tarihi

Popüler İçerikler

Volkan Demirel, Elini Sıkmadığı Şenol Güneş'le Arasında Geçen Diyaloğu Anlattı
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
Kasımpaşa’nın 18 Yaşındaki Futbolcusu Yasin Özcan 8 Milyon Euro’ya Aston Villa’ya Transfer Oluyor