Aklıyla Kavga Etmeyi Sevenlere: Bu Başlığı Okuduğunuz Anlarda Akıp Giden Zaman Algısı

Zaman eşyaların pozisyonlarını değiştirme ölçüsünden başka bir şey değil. Bir sarkaç sallanır, saatin kolları ilerler.

der ünlü Fizikçi Julian Barbour, zamanın tanımını yaparken.

Pek çoklarının farkında bile olmadığı, kendiliğinden akan giden ve bizlerin de zaruri olarak ayak uydurduğu olgudur, zaman.

Ama bazıları içinse üstüne düşünülmesi gereken, savrulduğumuz bir rüzgardan çok daha ötedir.

Zaman.

Nedir zaman? Nasıl bir kavramdır?

Algılayamadığımızdan ötürü yok diyebilmek, her an aktığını bildiğimizden ötürü de var diyebilmek ne kadar doğrudur?

Alışılagelmiş bir kabulleniş var bu konuda. Beynimiz belirli bir sıralama yöntemine alıştığı için, yani olayları belirli bir sıraya yerleştirdiğimiz için zamanın hep ileri aktığını düşünmekteyiz. Oysa bu, beynimizin içinde verilen bir karardır ve dolayısıyla tamamen izafidir. Gerçekte zamanın nasıl aktığını ya da akıp akmadığını asla bilemeyiz. Bu da zamanın mutlak bir gerçek olmadığını, sadece bir algı biçimi olduğunu gösterir.

Kişi, hafızasında olanı kıyaslayarak zaman algısını elde eder.

Zaman dediğimiz algı, aslında bir anı bir başka anla kıyaslama yöntemidir. Bunu bir örnekle açıklayabiliriz. Bir cisme vurduğumuzda bundan belirli bir ses çıkar. Aynı cisme tekrar vurduğumuzda yine bir ses çıkar. Kişi, birinci ses ile ikinci ses arasında bir süre olduğunu düşünür ve bu süreye “zaman” der. Oysa ikinci sesi duyduğu anda, birinci ses sadece zihnindeki bir hayalden ibarettir. Sadece hafızasında var olan bir bilgidir. Kişi, hafızasında olanı, yaşamakta olduğu anla kıyaslayarak zaman algısını elde eder. Eğer bu kıyas olmasa, zaman algısı da olmayacaktır. 

Aynı şekilde kişi, bir odaya kapısından girip sonra da odanın ortasındaki bir koltuğa oturan bir insanı gördüğünde, kıyas yapar. Gördüğü insan koltuğa oturduğu anda, onun kapıyı açması, odanın ortasına doğru yürümesi ile ilgili görüntüler, sadece beyinde yer alan bir bilgidir. Zaman algısı, koltuğa oturmakta olan insan ile bu bilgiler arasında kıyas yapılarak ortaya çıkar.

Zaman olgusu, bilimsel temeller üzerine çıkılmış bir olgudur.

Zaman olgusu hakkında bilimsel sınırların ötesinde konuştuğumuz zaman, tam olarak var veya yok diyemiyoruz. Fakat bilimsel kavrayışları kabul ettiğimiz zaman şunları rahatlıkla dile getirebilir oluyoruz. 

Zaman esner, büzülür, durur, ya da sonsuza ıraksayabilir. Yakın zamana kadar bu kabullenişler, Albert Einstein'a ait teorilerdi ancak artık deneylerle zamanın esnek olduğunu ispatlamış bulunmaktayız. Belki de henüz bilmediğimiz pek çok etken bile zamanın akışına etki etmekte. Yani sizin ve aynı evde yaşadığınız aile fertleriniz için zamanın hızı farklı şekillerde akıyor olabilir yani herkes için farklı bir zaman akış hızı bulunabilir ancak biz genelde referans aldığımız duvar saatlerimizin zamanlarına göre yaşarız.

Hız, zaman algısını etkileyen bir olgudur.

Zaman ve hız kavramları yan yana geldiği zaman doğal olarak herkesin aklına İzafiyet teoremi geliyor. 

Herkes için, hatta her atom veya atom altı parçacık için zamanın farklı aktığını hayal etmek bizim alıştığımız 'yaşam' sürecinde akla ve mantığa pek de yatkın gelmiyor. Peki, zamanı nasıl esnetebiliriz? Bu soyutsal kavramları nasıl somut hale getirebiliriz? Zaman denilen kavram bizim algılarımızdan ibaret bir şeyse, manipüle edilmesi ya da üzerine etki ederek aktığı yönü ya da hızı değiştirmekte mümkün değil midir?

Zaman olgusunu açıklayan İzafiyet Teoremi.

Bu konu üzerine ortaya atılmış teorilerden birisi de hiç şüphesiz ki, İzafiyet Teoremi. İzafiyet Teorisi denilince akla gelmesi gereken ilk şey: Işık hızı her gözlemci için aynıdır ve evrende ulaşılabilecek maksimum hız ışık hızıdır. Işık hızına ulaşan cisimler enerjiye dönüşür. Teorinin öne sürdüğü diğer önerge ise şu: Cisimler, ışık hızına yaklaştıkça zaman, o cisim için yavaşlar. Işık hızına ulaştıklarında ise zaman, hareket eden varlıklar için durur. Kısacası teori der ki, evrende zaman kavramı aslında yoktur, fakat bizler ışık hızına erişemediğimiz için zaman kavramı bizim için geçerlidir ve görecelidir.

İzafiyet teoremi üzerine bir deney.

Bu durumu deneysel anlamda da kanıtlamak için uzaya giden bir araca elektronik saat verilmiş ve Dünyada bulunan bir saatle aynı anda gösterdikleri saat kaydedilmiş. Uzay aracı döndükten sonra iki saat karşılaştırılmış ve uzayda yolculuk yapan saatin yaklaşık 4 saniye geride olduğu gözlemlenmiş. Kısacası zamanı algılama ve yorumlama şeklimiz, bulunduğumuz konuma, nasıl hareket ettiğimize ve bu hareket esnasındaki hızımıza göre değişir.

Einstein’a 'İzafiyet Teorisini kısaca nasıl anlatırsınız?' diye sorduklarında; 'Elinizi bir dakikalığına sıcak bir fırının içine sokun, sanki bir saatmiş gibi gelir. Güzel bir kızla bir saat kadar zaman geçirin, bir dakikaymış gibi gelir. İzafiyet budur.' demiştir.

Karadelik, ışık yayamaz ve simsiyahtır.

Şimdi bir aşama ileri geçelim ve yerçekiminin nötron yıldızından da fazla, hatta sonsuz olduğu bir yapıya gidelim. Hepimiz, karadelik adi verilen oluşumlar hakkında bir şeyler duymuşuzdur. En basit haliyle karadelikler, çok büyük bir kütlenin kendi içinde çöküp çok küçük bir alana sığdığı yapılardır. Büyük yıldızlar yakıtlarını tükettiklerinde içlerindeki madde birbiri içine çöker ve küçük bir alana hapsolur. Güneş ileride karadelik olamayacak kadar küçük bir yıldızdır; ama eğer bir karadelik olabilseydi, yakıtı bittikten sonra bir apartman boyutuna sığacak kadar küçülmüş olurdu. 

Bu kadar büyük kütleler küçücük alanlara dolduğunda kütle çekimi o kadar büyür ki, bizim sanki ağırlıksız bildiğimiz ışık bile bu çekimden kaçamaz ve bu yüzden cisim ışık yayamaz ve simsiyahtır. Adının karadelik olması da bu yüzdendir. Hatta buradaki maddenin varlığından bile söz etmek imkânsızdır, çünkü madde sonsuza kadar birbirinin içine çöker.

Bir karadeliğin içinden dünyaya bakabilseydik?

Bir karadeliğin bu denli büyük, yani sonsuz olan yerçekimi gücü zamanı orada durdurur. Yani bizim nötron yıldızındayken bakıp yüzde 30 daha hızlı seyrettiğimiz dünya (ve kâinat) eğer karadelikten bakabilecek olsak, bir anda zamanını tüketir. Zaman, kütle çekimi arttıkça yavaşladığına göre, sonsuz kütle çekimi olan yerde zaman duracaktır. Yani, faraza birisi bir karadelikten dünya ve kâinata bakacak olsa dünyanın ve kâinatın sonsuza kadar olan geleceğini görür; yani hızlandırılmış video kasetinin sonuna kadar bir anda seyrederdi.

Zaman hem her şeydir hem de hiçbir şeydir!

Tüm bu anlatılanlardan sonra zaman, her şeydir demek çok da yanlış olmaz. Zamandan önce bir şey yoktur, çünkü öncesinden de söz edilemez. Aynı şekilde sonrası da yoktur. 

Fakat, çok büyük, hatta sonsuz güçlerin bulunduğu bir mekânda zamandan söz edilemiyor. Çünkü burada zaman durmuştur; hatta durduğu için, etkisi yoktur. Etkisi olmayan bir şeyin varlığından da söz edilemez. Sonsuz güç zamanın ötesinde olmayı sağlar/gerektirir.

Popüler İçerikler

"Bana Bilmediğim Bir Şey Söyle" Akımına Gelen Tıkanan Muhabbeti Açmalık Bilgiler
Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"
Yeni Sezonda TV Ekranları Fena Karıştı: 5 Dizinin Ertelendiği Sezonda 6 Dizi Şimdiden Final Yaptı!
YORUMLAR
14.04.2016

Çok mantıklı olum

14.04.2016

Zamanım yok.

15.04.2016

Bir film gibi dusunebilir miyiz? Yani uc saatlik bir filmde yeri geliyor uc yil geciyor.Filmin icindeki karakter icin zaman uc yil gibi gecerken gercek hayatta aslinda sadece uc saat gecmis gibi. Yani demek istiyorum ki bir manada bir film cekiliyor ve herkes o filmin oyuncusu. Gibi mi dusunecegiz???

15.04.2016

Evet bir tiyatro gibi :)

TÜM YORUMLARI OKU (11)