1859 yılında Charles Darwin'in yayınladığı 'Türlerin Kökeni' adlı kitap kilise tarafından aşırı tepkiye maruz kaldı. O dönem Oxford'da papaz olan Samuel Wilberforce da dahil birçok insanın dikkatini olumsuz yönde çeken kitap üzerine tartışmalar başladı. 1860 yılında düzenlenen toplantılara, Charles Darwin çok hasta olduğu için katılamadı; yerine yardımcısı Thomas Huxley'i gönderdi. Wilberforce ile Darwin'in tutuştuğu tartışmada iki taraf da kazanamadı. Fakat görüşmeye katılanlara göre, Huxley daha üstün geldi. Hatta 'Ben maymundan geldiğimiz fikrinden utanmıyorum, fakat yetkilerini gerçekleri gizlemek için kullanan bir adamla etkileşimde olmaktan utanıyorum!' diyerek dindar bir kadının bayılmasına neden oldu.
Kilisedeki görevinin yanı sıra yazı ve bilmecelere de ilgi duyan Wilberforce, 1873 yılında öldüğünde cevabını kimsenin bilmediği şu notu bıraktı :
'Var olmayan orkestradan duyulan en güzel ses,
Kuşa çok az benzeyen açık renk tüylü kuş,
Doğadaki hiçbir şey görülmez,
Dünya'da son nefesimi verir, suda ölürüm,
Fakat yine de koşarım, yüzerim, uçarım.
Bir erkek, bir kadın, bir çocuk tarafından farkedilmediğim sürece,
Kesinlikle yapabilirim!'
İpuçları fazlasıyla şaşırtıcı ve hakkında çok fazla teori var, fakat doğru cevap Wilberforce ile beraber mezara gitti. Wilberforce'un yazdığı bir çok bilmecenin cevabı hala bulunamadı.
1970 yılı Kasım ayında, Norveç'in Isdalen Vadisi'nde saldırıya uğramış ve yakılmış bir kadın cesedi buldular. Cesedin etrafında çoğu içilmiş uyku ilaçları ve gaz şişeleri bulundu. Ceset, Bergen'de bir tren istasyonunda bulunan bavullarla ilişkilendirildi, polis bavulun içindeki kıyafetlere baktığında ise bütün etiketlerin söküldüğünü fark etti. Ayrıca 500 Alman markı, şifrelerle yazılmış bir günlük ve doktor tarafından yazılmış bir losyon reçetesi bulundu. Kadının, sahte kimlikler kullanarak Avrupa'ya yolculuğa çıktığı ortaya çıktı. Görgü tanıklarının ifadelerinden yola çıkılarak; kadının farklı takma saçlar kullandığı, farklı otellerde konakladığı ve birçok dil bildiği ortaya çıktı.
30 yıl sonrasında aniden ortaya çıkan bir görgü tanığı oldu. Kadını en son ormanda, iki siyah ceketli adam tarafından takip edilirken gördüğünü ve polis tarafından susturulduğu için ifade vermediğini dile getirdi. Isdal Kadını'nın Soğuk Savaş'ın en önemli yılı olan 1970 yılında görülmesi ise kadının ajan olabileceği yönünde düşüncelere sebebiyet verdi. Olay hala çözülemedi.
2003 yılında, Chilean kasabasındaki kilisenin bahçesinde küçük, insansı bir iskelet bulundu. Ata olarak adlandırılan bu iskeletin neredeyse 13 cm uzunluğunda bir vücuda ve kusurlu bir kafatasına sahip olması, akıllarda 'uzaylı' olabileceğine dair kuşkular uyandırdı. Standford Üniversitesi'nin yaptığı DNA çalışmalarından sonra, bu iskeletin son yıllarda ölmüş bir erkek çocuğa ait olduğu ortaya çıktı. İskeletin gizemli olan yanlarından birisi de; normalde 12 kaburga kemiği olması gerekirken, 10 kamurga kemiğine sahip olması... Ata'nın cüce olduğu veya anne karnında bile yaşlanmasına sebep olan, erken yaşlanma hastalığına sahip olduğu yönünde iddialar var. Ayrıca kürtaj sonucu vücudunda bozulmalar olduğuna veya ölü doğduğuna dair iddialar da bulunuyor.
Alman bir aile olan Bender ailesi, 1870 yılında Kansas'a taşındı ve orada küçük bir han ile market kurdu. John Bender (60), Ma Bender (55), John Jr. (25) ve Kate (23) olarak bilinen kişilerin, isimlerinin gerçek olup olmadığı veya aralarında nasıl bir ilişki olduğuna dair bilgi bulunmamaktadır.
Olaylar, Amerika'nın İç Savaş dönemine girmesi ve insanların savaştan kaçmak için batıya doğru göç etmesi ile bu aileye denk gelmeleri sonucunda başladı. Aile, gelen insanları soyarak zengin olabileceklerini düşündü. Hazırladıkları planla, gelen misafirleri öldürüp, keserek bütün mal varlıklarını aldılar. Çevrede cesetler artmaya başlayınca ilk olarak Kızıldereli kabileler suçlandı, fakat sonradan ipuçları takip edilince Benderların cinayetlerden sorumlu olduğu ortaya çıktı. Ailenin evindeki gizli odada 9 tane ceset bulunmasına rağmen, bundan daha fazlasının olduğu tahmin ediliyor. Cinayetlerin ortaya çıkması ile beraber, ortadan kaybolan ailenin akıbetinin ne olduğu ise bilinmiyor.
1820lerin sonunda İskoçya, Edinburg'de iki adam ürkütücü bir işe başladılar. William Burke ve William Hare'in arkadaşlıklarının dönüm noktası ise Hare'in evindeki kiracının ölmesi ile başladı. Hare ve Burke ikilisi, ölen kiracının cesedini Edinburg Üniversitesi'ne satarak para kazanınca, bu işin onlara getireceği kazanç konusunda hemfikir oldular. Sürekli birileri ölmeyeceği için, kendileri birilerini öldürüp onların cesetlerini satmaya başladılar. Toplamda 16 kişiyi boğarak öldüren ikili, kiracılardan birinin bir ceset bulup polise ihbar etmesi sonucu takibe alındı. Hare, arkadaşı Burke'ü özgürlüğü karşılığında ele verdi ve Burke linç edilerek infaz edildi. Hare ise bir daha görülmedi.
Kısa bir süre sonra, küçük bir çocuğun oyun oynarken bulduğu 17 ahşap bebek ise işin en ilginç noktası... Küçük tabutların içerisinde saklanan bu bebekler, ikilinin öldürdüğü kişileri temsil ediyor. Bu 17 bebekten 8'i Edinburg'de bulunan İskoçya Milli Müzesi'nde sergileniyor.
1976 ila 1977 yılları arasında, Michigan'ın Oakland ilçesinde ikisi kız, ikisi erkek olmak üzere 4 çocuk öldürüldü. Mark Stebbins (12) boğulup, cinsel istismara maruz bırakılarak; Jill Robinson (12) vurularak; Kristine Mihelich (10) boğularak ve Timothy King (11) boğulup, cinsel istismara maruz bırakılarak öldürüldü. Öldürülmeden önce, günler boyunca esir tutulan çocuklardan Jill Robinson'ın cesedi, polis istasyonunun yakınlarında bulundu. Olay toplu bir paronayaya sebep oldu ve aileler günlerce çocuklarını evden çıkarmayarak korumaya çalıştılar.
Araştırmalar sonucunda birçok şüpheli bulunmasına rağmen, cinayet imzaları ve hedef kitleleri farklı olduğu için hiçbirini suçlayamadılar. Cinayetlerin faili gizemini koruyor.
En üzücü ibarelerden biri ise, çocuklardan birinin ailesinin gazeteye verdiği ilan oldu. King'in annesi ilanda katile çocuğunu bırakması için yalvardı; böylece çocuğu eve dönüp en sevdiği yiyecek olan KFC'lerden yiyebilecekti. Çocuğun cesedi bulunduktan sonra yapılan otopsi, katilin cinayetten önce çocuğa KFC yiyeceklerinden yedirdiğini ortaya çıkardı.
Ballı mumya adamı duyduktan sonra eminim birkaç gün bal ile ilgili hiçbir şey duymak istemeyeceksiniz. Eski Çin kaynaklarına göre, ölmek üzere olan bir adam bal dışında hiçbir şey yenmeyen bir Arap diyeti uygulamış. Balın içerisine dışkısını ve terini karıştırırmış. Bir müddet sonra, yaptığı bu sağlıksız diyetten ötürü ölmüş ve cesedi bal ile doldurulmuş taş bir tabuta konulmuş. Yüz yıl kadar bir süre sonra ise, karışım kırık kemiklerin tedavisinde kullanılmaya başlanmış.
Ballı mumya adama dair bilinen çok az şey var, fakat Çinli farmakolog Li Shizhen firavunların mezarında bile yenilebilir bal bulunduğunu ve balın antimikrobik özellikler taşıdığı için tedavilerde kullanıldığını söyledi. Hikayenin doğru olup olmadığı veya bu iğrenç yöntemin kullanılıp kullanılmadığı ile ilgili ise kesin bir bilgi yok.
Birçok hayalet fenomeni, yanlış algılama veya kandırmalardan ötürü oluyor. Özellikle teknolojinin gelişmesi ile beraber, Photoscape gibi bir çok fotoğraf programı bu tarz illüzyonlar yapılmasına yardımcı oluyor. Fakat çok eskiden çekilmiş fotoğraflar (görseldeki gibi) uzmanlar tarafından da incelenmesine rağmen, üzerinde hiçbir oynama bulunmadığından günümüze kadar ulaşmış durumda. Peki bunların gerçeklikleri hakkında ne biliyoruz?
Öncelikle şuna değinelim; evinizde sakin sakin otururken duyduğunuz fısıltı sesleri veya gözünüzün ucuyla baktığınızda gördüğünüzü sandığınız 'şey' hayalet veya hayalet etkisi değil. Volkanik patlamalar ve depremler evlerinizde sesler duymanıza neden olabilir.
Fakat yine de, görseldeki gibi eskilerden kalma fotoğrafların içeriğindeki 'hayalet' görüntüsünün ne olduğu veya neden olduğunu açıklanmamış bir gizem...
Büyük patlamadan bugüne, evrenin tek bir çekirdekten genişlediği fikrine kapılmış durumdayız. Fakat bundan daha büyük bir güç var. Yer çekimi bizi, hatta evrendeki her şeyi bütün yönlere savurabilecek, algı sınırımızı zorlayan bir oluşumdur.
Büyük çekici, Samanyolu Galaksisi'ni her saat 22 milyon kilometre sürükleyen, 150-250 milyon ışık yılı uzaklığındaki yerçekimsel anomalidir. Devasa kara delik bile, Büyük Çekici ile kıyaslanamaz. Büyük Çekici'nin ne olduğunu veya içine çekildiğimiz bu olgunun ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Büyük Çekici'ye ulaşmak ise hesaplara göre binlerce insan yılını alıyor.
Hinterkaifeck cinayetleri, Alman tarihinin en kan dondurucu ve gizemli hikayelerinden biridir. Cazilia, Andreas, dul kızları Viktoria ve Viktoria'nın iki çocuğundan oluşan Gruber ailesi, Munich'ten 65 kilometre kadar uzakta bir çiftlik evinde yaşıyor. Komşularına ormandan evlerine kadar devam eden ayak izleri ve kafasız vücutlar gördüklerini söyleyen Gruber ailesi, bir gece evlerinde kazma ile öldürüldü. Katliamdan birkaç gün sonra gelen polisler hırsızlık olabileceğinden şüphelendiler. Fakat evde bulunan yüklü miktar paradan sonra bu seçeneği elediler. Komşular, cinayetten sonraki birkaç gün boyunca, bacadan duman geldiğini ve hayvanların her gün beslendiğini söylediklerinde işler iyice karıştı.
Gruber ailesinin katliamı ise Munich Emniyet Müdürlüğü'nün çözülmemiş dosyaları arasında yerini aldı.
Gece gece niye böyle bişey okudum ben amk.
Sherlock dedilrr geldik :D
Sabah sabah okumak daha rahatlatıcı; gece olsa olmazdı sanırım :)