Tarihteki en başarılı liderlerin psikolojik problemleri olmuş olabilir mi? Aslında büyük bir dehanın ürünü olarak görülen liderler, hiç bilinmeyen rahatsızlıklardan muzdarip miydiler? Profesör Nassir Ghaemi bu sorunun cevabını arıyor.
Tarihteki en başarılı liderlerin psikolojik problemleri olmuş olabilir mi? Aslında büyük bir dehanın ürünü olarak görülen liderler, hiç bilinmeyen rahatsızlıklardan muzdarip miydiler? Profesör Nassir Ghaemi bu sorunun cevabını arıyor.
Tufts Üniversitesi'nde psikiatri profesörü olan Nassir Ghaemi, psikolojik problemlere sahip olan insanların, kriz zamanlarında çok iyi ve isabetli kararlar verebileceği tezini savunuyor. Buna göre Ghaemi, küçük yaştan beri psikolojik sorunları olan insanların zamanla bir çelikleşme etkisi yaşadığını belirtiyor.
Profesör Ghaemi depresyon, mani, bipolar bozukluk gibi zihinsel düşüncelere engel teşkil etmeyen birtakım rahatsızlıkların, hastalara zaman içerisinde bu rahatsızlıklara karşı bir direnç kazandığını belirtiyor. 'Yay ne kadar gerilirse ok o kadar hızlı ve ileri gider' benzetmesiyle tezini iyi bir biçimde tasvir eden Ghaemi, aynı zamanda bu tip liderlerin her zaman değil; sadece yoğun baskı altındaki kriz dönemlerinde en iyi kararları verebileceğini de belirtiyor.
Churchill'ın mektupları ve kişisel notlarının incelenmesi sonucu, birtakım depresyon içerisinde olduğu ve bu durumdan şikayet ettiği görülüyor. Profesör Ghaemi bu durumun Churchill'e Almanya'nın hamlelerini daha iyi değerlendirmesini ve II. Dünya Savaşındaki kriz devirlerinde daha rasyonel kararlar vermesini sağladığını söylüyor.
Hitler'in gençliğinden itibaren kendisini depresyona itecek birçok durum yaşadığı bilinmektedir. Büyük bir umutla çizdiği resimlerinin sanat okulu tarafından beğenilmemesi, I. Dünya Savaşında ağır yaralar alması ve bir testisini kaybetmesi yaşadığı olaylara örnek olarak gösterilebilir.
Profesör Ghaemi, Hitler'in de manik depresyon hastası olduğunu söylüyor. Dolayısıyla Adolf Hitler için de bir çelikleşme etkisinin söz konusu olduğu savunuluyor.
Yakın tarihin ünlü liderlerinden birisi olan Abraham Lincoln'ün de hayatında birtakım depresyonlar görmekteyiz. Sevdiği kadına evlilik teklifi etmesi ve reddedilmesi sonucu başlayan depresyon hali, 1835'te aşık olduğu başka bir kadının ölümü ve 1862'de oğlunu kaybetmesiyle daha da artıyor.
Profesör Ghaemi, çektiği bütün bu acılar sonucu oluşan depresyon halinin, Abraham Lincoln'ün güçlü bir siyaset yapabilmesini sağladığını söylüyor. Ghaemi, Lincoln'ün köleliğin kaldırılması gibi o dönem için çok radikal gözüken bir kararı, yaşadığı bu rahatsızlıkların onu çelikleştirmesi sayesinde kabul ettirdiğini savunuyor.
Hindistan'ın simge isimlerinden biri olan Ghandi'de depresyon rahatsızlığı mağdurlarından birisiydi. Hatta gençlik zamanında intihara bile kalkışmıştı. Burada da aynı şekilde tezini savunan Profesör Ghaemi, Ghandi'nin bağımsızlık mücadelesi vermesi ve geniş bir kitle tarafından tanınmasını, geçirdiği bu psikolojik sorunların çelikleşme etkisine bağlıyor.
Çoğu kişinin A Beatiful Mind adlı film vasıtasıyla tanıdığı nobel ödülü sahibi ünlü matematikçi John Nash, şizofren hastasıydı. Buna karşın hastalığını kendi zihninde bir nebze durdurmayı başarmıştı.
John F. Kennedy'nin muzdarip olduğu sıkıntılar da çocukluk devresinden itibaren görülüyor. Özellikle lise zamanlarında hipertimik yani aşırı enerjili bir çocuk olduğu biliniyor. Profesör Ghaemi, J.F.K'nin sonraki yaşamında geçirdiği bir dizi ölümcül hastalıktan kurtulmuş olmasının onu çelikleştirdiğini savunuyor.
Ünlü ressam Vincent van Gogh'un şizofreni hastası olduğu ve bipolar bozukluk yaşadığı biliniyor.
Martin Luther King'in rahatsızlıkları hakkında detaylı bir kanıt bulunmasa da kendisi 1963 yılında Times dergisine verdiği röportajda 2 defa intihara kalkıştığını söylüyor. Bu belgeden yola çıkan Profesör Ghaemi, savunduğu görüşler sebebiyle de Luther King'in büyük baskılar altında kalarak depresyon haline girdiğini söylüyor. Diğer örneklerde olduğu gibi bu durumların da Luther King'in başarısına doğrudan katkı yaptığı savunuluyor.
Tarihe mal olmuş ünlü bilim insanı Newton, Asperger Sendromundan muzdaripti. Esasında bu sendrom beynin loblarının ayrı ayrı çalışmasına sebep vererek, kişinin birçok mevzuyu düşünmesini sağlayabilirdi. Bu sebeple listede Profesör Ghaemi'nin tezine en iyi örneği teşkil etmektedir. Belki de bu hastalık gerçekten de Newton'un bir dahi olmasına sebebiyet vermişti.
Profesör Ghaemi'nin yapmış olduğu tarihle iç içe yürüyen bu bilimsel çalışmaları takdir etmemek elde değildir. Geçmişe dönük yapılan bu çalışmanın benzer örnekleri daha evvel bizim ülkemiz doktorlarınca da yapılmıştır. 'Deli' namıyla anılan ünlü Osmanlı padişahı Sultan İbrahim hakkında araştırma yapan Dr. Çağatay Uluçay, padişahın psikonevroz hastası olduğu kanısını ortaya koymuştur.
Sabetay Sevi, 16. asırın son yıllarında mesihlik iddiasıyla ortaya çıkarak Osmanlı'yı karıştıran gizemli bir şahsiyetti. Tarihçiler günümüzde Sabetay Sevi'nin ardından 300 seneden daha uzun bir süre geçmesine rağmen, yaptığı faaliyetleri inceleyerek ve tıp uzmanlarına müracaat ederek, Sabetay Sevi'nin birtakım psikolojik hastalıklardan muzdarip olduğunu ortaya koymuşlardır.
Polisiye türünde yazdığı ünlü romanlarıyla tanınan yazar, histeri hastasıydı.
Yazdıklarıyla Cumhuriyet tarihimiz hakkında birçok asılsız iddiayı ortaya atan Rıza Nur hakkında Turgut Özakman'ın ricasıyla bir araştırma yapan Ruh ve Sinir Hastalıkları Mütehassısı Doktor Hasan Behçet Tokol, Rıza Nur'un 1500 küsur sayfalık bütün anılarını okumuş ve muzdarip olduğu psikolojik rahatsızlıkları teşhis etmiştir.
Profesör Nassir Ghaemi'nin nazariyesini daha detaylı bir biçimde merak edenler ve okumak isteyenler için.
bu haberi paylaşan kişinin paylaşımları çok güzel söylemek istedim. bu paylaşımda diğerleri gibi bilgi dolu.
#4 bildiğin kemal kılıçdaroğlu yalnız :D
Minerva'nın baykuşu karanlıkta uçar. Başarılarını akıl hastalıklarına bağlamak fazlasıyla mantıksız.