Türkiye'de akademik alışkanlıklara dair çokça eleştiri dillendirilir, çoğunu duymuşsunuzdur. Genelleme yapma hatasına düşmeden üniversitelerin bilim üretmekten ziyade bazı titrlerin peşinde koşulduğu bir memuriyet süreci olarak görüldüğü, yapılan akademik çalışma sayılarından, patentlerden ve hatta yabancı dil hakimiyeti oranlarından bile artık görülüyor.
Peki bu durum son yıllarda ortaya çıkan bir 'üniversite-içi yozlaşma' olarak mı? Cahit Arf'ın anısına bir bakalım.
Çok zorlamayın. Bazı toplumlara gelmez. Ne demişler alışmadık götte don durmaz..
Asıl hedefleri işte profesör olmak, dekan olmak, senatoya girmek, rektör olmak gibi şeylerdi. Yani bilim peşinde değil rütbe peşinde koşmak. şimdide farkı yok sadece onlar değil herkes bunların peşinde.
Bizde meslek aşkı yok makam aşkı var. Herkes bir makam bir ünvan peşinde.