ANKARA (AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, 'Macron'un sözleri DEAŞ gibi örgütlere ideolojik mühimmat ve lojistik sağlıyor. Dolayısıyla yaptığı şey Fransa toplumunun da huzurunu bozacak bir şeydir.' dedi.
Çelik, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Ömer Çelik, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Libya politikasındaki yenilgisinden itibaren sürekli Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı Fransa'da aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi lideri Marine Le Pen'in kullandığı dili kullandığını belirtti.
Makron'un Cumhurbaşkanı Erdoğan ile defalarca görüştüğünü bildiren Çelik, şöyle devam etti:
'Ama sistematik olarak, hakikaten takıntılı bir şekilde her meselede Cumhurbaşkanımıza karşı bir gerilimi tırmandırma politikası izliyor. Bu arada, şunu da ifade etmek isterim, Makron zaman zaman konuşmalarında, 'ben işte Sayın Erdoğan'ı şöyle uyardım, ona şunu dedim, onu şu şekilde uyardım' gibisinden cümleler kuruyor. Bu cümlelerin hiçbiri doğru değil. Sayın Makron Cumhurbaşkanımıza herhangi bir şekilde o cümleleri hiçbir zaman kurmamıştır, kuramaz.
Cumhurbaşkanımızı kapalı bir ortamda ya da açık bir şekilde uyarması diye bir şey söz konusu değildir. Sayın Makron kendi kafasında bir senaryo yazıyor ve o senaryo çerçevesinde Sayın Cumhurbaşkanımızla olan görüşmelerde bir propaganda gibi kullanmaya çalışıyor.'
- 'Taciz dili kullanan bir üslup içerisine giriyor'
Makron'un Libya'daki politikasının çökmesinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye'yi hedefe koyan bir politik tutum içerisine girdiğini söyleyen Çelik, 'Hatta bazıları Türkiye'ye destek verenlere, Türkiye ile benzer politikaları uygulayan bazı ülkelere 'tarihin yanlış tarafındasınız' gibisinden taciz dili kullanan bir üslup içerisine giriyor.' dedi.
Fransa Cumhurbaşkanı Makron'un 'Erdoğan'ı uyardım' dediği sözlerin gerçek olmadığı gibi şu anda uyguladığı dış politikanın da gerçekçi bir dış politika olmadığını belirten Ömer Çelik, şunları bildirdi:
'Türkiye'yi ve Sayın Cumhurbaşkanımızı hedefe koyan bir dış politikanın herhangi bir şekilde başarılı olması söz konusu değil. Akdeniz'e gemi göndererek, uçak göndererek gövde gösterisi yapmaya çalışıyor ama hiçbir karşılığı yok. Aynı şey Ermenistan-Azerbaycan meselesinde yaptıklarında da söz konusu. Halbuki Libya'da uyguladığı yanlış politikaların neticesi geçmişteki sömürge dönemleri hatırlatırcasına yine toplu mezarlar oldu.
Bununla yüzleşmesi gerekirken burada ortaya çıkan suçu, Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye'ye saldırarak kapatmak istiyor. Bu, bu şekilde kapatılacak bir suç değildir. Bu cürümler insanlığın gözü önünde gerçekleşiyor.'
- 'İslam düşmanlığını kışkırtan yaklaşımlar'
Makron'un, en son 'İslamcı radikalizmle mücadele' adı altında bir terör yasasını bakanlar kuruluna göndereceğini hatırlatan Çelik, 'Fransa İslam'ından bahsediyor. Kendi kafasına göre dinleri, insanları bir mühendislik faaliyetinden geçirerek farklı formlara sokabileceğini düşünüyor. Halbuki bütün bu sözler, ırkçılığı, nefret suçlarını, İslam düşmanlığını, antisemitizmi kışkırtan yaklaşımlardır.' diye konuştu.
Ömer Çelik, 'Macron'un sözleri DEAŞ gibi örgütlere ideolojik mühimmat ve lojistik sağlıyor. Dolayısıyla yaptığı şey Fransa toplumunun da huzurunu bozacak bir şeydir.' dedi.
Temel olarak laik devlet kavramının, Fransız siyasetinde merkezi vurguya sahip bir kavram olduğunu belirten Çelik, 'Laik devlet kavramının bu kadar referans verilen bir ülkede çıkıp da 'Fransa İslam'ı üretileceğinden bahsetmesi ya da İslam'ı terörle yan yana kullanan bir metni terörle mücadele yasası aldı altında bakanlar kurulundan geçireceğini söylemesi büyük bir basiretsizliktir.' ifadesini kullandı.
'İslamcı terör meselesi'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Makron'u defalarca uyardığını anımsatan Ömer Çelik, şöyle devam etti:
'Maalesef bu yanlışı kasten yapmaya devam etmektedir. Şunu herkesin bilmesi gerekir: Avrupa'daki Müslümanları taciz etmek, Avrupa'daki Müslümanların hayat tarzlarını kısıtlamaya çalışmak, camilere saldırmak sadece ve sadece oradaki ırkçıların işine yarar, Avrupa demokrasilerini yok etmek isteyen faşistlerin işine yarar ve bir de DEAŞ gibi zalim örgütlerin, insanlık düşmanı örgütlerin daha çok ideolojik mühimmat ve lojistik elde etmesine yol açar.
Dolayısıyla yaptıkları şey Avrupa demokrasilerine, Avrupa'daki kamu düzenine de zarar veren bir şeydir. Avrupalı Müslümanlar, Avrupa demokratik toplumlarının ayrılmaz bir parçasıdır, onlarsız bir Avrupa toplumu düşünülemez. Bu şekilde saygıyla yaklaşılmayı, titizlikle yaklaşılmayı hak ediyorlar.'
'İki devletli çözüm perspektifini zedeleyen sonuç'
Pek çok ülkenin 'İsrail ile normalleşmesi'nin söz konusu olduğunu hatırlatan Çelik, 'Bu normalleşmeye imza atan ülkeler şunu söylediler, 'Biz bunu yaptığımız zaman Filistin'in hak ve menfaatleri daha çok korunacak, bir takım bu yasa dışı yerleşimler ile ilgili kararları geri çevirecek' dediler. Bu normalleşme kararlarından sonra Batı Şeria'da Netanyahu Hükümeti, 5 bin 400 ilave yasa dışı yerleşime onay verdiğini açıkladı. Görüldüğü gibi bu normalleşme çabalarının Netanyahu'yu bu radikal siyasetlerden hiçbir şekilde vazgeçirmediği, bu süreçlerin tek yönlü çalışan bir süreç olduğu, iki devletli çözüm perspektifini zedeleyen sonuç olduğu net bir şekilde görülmektedir.' diye konuştu.
Hazreti Muhammed'e yapılan saldırılara da değinen Çelik, şunları kaydetti:
'Peygamber Efendimize Avrupa'da yapılan saldırılar ve aynı zamanda ırkçı Wilders'ın Sayın Cumhurbaşkanımıza yaptığı saldırılar, sadece Müslümanların değil, Avrupa demokrasileri üzerinde hassas olan herkesin titizlikle izlemesi ve takip etmesi gereken konular. Çünkü bu kavramların arkasına Avrupa'ya çok büyük acılar çektirmiş olan faşizmin yeni bir türünü saklıyorlar.
Bugün İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaptıkları soykırımın aynısını Müslümanlara yapmak isteyen faşistlerin aslında kendileri için bir alan açma çabasıdır bu. Dolayısıyla buna direnmek her demokratın görevidir.
Biz Fransa'daki öğretmenin öldürülmesinden de büyük bir üzüntü duyduğumuzu, o hunharca cinayeti kınadığımızı açık bir şekilde ifade ediyoruz ama Makron'un tutup da kamu binalarına o çirkin ve asla kabul edilemez karikatürleri yansıtması bize göre bir provokasyondur, bir kışkırtmadır. Bunun fikir özgürlüğü ile ilgisi yoktur. Fikir özgürlüğü adı altında milyonlarca Müslümanı inciten, milyonlarca Müslümanın hakaret kabul ettiği bir yaklaşımı ortaya koymak asla kabul edilemez.
Bu, Makro'nun ortaya koyduğu tavır, Avrupa'da 'nasıl yanlış davranırım'ın en bariz örneği olarak değerlendirilmelidir. Bundan ancak birbirinin siyasi ikizi olan Avrupa'daki ırkçılar ve DEAŞ gibi terör örgütleri memnun olur. Onun dışında hiçbir makul insanın memnun olacağını düşünmüyoruz.'
(Sürecek)