Aile Hekimliğinden Türkiye'nin En Başarılı Psikoterapi Uzmanlığına: O Bir Seda Ülgen!

Seda Hanım, uzman doktorsunuz ve aynı zamanda psikoloji ve doğu öğretileri gibi birçok konuda kapsamlı aldığınız eğitimler var. Biraz sizi tanıyabilir miyiz?

Elbette, 96 İstanbul tıp fakültesi mezunuyum. Aile hekimi uzmanıyım. Psikoterapi, psikonöroimmunoloji, hipnoterapi, regresyon terapisi gibi bölümlerden yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı uzun süreli eğitimler aldım. Yine 20 yılı aşkın bir süredir doğu öğretileri ile ilgili eğitimlerim ve araştırmalarım oldu. İhtisasımı Şişli Etfal ve Araştırma hastanesinde tamamladıktan sonra 2 yıl daha orada uzman hekim olarak çalışmaya devam ettim. Daha sonra Amerikan Hastanesi’ne geçerek 2008 yılına kadar orada hekimliğime devam ettim. 2008 yılında Aqua Yasam şirketimi kurarak birebir danışmanlık ve eğitimler alanında çalışmaya geçtim. Hala aynı alanda çalışmalarımı sürdürmekteyim.

Hep bir görünenin ötesini arama ihtiyacım oldu. O yüzden de uzun yıllar düşündüklerimin bilimsel kanıtlarını alıncaya kadar eğitimlere doyamadım. Uzmanlığımı seçerken de insana ve hayata daha bütüncül bir çerçeveden bakma ihtiyacındaydım.  Bir şekilde batı ve doğu öğretilerinin aslında aynı ortak noktadan hareket ettiğine, aynı temellere dayandığına inanıyordum, bu konuda benim için en önemli olan kısım ise duygu ve düşüncelerimizin sadece bedensel sağlığımızı değil, yaşadığımız hayat senaryolarının tüm içeriklerini etkileyebileceği idi. Böylece tüm eğitimleri aslında bilinçaltının çalışma prensipleri ve evrensel disiplinler üzerinde bütünleştirdim. 

Eğitimleriniz arasında oldukça iddialı başlıklar var, mesela regresyon terapisi gibi. Geçmiş yaşam anlamına geliyor, değil mi? 

Evet, regresyon kelimesi geri gitme anlamına gelir. Aslında şu andaki bilinç durumumuzdan hipnotik bir algı ile kişinin daha önceki bilinç durumlarına geçerek o dönemdeki anıları hatırlamasıdır. Bu söylediğimiz anıların içinde anne karnındaki anılar, çok küçük yaşlardaki anılar da var, geçmiş yaşamlar da var.

Geçmiş yaşamlara inanıyor musunuz? Geçmiş yaşamlar var mı?

Zor bir soru. Hocam, Jeff Ryan, bu konuda yeterince bilimsel araştırmalar yapılmadan kesin şekilde yanıtlayamayacağımız bir soru derdi, kişinin anlattıkları şu andaki hayatındaki sorunların sembolik yansımaları da olabilir, önemli olan anlatılan öykü üzerine çalıştıkça kişinin şu andaki hayatındaki sorunların düzelmesi olarak nitelendirirdi. Açıkçası, onunla hem fikirim. 

Yine de uydurma veya hayal ürünü diyemem, çünkü gerçekten imkansız diyebileceğim olaylarla karşılaştım. 1000 seanstan fazla deneyimim var ve birbirini hiç tanımayan insanların örneğin bir uçak kazasını aynı şekilde anlattıklarını gördüm. Uçaktaki farklı yolcular olarak aynı deneyimleri aktarıyorlardı. Ya da internetin bu kadar aktif olmadığı dönemlerde yabancı dil bilmeyen kişilerin eski tarihlerdeki demir yolları haritalarını tarif edebildiklerini gördüm. Gerçekten inanılmaz deneyimlerdi. Sonuçta var dediğimiz şeyler, atalarımızdaki genlerden, ortak bilinçlerimizden de geliyor olabilir. Önemli olan bir şekilde şu andaki hayatlarımızı, duygularımızı etkilemiş olması. 

Benim geçmiş yaşamlara o dönemlerde bu kadar merak sarmış olmam aslında “nedenlerimizi“ anlamaya çalışmamdan kaynaklı idi. Neden bu hayatları yaşıyoruz, neden başımıza bunlar geliyor, neyi anlamamız lazım? Gibi sorular. Yanıtlarını bulduğu için artık hiçbir şey beni çok şaşırtmıyor. Artık regresyonu da aktif yapmıyorum, ihtiyaç da duymuyorum. Çünkü o dili bir şekilde öğrendim. Gerçekten muhteşem bir düzen var. Her şey çok anlamlı, ancak insan çok ilginç bir varlık, ne var ki tüm bu koşuşturma esnasında kolaylıkla uykuya dalabiliyor. Arayışımız hep uyanık kalma veya tekrar uyanabilme yolları…

Peki, çalışmaları bilinçaltı üzerine yoğunlaştırdım dediniz. Piyasada bilinçaltı ile ilgili birçok söylem var, bilinçaltınızı olumlu sözcüklerle kodlayın, temizleyin gibi… Bu söylemler doğru mu? Sizin çalışmalarınız da böyle bir şey mi?

Kesinlikle değil. Hayat o kadar iki cümleye sığabilecek kadar basit bir kurgu değil. Çok özel ve özgün varlıklarız. Kendi yaşam öykülerimiz tıpkı bir ağ gibi bulunduğumuz zamana, yani dünyanın hangi tarihine denk düştük, atalarımızın yaşadıklarına, kendi yaşadığımız olaylara bağlı. Bu noktaların etkilediği bir yaşam senaryosuna sahip oluyoruz. Ben buna bazen bilinçaltı haritası adını da veriyorum. O haritayı okuyabilmeye başladıkça bizim hayatlarımızda ister aşk ister iş veya başka kavramlar olsun blokaj yaratan enerjileri okumayı çözebilir ve dönüştürebiliriz. Niçin böyle bir yaşam seçtiğimizi ve nereye doğru gittiğimizi, neyi öğrenmeye çalıştığımızı da anlayabiliriz. 

Neyi öğrenmeye çalıştığımız dediniz, bunu anladığımızda bu bir hayat oyunu ise çok sıkıcı olmayacak mı? İşin heyecanı veya öğrenme kısmı nerede, direkt sonuca gidersek? 

Keşke o kadar basit olsa. Mesela çok öfkeli birisiniz ve öfkeli olmanın size zarar verdiğini biliyorsunuz. Öfkeli olmamayı öğrenirseniz hayat oyununda bir level atlayıp bir üst seviyeye geçeceksiniz, hemen öfkeli olmamayı başarabilir misiniz? Zihinde bazı şeyleri bulmakla, bulduklarınızı duygusal anlamda hissedebilmek, içselleştirebilmek çok farklı şeyler. O yüzden bu örüntü benim için çok basit değil, o öfke nereden orada var, ne öğretiyor, artık bundan kişi özgürleşebilir mi? Özgürleşmesi için ne gerekiyor? Birçok sorunun yanıt bulması ve dönüştürülmesi gerekiyor. Öyle büyük bulmacalar var ki ve gerçekten her birimizin yaşam öyküsü tahmin edebileceğinizden daha mucizevi, kutsal. Her bir öyküyü deşifre ettiğimde insana ve yaşama olan saygım artıyor. 

Aslında özümüze, daha yüksek bir bilinç haline dönmeye çalışıyoruz. Tabii, maddeden geçerek…

Yeni bir kitabınız yayınlandı, Tara ve Su…Biraz ondan bahseden misiniz? İlginç bir ismi var, ne anlama geliyor?

Evet, Tara gökyüzündeki yıldız, şefkat tanrıçası anlamlarına geliyor. Su da duygular…Aslında ikinci çakranın yanı bedenimizden öte dünyaya açılan algı kapısının elementi sudur.  Kitap günlük formatında, 39 yaşında beyaz yaka bir kadının yaşadığı zamanımıza dair sorunları, ilişki, iş gibi içini dökmeye başlaması ile başlıyor. Yazdıklarına ise bir üst bilinç, kendi bilge tarafı, yüksek benlik her şey olabilir yanıt vermesi ile devam ediyor. Kahramanın yaşamsal sorunları aslında çoğumuzda ortak yaşanan sorunlar, herkes kendinden bir parça bulabilir. 

Kitabı okurken kişilerin kendi iç dünyalarında bir yolculuğa çıkarak kendi ile ilgili birçok şeyi dönüştürebilmesini, farkındalığa ulaşmasını hedefledim. Kitabın ikinci bölümünde ise pandemiye dair sorgulamalar ve duygular ve yine yanıtlar mevcut. Ne kadar yok saysak da pandemi bizim için bir travma, yaş farkı gözetmeksizin hala etkilerini görüyor ve onarmaya çalışıyoruz. 

Peki amaca ulaştı mı, okurlardan aldığınız dönüşler nasıl? 

Kesinlikle ulaştı, beklediğimden çok daha derin dönüşler alıyorum. Açıkçası yaşadığımız bilinç ve düzen kısmından özgürleşip daha üst bilince, evrensel dinamiklere doğru bir tetiklenme yaratmasını istemiştim. Bu gerçekleşti, kendi ile ilgili birçok sorunun yanıtını buldukları, yeniden hayata dair motive olup araştırmaya, özledikleri şeylere doğru hareket etmeye başladıklarını söylüyorlar. Sonuçta kitabın onlara iyi geldiğini ve bir şekilde onardığını… Amacım da bu zaten kendi potansiyellerimizi bulabilmemiz, gerçek kendimizi yaşayabilmemiz diyorum ya gerçekten büyük cevherler gizli her birimizde.

Evet, sizin bir de uzun yıllardır kullandığınız bir sloganınız var. “Gerçek özgürlük kendin olmak demektir, peki sen kimsin? “ diye.

Evet, ben dediğimiz birçok şey aslında vakti gelince üzerimizden atmamız gereken kabuklar. Tüm bu yolculuk, tüm bu arayış kendimize ulaşabilmek için. Özümüzden gelen çok büyük bir cevher var, yaşadıklarımızla onu işlemeye, geliştirmeye çalışıyoruz. Ancak yaşamlar hiç kolay değil, yolun yarısına gelmeden nedenlerimizi, niçinlerimizi unutmaya başlıyoruz. Ben de bu artık işlevi olmayan kabukları atıp özümüze, özgürlüğümüze ulaşmamıza yardımcı olmaya çalışıyorum. 

Keyifli bir röportajdı, çok teşekkür ederim. Umarım gerçekten uyandığımız bir dönem bizi bekliyordur. 

Benim için de çok keyifliydi. Ben teşekkür ederim. Gerçekten önümüzde zorlu bir dönem var. Uyanışın olduğu, kendimiz olmaya doğru giden. Siz de tahmin edersiniz ki böyle dönemlerde en çok kenetlenmemiz, bilgi alışverişinde olmamız ve kendi üzerimizde çalışmamız gereken dönemlerdir. Olacak olanı değiştiremeyiz, ama nasıl yaşayacağımız bizim seçimimizdir. 

Instagram

Twitter

LinkedIn

Facebook

Popüler İçerikler

Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Ali Koç, Fenerbahçe Tesislerinde Sıkıyönetim İlan Etti