Ahmet Şık'tan Soylu'ya Çok Sert Haysiyet Yanıtı: 'Geçmişte Hakaret Ettiğine, Menfaati İçin Biat Edenlerden Öğreneceğimiz Ders Yok'

İstanbul Bağımsız Milletvekili Ahmet Şık, bütçe görüşmeleri sırasında HDP'li vekillere 'Haysiyetsizler' diyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya sert bir yanıt verdi. Şık, 'Geçmişte hakaret ettiğine, menfaati için biat ettikten sonra teşekkürsüz cümle kuramayanlar haysiyet dersi veremez' ifadelerini kullandı.

Ahmet Şık, bütçe görüşmeleri sırasında HDP'li milletvekilleri için 'alçaklar' ve 'haysiyetsizler' ifadelerini kullanan İçişleri Bakanı Soylu'ya yanıt niteliğinde bir konuşma yaptı.

Soylu ile HDP'li vekiller arasında yaşananlar için 👇

Süleyman Soylu'dan Meclis Konuşması: 'Alçaklar! Beni Konuşturmayın'

🎥 Süleyman Soylu, yıllar önce Türk Telekom’un özelleştirilmesi nedeniyle AKP'yi hedef alarak "Eğer ben Süleyman Soyluysam, eğer ben bir Balkan torunuysam. Buradan herkese açıklıyorum. Eğer tertemiz bir adamsam tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenden hesap sormazsam namerdim" demişti.

Ahmet Şık'ın konuşmasının tamamı şu şekilde:

'Aslında bu konuşmayı İçişleri Bakanı buradayken yapmak istemiştim ancak grubu olmayan partilerin vekillerine söz hakkı tanımayan, demokratik olmayan Meclis İçtüzüğü buna izin vermedi. Şu anda da işte muhalefet partilerinin zaman zaman gösterdiği dayanışma sayesinde burada söz hakkı bulabiliyoruz. Şimdi de CHP grubunun kendi hakkından feragat etmesiyle bu konuşmayı yapabiliyorum, kendilerine teşekkür ediyorum.

Konumuz, halk için değil saray için yapılan bütçe. Bu konuda çok fazla şey söylendi, o yüzden tekrara girmeyeceğim çünkü konuşulacak çok fazla mesele var. Bir çırpıda aklımıza gelenler mesela, milyonlarca insana 'zehirli haşerat' deyip itlaftan, temizlikten bahseden yüksek makam sahiplerini, öğrencilerine 'fahişe' diyen profesörlerin üniversitede olabilmesini, yargının kokuşmuşluğunun, yağma talan düzeninin ya da yoksulluğun yok sayılıp yolsuzluğun görünmemesi için kuru ekmek yemek zorunda kalanlara 'Aç değillermiş' diyebilenlerin bu çatı altında olmasını konuşmak gerektiğini düşünüyorum.

Soykırıma kalkışanların, halkına zalimlik edenlerin, işkencecilerin ya da ekmek bulamayanlarla dalga geçenlerin sonunun ne olduğunu tarih bize anlatıyor. Yani asgari düzeyde tarih bilgisine sahip olmak bu türden cümleler kurulamayacağını bilmek için yeterli neden. Bütçe görüşmeleri boyunca Meclise, dolayısıyla halka hesap vermek için gelen memurların her türlü hakaretin eşliğinde, parmak sallayıp hiza vermeye çalıştığına tanık olduk. Onlardan biri de İçişleri Bakanıydı. Bakan Soylu hızını alamayıp bir de haysiyet dersi vermeye çalıştı. Uzatmadan söyleyelim, geçmişte hakaret ettiğine, menfaati için diz çöküp biat ettikten sonra teşekkürsüz cümle kuramayanlardan öğrenecek bir haysiyet dersine ihtiyacımız yok. 

İşkenceyi savunan, rasyonelleştirmeye çalışan Soylu’nun ağzından çıkan 'haysiyet' sözcüğünün bize anımsattığı Şili’ni faşist cunta iktidarı zamanındaki Haysiyet Kolonisi’dir. Bilmeyenler için 'Haysiyet Kolonisi' nedir, onu da anlatayım. Haysiyet Kolonisi başında Paul Schafer adında bir Nazi artığının bulunduğu sözde dinî bir komündü. 1973’teki askerî darbenin ardından, cuntanın faşist liderinin emriyle işkence merkezlerinden birine dönüştürüldü. Cunta karşıtları işkenceli sorgularda ya da toplu kıyımlarda kullanılacak kimyasal silahların gelişmesinde kobay olarak kullanılarak katlediliyorlardı. İsmiyle tezat bu işkence merkezi kör inanca sahip insanın haysiyetten yoksunlaştığında ne kadar kötüleşebileceğini bize gösteriyordu. Paul Schafer insanlık suçları nedeniyle yıllar sonra yakalanıp konulduğu hapishanede 2010 yılında öldü.

'İşkence insanlık suçudur ve zaman aşımı yoktur'

Bu anımsatmayı yapmamın nedeni malum çünkü 'Kırın bacaklarını ben arkanızdayım' diyen, bu şekilde işkencecileri cesaretlendiren 'ama onlar milisti' diyerek, işkencecilerin cezasızlıkla ödüllendirileceğinin garantisini veren bir İçişleri Bakanı var. Varlığının siyasette söz sahibi kalmaya devam edebilmesinin iktidar koalisyonunun Kürt meselesindeki şeri tutumunun değişmemesine bağlı olduğunun bilinciyle hareket eden bir İçişleri Bakanı. Bu nedenle Servet Turgut’u öldüren, Osman Şiba’nın komaya girerek kurtulabildiği bir toplu linçi savunan bir Bakan kendisi. Van İl Jandarma Komutanlığındaki işkenceyi meşrulaştırmaya çalışmaktan geri durmayan bir Bakan. Suçun adını koymadan olayı doğruluyor, 'Ama onlar milisti' diyerek işkenceyi savunuyor. İnandırıcılığı yok ama yalan söylemediğini farz etsek bile şu sorular karşımıza çıkıyor: Size suçlu olduğuna kanaat getirdiğiniz insanları işkenceyle öldürme hakkını kim veriyor? Kime neye güveniyorsunuz? Hangi hukuka dayanarak bunu yapabiliyorsunuz? Sizi 'terörist' dediklerinizden farklı kılacak olan hukuka bağlılıktır çünkü devletten hukuku çıkardığınızda, elinizde kalanın adına devlet değil, çete denir. Devlet çeteleşince de işkence savunucuları bakan olur ama bilmelisiniz ki işkence insanlık suçudur ve zaman aşımı yoktur.'

Bunlar da ilginizi çekebilir 👇

Nevşin Mengü'den Üniversitelere 'Fuhuş Evi' Diyen Profesöre: 'Bu Beyefendinin Öğrencisiyseniz Gitmeyin O Derslere, Öğreneceğiniz Bir Şey Yok Bu Kafalardan'
Yaşlısından Gencine Karikatürlerini Paylaşan Herkese Telif Davası Açtıkları Öne Sürülen Karikatüristlere Tepkiler
Sevgilisi Tarafından Öldürülen Kişinin Eşi Konuştu: 'Bizi Kıskanıyordu, Kocam Aç Kalmasın Diye Sahip Çıkmıştı'

Popüler İçerikler

Domuz Eti Skandalıyla Gündeme Gelmişti: Köfteci Yusuf Yeni Bir Sektöre Giriş Yapıyor!
Sevgilisine Atacağı Fantezi Mesajını Yanlışlıkla Karısına Atan Ünlü Patron İcralık Oldu
Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi
YORUMLAR
17.12.2020

baskette topun çembere değmeden direk file ile buluşarak girmesi durumuna deliksiz girdi denir. tıpkı ahmet şık'ın yaptığı gibi.

17.12.2020

Sokup sokup çıkartmak diye bir şey var ya, işte burada sokmuş çıkartmamış. :))

17.12.2020

En alttaki videoyu dinleyin ve hangi kanalda olduğuna bakın, sonra bugünü düşünün. Nereden nereye...

TÜM YORUMLARI OKU (23)