Belki sucuklu yumurta kokusunun gözlemeye karıştığı mis gibi aile sofrasında önce greyfurt suyundan mı başlasam, çayı mı soğutmadan yudumlasam ikilemindesiniz.
Ya da benim gibi beceriksizlerin müziğin gazına gelip dolapta bulduğu ne varsa karıştırıp fırına verdiği, piştikten sonra da michelin yıldızlı aşçı edasıyla servis edip, umutlu gözlerle aile fertlerinden Oscar beklediği pizzamsı omletle karşı karşıyasınız.
Belki asker ocağında vatanı, korona kucağında yatanı korumak için nöbettesiniz…
Ya da sandalyeleri boş kalan aile büyüklerininin kabir ziyaretinde…
Ama her neredeyseniz gönlümüze göre bir Pazar havası yaratalım istedim kendi göğümüzde.
Bize ait o küçücük gökyüzünün atlas mavisinde, mevsimlerden bir mevsim
seçelim,
Hayal edelim uzun zaman sonra ailemize kavuştuğumuzu, uyku gözden akarken kalkıp o anı yaşamak için atan kalp ritmimizi. Sevdiklerimizle uzun uzun sohbeti, hayata dair tek sorunumuzun masada çay bardağını koyacak yer bulamamaktan ibaret olduğu saatleri…
Uyku eksiğini nasıl olsa birazdan salonda kovboy filminin karşısında tamamlayacağız diye düşünürken tüm endamıyla gelen ağır ateşte pişirilmiş bol köpüklü bir Türk kahvesini…
Sonrasında iç sesimizin 'Allah'ım beni alacaksan lütfen pazar öğleden sonrayı bekle.' cümlesini