Elimizi ısıtmak istediğimizde dudaklarımızı gevşeterek sıcak bir nefes veririz. Ama sıcak çorbaya üflerken dudaklarımızı büzer, soğutmak isteriz. Aynı ağızdan çıkan bu iki farklı hava akımının sıcaklık hissi bu kadar değişiyorsa, ortada ilginç bir fiziksel mekanizma olmalı değil mi? Sahiden nasıl olabiliyor? Gelin bakalım...
Cevap aslında oldukça basit çünkü biz sıcak canlılarız. Vücut sıcaklığımız ortamdan genellikle daha yüksek olduğu için, dışarı verdiğimiz nefes de haliyle çevreye göre daha sıcak olur. Elimizi yaklaştırıp yavaşça nefes aldığımızda hissettiğimiz o sıcaklık, işte bu doğal sıcaklıktan kaynaklanır.
Özellikle dudaklarımızı gevşek bıraktığımızda ve nefesimizi doğrudan, yakın mesafeden verirsek, bu sıcak hava derimize daha yoğun bir şekilde ulaşır. O yüzden elimize doğru “haaa” dediğimizde sanki minik bir ısıtıcı çalıştırmışız gibi hissederiz.
Burada devreye 'entrainment' denen bir fizik kuralı giriyor. Dudaklarımızı büzdüğümüzde, dışarı çıkan hava dar bir jet akımı haline gelir. Bu jetin tam çıkış noktası aslında yine sıcaktır, ama uzaklaştıkça etrafındaki soğuk havayı da beraberinde sürüklemeye başlar.
Bernoulli prensibine göre hızlı hareket eden hava akımı, çevresinde düşük basınç alanları oluşturur ve bu da soğuk havanın o akıma karışmasına sebep olur. Sonuç? Elimize ulaşan hava artık sadece ağzımızdan çıkan sıcak hava değildir, onunla karışmış ve serinlemiş bir hava kütlesidir.
Aslında burada hissettiğimiz soğukluk da fiziksel bir etkiyle açıklanıyor. Ulusal Hava Servisi’ne göre, rüzgar vücudumuzdan yayılan ısıyı alıp götürür ve bu da bizi daha soğuk hissettirir. Hızlı hareket eden hava, derimizden çıkan ısıyı daha hızlı süpürdüğü için serinleme hissi verir.
Bu yüzden elimizi çok yakına getirmediğimiz sürece, 'huuu' diye üflediğimizde aslında elimizin üzerindeki ısıyı alıp götüren bir rüzgâr yaratmış oluruz. Aynı çorba soğutmak için üflediğimizde olduğu gibi, hava ısımızı da o şekilde taşıyıp götürür.
Aynı vücuttan çıkan hava, yalnızca nasıl çıktığına bağlı olarak bambaşka hisler yaratabiliyor. Demek ki sıcak ya da soğuk olması, sadece bizim içimizle değil, onu nasıl dışa verdiğimizle de ilgili.
İnternete ödediğim paranın hakkını veren bir içerik.