Her ne kadar Okan Bayülgenli, Müjde Arlı filmle birlikte parladığı düşünülse de Ağır Roman Türk edebiyatının en iyi eserlerinden bir tanesi. Yazarı Metin Kaçan önceleri mizah dergilerinde parlıyor, sonraları öyküleriyle adından söz ettiriyor ve pek çok eseriyle tüm ülkede bilinir hale geliyor.
Pek çok gazete ve televizyonda stajyerlik yaptıktan sonra TRT'nin açtığı spikerlik sınavını kazanan ve Türkiye'nin ilk özel televizyonu Magic Box'ın haber spikerliğini yapan Alp Buğdaycı o dönem gösterdiği performansla Körfez Savaşı'nı en iyi aktaranlardan biri oluyor.
Orta sınıf, entelektüel, solcu bir ailenin kızı. Kendisiyle ilgili edinebildiğimiz tek bilgi bu. Ve bir de o gece var elbette...
Güneş K., eski sevgilisi Metin Kaçan ile arkadaşı Alp Buğdaycı'nın tecavüzüne uğradığını, şiddet gördüğünü ve hastanede tedavi altına alındığını anlatıyordu. Ülke gündemine bomba gibi düşen ve aylarca konuşulan bu olayla ilgili, içeriğin bundan sonrasında üç kişinin basından çeşitli isimlere anlattıklarını derleyeceğiz. Yorumsuz...
29 Ocak 1995 gecesi dönemin en meşhur mekanlarından Kemancı'ya giden Güneş K. ve arkadaşları Metin Kaçan ve Alp Buğdaycı ile karşılaşırlar, ardından Alp Buğdaycı'nın evine giderler. Bundan sonrasını Güneş K. anlatıyor:
'Olay gecesi iki kız arkadaşımla birlikte Kemancı Bar'a gitmiştim. 5 yıl arkadaşlık ettiğim Metin ile karşılaştım. Kendisiyle geçen yıl ayrılmıştık. Daha sonra arkadaşı Alp Buğdaycı yanımıza geldi. Ben Alp'i 18 gündür tanıyorum. Daha sonra hep birlikte geceyi geçirmek üzere Buğdaycı'nın Cihangir'deki evine gittik. Alp'in teklifini reddeden iki arkadaşımı tekmeleyerek evden attılar.
İkisi de çıldırmış gibiydi. Dövmeye başladılar. Sürekli yumruk atıyorlardı. Komutları hep Alp veriyordu. Metin'e kulağımdaki küpeleri koparmasını söyledi. Bir ara yorulur gibi oldular. Ben tam kurtuldum derken, 'Hadi tecavüz edelim' dediler. İşte, ondan sonra yatak odasına sürüklendiğimi hatırlıyorum.'
'Alp beni aşağılamak ister gibi, 'Bu kadında beş yıl boyunca ne buldun, beni heyecanlandırmıyor bile, bak tahrik bile olamıyorum' diyordu. Ama salonda orgazm sonrası sigalarını içmeyi de ihmal etmediler. O sigaralarını da benim üzerimde söndürdüler. Alp, birden, 'Hadi öldürelim' deyince korktum. 'Bu anlatır, öldürmek gerekir' diyordu Alp. Sonra bana anlatmayacağıma ve ikisi dışında hayatım boyunca kimseyle yatmayacağıma dair söz verdirdiler.'
Dedik ya olayı tek bir açıdan görmeyeceğiz, bir de Metin Kaçan'ın anlattıklarına kulak verelim:
'Ağır Roman’ın sanat yönetmeni Kadir’in evinde yemekteydik. Alp var, Müjde Ar var, Ceylan Çaplı var. Alp’le ben Taksim’deki barları gezmeye çıktık. Kemancı’da Güneş’i gördüm. Birkaç gün önce de Sarıyer’de bir evde birlikte olmuşuz. Gecenin ilerleyen saatlerinde Alp’in evine gittik. Yanımızda iki kız daha vardı, onlar gitti. Biz üçümüz kaldık. Güneş, çok sarhoş, Alp’in yatağına yattı. Evi bir sokak aşağıda, 'Evine git’ diyorum, çünkü Alp, orada kalmasını istemiyor. Zorla giydirdim Güneş’i ama durmadan hakaret ediyor, ben de geri kalmıyorum. Ama iki salon tokadı, birkaç tekme ve birbirimize tükürmenin dışında başka bir şey olmadı. Tecavüz mecavüz asla! Sonunda gitti, ben de bağırdım arkasından 'Anca gidersin. Hadi defol. Bir daha da gelme...' Bu kadar.'
'Sabah, Güneş’in abisi Oktay, Sadabat’ın eski sahiplerinden Mehmet ve arkadaşları, Alp’le beni bir BMW’ye bindirip, silah çekerek, 'Siz bu kızı nasıl bu hale getirirsiniz!' diye Kadıköy’e götürdüler. Bir yandan silah kabzasıyla vuruyor, bir yandan 'Yaşatmayacağız, geberteceğiz' filan diyorlar. Sonunda Kadıköy polisi geldi, tutuklandık, bizi Beyoğlu polisine teslim ettiler. Ben Güneş’in o feci halinin fotoğraflarını cezaevine girince gördüm. Tabii inanamadım. Bu kız evden çıkarken bu halde değildi. Adımız tecavüzcüye çıktı. Bu yüzden içeride 11 kişi tarafından şişlendim. Hastaneye götürdüklerinde neredeyse ölüydüm, 'Kurtulmaz' demişler. Ameliyattan sonra kendime geldiğimde, gördüm ki yatağa zincirle bağlıyım, yanımda iki jandarma...'
'Nedense, o gece olanları herkes kendine göre anlatıyor. Güneş’e işkence yapmış olsaydık, vücudunda sigara söndürmüş olsaydık, bu kız bağırmaz mıydı, bütün apartmanı inletmez miydi? O kadar gürültüye bütün mahallelinin sokağa dökülmesi gerekmez miydi?'
Ve Alp Buğdaycı...
'Beyoğlu’nda hızlı bir geceden sonra Taksim’de evi müsait olan birine, gece yarısı konaklamaya gelen dört kızdan ve iki erkekten bahsediyoruz. Uslu durulan bir gece değildi ama vahşet tiyatrosu da değildi. Gece kulüpleri, uyuşturucu hap, alkol ve seks vardı. Sabaha kadar, orta sınıf ahlakına ters gelebilecek başka zevkler de yaşandı. Ama bir kadın ve iki erkek arasında tecavüz söz konusu değildi. Devamında bağırışlı çağırışlı, kavgalı, itişmeli kakışmalı bir geceye dönüştü ama işkence de tecavüz de yoktu. O dönem hakkımdaki ‘profesyonel cani’ portresi, homoseksüellik, grup seks, sapıklık, işkence, vücutta söndürülen sigaralar, sadizm gibi etiketleri içeriyordu. Kamusal edep dairesinin dışında bir hayatım vardı ve kamunun kanlı vicdanı, yüzüme ve ruhuma jilet atarak beni cezaevine tıktı. Bu, tüm hayatımı ayaklar altında çiğneten bir linçti, hâlâ da devam ediyor. Otuz iki gün sonra tahliye edildiğimde, bu uydurma haberleri düzeltmediler bile.'
Tecavüz ve işkence suçlamasıyla Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Metin Kaçan ile Alp Buğdaycı 8 yıl 9 ay hapis, ‘müessir fiil' suçundan 5 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bayrampaşa Cezaevi'nde Alp Buğdaycı'nın penisi kesildi, Metin Kaçan ise şişlendi ve kulağı kesildi. Sekiz ay tutuklu kaldıktan sonra 50 YTL'lik kefaletle tahliye olan ikili Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin kararı bozmasıyla yeniden cezaevine döndü.
Metin Kaçan, 6 Ocak 2013 günü bindiği taksiyi durdurdu ve Boğaziçi Köprüsü'nden atlayarak yaşamına son verdi. Cesedi on altı gün sonra Beylikdüzü'nde bulundu.
Alp Buğdaycı ise 2 Haziran 2016'da Metris Cezaevi'nde geçirdiği kalp krizi sonrası vefat etti. Burada bir parantez açmakta fayda var, Alp Buğdaycı koğuşunda ölü bulunduktan sonra kalp krizi şüphesi doğdu. Kesin ölüm sebebinin bu olduğuna dair bir kanıta rastlanmadı.
Ama bildiğimiz bir şey var. O dönem de şimdiki gibi kadının beyanının esas olduğu gerçeği ve yargının bu doğrultuda araştırma yapması gerektiği es geçiliyordu. Metin Kaçan'ın yakın arkadaşlarından Kutlu Esendemir, bu yazı için özür dilese de eril dil o zamandan bu zamana hiçbir şekilde değişmedi.
Üç ismin de farklı anlatımlarıyla olay bir çıkmaz sokak. Metin Kaçan'ın iktidara yakınlığıyla bilinen oyuncu kardeşi Hasan Kaçan da tabii ki bambaşka şeyler söylemişti ama bu kadar acının içinde sanki hiçbir önemi yok...
Kadın günlerce hastanede yatmış, doktor kontrolünde ifade vermiş, yüzü çarşamba pazarına dönmüş ama Metin Bey işkence olsa o kadar sese sokak ayağa kalkardı diyor. Zekamızla alay edildiğini düşünüyorum. Sanki ağzı kapatmak, sesi kesmek çok zormuş gibi. Bu iki sapık da bazı ''aydın'' kişiler tarafından korununca bizim de yalanlarına inanacağımızı sanıyor. Kadın sırf intikam için kendi mi o hale sokmuş yüzünü yani? Bir de Alp Bey' in sürekli orta sınıf demesi aşırı irrite ediyor. Sanki kendisi İngiliz Kraliyet ailesi mensubu. Yapılanları görmezden gelmeyen orta sınıf ahlakımız için özür dileyelim isterseniz.
inanamıyorum ya! gerçekten inanamıyorum duyduklarıma.o gece ne oldu bitti gerçeğin şu an bilinmesi imkansız da ben şunu merak ediyorum. sen o kadının o hale nasıl geldiğini açıklayamıyorsun ve savunman böyle şeyler yaşansa idi apartman duymaz mıydı mı?! bu ülkede neler neler oluyor da kimsenin ruhu duymuyor, bi kadının ağzını kapatmak mı zor. demek biz hep böyle pislik içindeymişiz şu anki halimize şaşmamalı. ayrıca tecavüz ve eziyetin cezasına bakar mısın!
Bu tarz olaylar ne yazık ki şimdi de oluyor ama şimdi eğer tanıdığı varsa ne yaptığını önemli değil. Ne yaparsa yapsın ceza almıyorlar. Eskiden bari ünlü de olsa yargılanabiliyormuş. TAbi o zamanlar da kayırma vardı bu zamanki kadar açık kayırma yoktu.