“O güne kadar ancak kendisini sevmişti, bundan kendini alamıyordu; çünkü varlığından hep iyi şeyler bekliyordu, kendi benliğinden ötürü henüz hayal kırıklığına da uğramamıştı. Moskova’dan ayrılırken geçmişteki yanlış davranışlarını anlayan, birden kendi kendine: “Onların hepsi yanlış şeylerdi, rastlantıyla olup bitmiş, önemi olmayan olaylardı. Eskiden doğru dürüst yaşamaya niyetim yoktu, şimdi Moskova’dan çıkışımla birlikte yepyeni bir hayat başlayacak. Bu hayatta artık o yanlışlar olmayacak, içimde pişmanlıklar uyanmayacak, herhalde yalnız mutlu şeyler olacak!” diye düşünen bir delikanlı gibi sevinçli duygularla gençlikten ileri gelen bir neşe içindeydi.”
Olenin “hiçbir şeye muhtaç değildi, hiçbir şey onu bağlamıyordu. Ne ailesi, ne vatanı, ne inancı ne de herhangi bir isteği vardı. Hiçbir şeye inanmadığı gibi hiçbir şeyi kabul de etmiyordu. Yalnız, hiçbir şeyi kabul etmemekle birlikte kötümser, sıkıcı, ukalalık eden bir genç değildi; tersine, maceradan maceraya koşuyordu. Bir kere aşkın, dünyada olmayan bir şey olduğuna karar vermişti. Fakat yine de herhangi bir genç ve güzel kadınla karşılaştığı zaman adeta içi titrerdi.”
Olenin artık değiştiğine, köy hayatının, doğanın, Kazakların onu değiştirdiğine inandığı bir zamanda Lukaşka’nın nişanlısını baştan çıkarmaya kalkmış, evlenme teklif etmişti. Bu yaptığı, zaman zaman onu huzursuz da etmişti ama ne yapsın: Marianka âşık olunmayacak gibi bir kız değildi!
Olenin ünün, unvanların boş şeyler olduğuna kanaat getirmişti. “Ama baloda Prens Sergey yanına yaklaşıp da onunla bir iki çift tatlı lakırdı ettiği zaman, elinde olmadan, sevinç duyuyordu.”
Olenin gibi Moskova’dan gelen bir başka subay daha vardır: Beletzkiy.
Olenin Kazaklar gibi olmaya çalışarak, onlardan biriymiş gibi davranarak, fedakârlık ederek mutluluğa ulaşacağına inanırken; Beletzkiy, varlıklı olmakla övünüyor, her fırsatta Fransızca bildiğini gösteriyor, açık açık eğlenmenin, kaldığı evdeki güzel Usenka ile gönül eğlendirmenin ve bencilliğin kendisini mutlu edeceğine inanıyordu. Gelin görün ki köylüler kendilerinden olmadığına emin oldukları Beletzkiy’i daha çok seviyorlardı.
bizim köy değıldır herhalde