Adnan Oktar'ın Elinden Kurtulan F.K (27): "Örgütteki Herkes İdam Edilse Gözümden Yaş Akmaz"

Adnan Oktar, bilinen ismiyle 'Adnan Hoca' yaklaşık 40 senedir ülkede yüzlerce evladın ailesinden kopmasına sebep oldu. Belki binlerce kadının hem bedeninde hem de ruhunda ömürleri boyunca unutamayacakları derinlikte yaralar açtı. 

Kedicik belgeselinden sonra Özkan Mamati ile de irtibat halindeydik. O da Furkan Sezer de tüm programlarda süreci detaylarıyla anlatıyorlar. Ben işkenceye maruz kalmış birini dinlemeyi istedim. İkna etmesi zordu ama Özkan bey (Mamati) vesilesi ile cevaplarını yolladı.

Aşağıda dört sene boyunca Oktar ve örgütü tarafından türlü işkencelere maruz kalmış bir genç kadının hislerini okuyacaksınız ve en acısı da Özkan Mamati'nin 'kesin' diyerek onayladığı ihtimal: Oktar da yüksek ihtimalle şu anda bu satırları KEYİFLE okuyor olacak.  Uzmanların onun hakkında 'ümitsiz vaka' demesinin sebebi tam da keyif kelimesinde saklı gibi.

Oktar'ı tanıyanların kurdukları ortak bir cümle daha var; birkaç kez bizzat duydum. Derler ki 'Şeytan, Oktar'ı görse kaçar. İnsanlık tarihi bu kadar kötü bir canavar görmemiştir.'Kulağa fazla iddialı geldiğinin farkındayım. İçinizden 'Hitler mi bu yahu?' dediğinizi de duyar gibiyim. En iyisi aşağıdaki röportajı okuduktan sonra siz kendi kararınızı verin.

- Kaç yaşındasınız? Şu an nasıl bir yaşantınız var?

27 yaşındayım. Yurt dışında tek başıma yaşıyorum. Yeni ismimle yeni hayatıma tutunmaya çalışıyorum.

- Nasıl bir aileden geliyorsunuz? Ve örgüt ile ne zaman tanıştınız?

Babam işçi, annem ev hanımıydı. İstanbul’da büyüdüm. Orta sınıf bir ailenin kızıyım, çok sıcak bir ailede büyüdüm. Kitap okumaya meraklıydım, araştırmaya da; çok neşe doluydum. Örgütle tanıştığım gün hafızamda en korkunç günlerden biri olarak kazılı. Bir AVM'de dolaşırken yanıma iki kız geldi. Çok cana yakın davrandılar, onların benim celladım olduklarını o an anlamam mümkün değilmiş.

Birinin adı Dolunay idi, diğerini inanın anımsamıyorum, silmişim. Dolunay Kedicik belgeselinde de geçiyor. Bora isimli Adnan Oktar'ın baş müritlerinden. Bana göre şeytanın ta kendisi olan adamın yardımcısı. Ben yaşıtlarıma oranla daha uzun boylu oldum hep, modellik yapabilecek bir fiziğim de vardı ama aklımda böyle bir fikir yoktu.

Şu an bunları size anlatırken bile ensem, kollarım, ellerim uyuşuyor. Dolunay bana model olabileceğimi yardım etmek istediğini, bu meslekte çok şansım olduğunu söyledi. İkna ettiler, kandım. O gün beni kuzenim diye Kartal Göktan ile tanıştırdılar. O da Bora denen adamın yardımcısı. Örgüt için dışarıdan insan avlayan ekip bunlar.

- Örgütün içinde ne kadar süre geçirdiniz? Ne zaman yaşadığınız şey ıstıraba dönüşmeye başladı? Ya da şöyle sorayım: "Ne zaman gerçeği fark ettiniz?"

Örgütün içinde olmadım. Örgütün içinde olanlar ayrı, örgütün öğüttükleri ayrı. Ben öğütüldüm, 4 korkunç sene, 40 yıl gibi geçen 4 sene. İlk altı ay hiçbir şey hissetmedim sonrası korku tüneli gibi. O tünelden 2017 senesinde çıktım. O arayı hatırlamak istemiyorum inanın, çok korkunç şeyler yaşadım. Geriye dönüp baktığımda hep aklımda bir sahne var. Kartal ve bir kişi bana saldırırken kapıda duran, elinde telefonla beni kaydeden birini gördüğüm o an. Dünyamın başıma yıkıldığı o an! Belki çok sert gelecek ama inanın bana bunları yaşatanlar, Adnan Oktar dahil o örgütteki herkes idam edilse gözümden yaş akmaz ve şunu da söylemek istiyorum: Bu yapıdaki erkekler kadar kadınlar da suçlu. Benimle o gün tanışan Dolunay gibi kadınlar.

- Süreç nasıl ilerledi? Sizi o görüntülerle mi tehdit ettiler?

Korkunç şeyler yaşattılar, günlerce gecelerce ağladım, tehditler, dayaklar aşağılanmalar...'Yapmayacağım!' diyorum 'internete yüklerim' diyor. 'Kaçarım!' diyorum, 'ailene neler yaparız!' diyor. Bu böyle anlatılabilir bir şey değil, boğazım düğümleniyor. İçinden çıkmak istedikçe derine saplandığınız bir bataklık gibi örgüt. Yaşadığım en korkunç an ise beni o baş şeytana (Adnan Oktar'ı kastediyor) götürdükleri an. Şöyle sanmıştım; 'bu beni bunların elinden alacak. Artık kurtulacağım bana işkence edilmeyecek. Meğer esas işkence onunla tanıştıktan sonra başlıyormuş.

- Televizyon çekimlerinin arka planında yaşananları kastediyorsunuz sanırım. Diğer ifadelerde de benzer şeyler okudum.

Size şunu net söyleyebilirim: O stüdyoda başkalarına yapılanları görmek size yapılanlardan daha korkutucu, daha büyük iz bırakıyor ruhunuzda... Eliniz kolunuz bağlı, psikolojik bir işkencenin tam ortasındasınız. Kalabalıksınız belki ama güçsüzsünüz. İnanılmaz bir çaresizlik bu. Şimdi bir yerde otururken yan masamda biri bağırsa çok korkuyorum ya da uçakta bir gün biri bir kadına bağırdı inanın kendimi uçaktan atmak istedim.

- Bence örgütten kaçan kişilere karşı da bir önyargı var. Oysa insanın yaşamadan akıl vermemesi gereken durumlardan biri sizinki...

İnsanlara dair karar vermeden önce onların örgütten kaçtıktan sonra ne yaptıklarına bakmak lazım. Mesela hep anlatılır: '2000 yılında ayrılanlar yeterince mücadele etselerdi bizlerin başına bu gelmezdi' diye. Bence de doğru. Hatta köşe yazarı Mine Kırıkkanat şöyle bir yazı yazmıştı. 'Adnan'dan ya kaçarak ya anlaşarak ayrılınır.'  

Bizler susmadık. Mahkeme safhası da çok zordu. İfade verdiğimiz zamanlar yüzlerce avukat üstümüze çullandı, düşünün jandarmanın biri gece bana sosyal medyadan mesaj attı beni çok beğenmiş. Bunları yaşadık biz. Adli tıp kısmını anlatamayacağım, korkunç süreçlere göğüs gerdik. Neden? Bizden sonra kimseye bunları yaşatamasınlar diye!

- Orada geçirilen dönemde dostluklar oluşuyor mu? Bir şekilde "kader birliği" de yapılıyor mu? Mesela aklınıza gelen en güzel anınızı anlatmanızı istesem? Öyle bir an var mı?

En güzel anım operasyon sabahına uyanma anımdı. Orada kimse birbiriyle arkadaş olamaz. Herkesin birbirini ispiyonladığı inanılmaz bir sistem kurulmuş. Kader birliği değil, göz göze gelme birliği bile kuramazsınız. Bunun önüne geçilmiş bir sistem kurulmuş. Zaten bu olsa bu örgüt 40 yıl hayat süremezdi.

- 'Bacılar', 'kız Kardeşler' isimli gruplar var... Bunlar sadece isim sanırım.

Grupların isimleri BACILAR ve KIZ KARDEŞLER ama bunların hepsi laf. Kesinlikle böyle bir dayanışma olamaz. Özellikle o baş şeytan bunun olmaması için mesai harcar. Misal iki kızı samimi gördü hemen ayırır, farklı evlere koyar.

- Kaçmaya ilk karar verdiğiniz ana dönelim... Çok zor bir süreç olmalı...

Zaten bu hikâye kabusa döndüğü andan itibaren aklınızda sadece kaçış kurtuluş gerekirse ölüm var. Ben kararımı 3 sene önce vermiştim. Ama çok zor, örgütten kaçanların, gidenlerin ailelerine yapılanlar, annesine, babasına, kardeşine bunları bilmek çok zor. Mesela evde duruyorsunuz Adnan denen pisliğin 'MİT'TEN misafirleri geldi diyorlar, emniyet müdürü geldi, siyasiler geldi' diyorlar. Maksat kaçma fikri olanları korkutmak. Bakın mesela bir kız kaçamasın diye tüm vücuduna kadın dövmeleri yaptırmışlardı zorla. Dışarıda yaşayamasın diye. Ben mesela şu an yaz kış sildiremediğim dövmeler yüzünden hep uzun kollu giyiyorum.

- Siz bu döngüyü nasıl ve nerede kırabildiniz?

Ben hastaneye gidiyordum sık sık. Gidişlerin bir tanesinde yanıma verecekleri kimse yokken kaçtım. Hemen aileme gittim. Aradılar eve gelmeye çalıştılar, çok hasta numarası yapıp ilk dalgayı atlattım, sonra ikinci üçüncü aramalar ve ardından da tehdit dalgaları başladı. Annem babam bana sahip çıktı, memlekete yolladılar; orada biraz izole oldum ama durmadılar.

Derken Allahıma Rabbime şükürler olsun operasyon oldu. O günü asla unutmayacağım! Bayramımdı. Ben çok korktum, her zaman korktum, tüm korkularım ne zaman bitti biliyor musunuz? Bir başsavcı vardı ismi Hasan Bey (Hasan Yılmaz'ı kastediyor) soyadını hatırlamıyorum. Onun yanına gidince tüm korkularım bitti. Böyle hani içinizden çıkıp gider ya öyle bitti. Sonra Furkan (Furkan Sezer) müdür ile tanışınca onun ikinci bir babam olduğu hissine kapıldım. İkisi bana çok güç verdi.

- Adnan Oktar için "canavar" diyorlar. Size sorsam nasıl anlatırsınız onu? Şeytan tüyü mü var? İnanılmaz bir ikna kabiliyeti mi var?

Adnan Oktar’da şeytan tüyü var gibi cümleler beni kızdırır. Canavar bu insanın yanında pamuk şekeri gibi, inanın bana tarih böyle bir manyak görmemiştir. Psikoloji okudum hala yeterli açıklamayı yapamıyorum. Bir insan bu kadar acımasız nasıl olabilir, bu kadar masuma nasıl kıyar anlamıyorum.

- Karar onandı. İçiniz rahat mı? Özkan bey diyor ki 'mezarda görmeden rahatlamam' siz nasılsınız?

Burada güldüm. Çünkü Özkan abi gerçekten değişik biri, bir saniye durmaz mı insan bir saniye? Özkan abi durmaz. Nedeni o adamın nasıl bir pislik olduğunu bilmesinden. Bir gün ona sordum: 'Abi neden bu kadar büyük bir işe girdin yorulmuyor musun?' dedim. 'On beş on altı yaşındaki kız durmuyor ben nasıl duracağım' dedi. Bende şu an bir tedirginlik yok, aksine inanılmaz güçlü hissediyorum. Yargıtay kararı ile kesin zafer kazanıldı. Allah hiç kimseye bir daha bunu yaşatmasın. Bazen gece uykum kaçınca düşünüyorum. Bu kabus nasıl kırk yıl sürdü çok üzülüyorum. Çok aileler, çok genç kızlar heba oldu. Biz kurtulduk, onu yenerek kurtulduk. Davadaki arkadaşlarımın hepsiyle sık sık konuşuyorum, yaklaşık 50-60 kişi birbirimize destek olduk oluyoruz. Bu da bize güç veriyor.

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Önce Meydan Okuyup Sonra R Yapmıştı: Murat Övüç "Bülentinkiler Sahte" Dediği Diva'nın Eteklerine Kapandı!
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt