Farah ve Tahir, Bekir’in akıbetini bilmeden kaçak durumunu düşerler. Tahir, kendi hayatı pahasına anne ve oğlu kimsenin bulamayacağı bir dağ evinde saklayacaktır. AGA, Kaan tutuklanınca delil olan silahı Tahir’in verdiğini düşünmektedir. Tahir bu durumun farkında ve akıbetine razıdır. Farah ve oğlunu kurtarıp, kendisini feda etmeyi düşünürken son bir muradı vardır; aile gibi, huzurlu son bir gün geçirmek… Farah, Tahir’in ne sakladığını, ne yapacağını anlayacak mıdır? Farah, arkasında bıraktığı geçmişini ilk defa birisiyle paylaşacaktır. Tahir Lekesiz’le.
Mehmet zafer kazandığını, cinayeti çözdüğünü düşünmektedir. Böylece hem katili yakalamış, hem kız kardeşine kadar sokulan bu tehlikeyi bertaraf etmiştir. Ama unuttuğu bir şey vardır: Gerçek öyle veya böyle ortaya çıkar. Cinayeti gerçekten Kaan mı işlemiştir? Yoksa arkasında bambaşka bir komplo mu vardır? Akıncı ailesi içindeki dengeler Bekir’in bıçaklanması, Kaan’ın tutuklanması akabinde değişecek, sarsılacaktır. Bade, kendisini sahipsiz ve ihanete uğramış hissedecektir.
Ali Galip’in Orhan’a yapacağı tehdit ziyareti geçmişin perdesinin bir nebze daha aralayacaktır. Bu iki adamın geçmişten ortak bir günahı mı vardır? Ne Tahir, ne Farah ne de Akıncılar ailesi için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.