Hipnoz, bir kişinin telkinler veya suni hareketlerle meydana getirilen bir ruh halidir. Başka bir değişle provoke edilmiş suni bir uykudur. Hipnoz kelimesi eski Yunancada uyku anlamına gelir ve hipnoza girmiş kişi, görüntüde uyuyan bir kişiye çok benzer ancak hipnoz, bir uyku hali olmayıp uyanıklık halidir. Hipnoz altındaki bir kişi de elektroansefalogramlar (beynin uyku dolu olup olmadığını en kesin şekilde bildiren cihaz) uyanıklık trakeleri verir.
Geçmişten günümüze hipnoz tarihini merak ediyorum. Öncelikle mitolojik olarak hipnozdan biraz bahsedebilir misiniz?
Yunan mitolojisine göre Hypnosis bir uyku tanrısı. Yorgun insanların üzerine, elindeki uzun borudan uyku getirici bir toz üfleyerek onların uyumasını sağlar.
Zaten 1800 kırklı senelerde bir İngiliz cerrah olan doktor Braid, hipnoz sırasında kişilerin dıştan görünümüyle sanki uyuyormuş gibi izlenim verilmesinden dolayı bu tabloya uyku tanrısı isminden esinlenerek hipnoz ismini vermiştir.
Daha sonraki yıllarda doktor Braid, bu tablonun aslında bir uyku olmadığını, hipnozdaki kişinin uyumadığını, her şeyi duyduğunu, anladığını, sorulara cevap verdiğini; hatta kendisine söylenenleri yargılayıp değerlendirdiğini fark ettikten sonra Hipnoz ismini doğru olmadığını belirterek bu isim yerine monoideizm ismini önermiş; ancak hipnoz ismi yerleşerek devam ede gelmiştir.
Bilim tarihinde hipnoz kendini nasıl bir yer etmiştir?
Hipnozun tarihçesi Milat’tan önce 5000 senesinde eski Mısır’a dek uzanır. Eski Mısır, Hindistan ve Çin’deki rahip ve şamanlardan başlayan hipnozun tarihinde Hipokrat, Newton, Pavlov, Freud ve Erikson’a dek bir çok pozitif bilim adamı ve hekimi; hipnozu merak etmiş, anlamaya çalışmış ve yorumlamıştır.
Tarihin çok eski Çağlar’dan bu yana hipnoz, hem mistik dini ayin ve törenlerde, hem hastalıkların iyileştirmesinde, hem de doğu kökenli bir çok yaşam felsefesinin içinde, dolaylı ya da doğrudan yerini almıştır.
Bir tedavi aracı olarak tıp alanına resmi ve bilimsel anlamda ilk kez girişi 1748 li yıllarda F. Anton Mesmer ile gerçekleşmiştir.
Mesmer, Viyana‘da tıp eğitimi görmüştü. Tıpkı, Ay’ın çekim yoluyla denizleri etkileyip met ve cezire neden olduğu gibi gezegenlerin de insan yaşamını etkilediğini inanıyordu. Doktora tezi ile, bu etkiyi kanıtlamayı amaçlamıştır. 1773 yılında kendisine gelen bir hastasını bilinen yollarla tedavi edemeyince Bir jezuit sahibi olan MaximilianHal‘ın mıknatısla ilgili deney ve düşüncelerini hatırladı. Bu gücün hastalıklarının tedavisinde kullanılabileceğini düşündü ve hastasının bedeninde mıknatıslar dolaştırmaya başladı. Başarılı da oldu daha sonra bu metodu hastalarda kullanmayı sürdürdü.
Bir örnekte Freud’dan vermek gerekirse, hipnoza 19. yüzyılın bitiminde öğrenen Freud Vatanı Avustralya’da hipnozu hastalarında kullanmaya başlamıştır. Korkuların muhtemel sebepleri için bilinçaltına incelemek amacıyla hipnozu kullanan ilk kişidir. Hastalarının hepsinin bu yöntemi istekli olmadığını ve sonuçlarının kalıcı olmadığı sonuçlarıyla hareket ederek bu yöntemi yerini psikanaliz olarak bilinen serbest çağrışım ve rüya analizi içeren yaklaşımını geliştirdi.