Girişimcilik önemli ama bazı sektörler maalesef sadece zengin insanların girişimciliğine açık.
Girişimcilik önemli ama bazı sektörler maalesef sadece zengin insanların girişimciliğine açık.
Bu bir kuraldır. Eğer eşiniz zenginse ve vaktiniz çoksa mutlaka Nişantaşı'nda bir butiğiniz olur. Gören de hepsini kendi elleriyle dikiyor zanneder. Halbuki arka tarafta senin benim gibi emekçiler var... Var da adlarını bilen kim?
'Ne var bunda, şimdi herkes yapıyor?' dediğinizi duyar gibiyim ama duymazdan geliyorum. Bizim o gördüğümüz gümüş gibi değil gibi takılardan bahsetmiyorum. Daha çok altın, değerli taş gibi materyallerin o anki ruh haline göre oluşturulmuş formlarını yapmak için kusura bakmayın da paralı olmak lazım. Beğenmediğini atıyor üstelik. Kapış kapış alıyorlar bir de. Vay anam...
Nerden çıktı bu sandalye giydirme işi belli değil. Neyse... Şimdilerde biliyorsunuz bütün düğünlerde salon süslemesi yapılıyor. Ancak evde sıkılan zengin hanımlar, sizin mahalledeki Kardeşler Düğün Salonu süslemesi ile değil daha çok Çırağan Sarayı, Esma Sultan gibi ihtişamlı yerlerdeki düğünleri süslemeyi tercih ediyorlar. Çünkü cemiyet hayatı...
Bizi biliyorsunuz, bi şeyin yanında ev usulü yazıyorsa orada bıngıldayan bir bam teli vardır. Cemiyet mensupları çoğu zaman sıradan bir kuru fasulye görünce bile inanılmaz şaşırıyor, kendinden geçiyor. Bunu gören zengin bir ev hanımı da hemen alıyor ruhsatı, dayıyor normal yemeği. Hem kendi cenahından insanlar geliyor hem de iş kadını oluyor.
Önemli olan bir ortama girince kendisinden 'Yazar' diye bahsedilmesi. İçlerinde çok iyi yazarlar da var şimdi hakkını yememek lazım. Ancak halkın genelinden kopuk, 'Bir gün Miami'de ev aldım, hayatım değişti' tarzı yazı yazanlara da burdan sevgiler gönderelim.
Aslında bu bir arz talep meselesi. Eğer insanların buna ihtiyacı olmasa böyle de bir sektör olmaz. Ama birisi çıkıp 'Ben yaşam koçuyum' diyene kadar da kimsenin böyle bir şeye ihtiyacı yoktu. Sağlık mağlık hepsi tamam da, Bebek'te birlikte yürüyüş yapmak için bilmem kaç bin lira almak nedir?
Demek ki ülkemizde böyle bir boşluk varmış. Demek ki insanlar istediği zaman doyasıya ıstakoz yiyemiyormuş. Koskoca varlıklı bir aile bireyi de tuhafiye açacak değildi zaten. En güzeli ıstakozculuk. Şahane iş!
Bir yerde eğer vintage kelimesi geçiyorsa orada ederinden fazla istenen bir para vardır. İkinci el dükkanlarına gidin, 10-15 liraya çok güzel şeyler bulursunuz. Ama bir vintage dükkanı açmak için önce biraz sosyetik olmanız ve sattığınız markaların 'Vauuvv' dedirtmesi lazım. Ne kadar demode olursa olsun, vintage olunca işler değişir!
Biz bunu neden düşünemedik, nasıl düşünemedik? Çünkü fakirin aklına aromaterapi nerden gelsin! En fazla 'Sırtımı bi Vicks'le ovsana anne' gibi talepleri olan insanlarız. Sizin de boş vaktiniz ve paranız varsa gidin alın çarşıdan, karıştırın yağları. Kırtasiyede de bi sticker bastırıp 'Le Banio by Hamiyet Öztürk' yazdırın.
Dert dediğin bir değil bin tane. Bi insanın bu zorluğu yaşaması gerçekten içler acısı. Düşünsenize, 6+2 eviniz var, bir odası giysi dolu ama ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. Üzülmeyin, camiada şıklığı ile kendinden söz ettiren ünlü isim size stil danışmanlığı yapacaktır. Fiş almazsanız indirim yok, sorry!
Hamamcılık böyle böyle öldü... Gerçi isteyen yine peştemalını beline sarıp hamama gidiyor ama SPA'ya gitmek daha sükseli. Çünkü orayı cemiyet hayatının önde gelen ismi Murçe Konkenoğlu işletiyor. Kendinizi onun kollarına bırakın ve bir piremses olduğunuzu düşünün...
Ablacım neden böyle yapıyorsun? Ne güzel ekmişsin ekinini, ye kendin gitsin işte. Herkes çiftçi olmak zorunda değil. Üstelik o bahçeye bakan en az üç bahçıvan olduğunu da hepimiz biliyoruz. Yapma şunu işte yapma...
60 yaşına da gelseler fit oluyor bu hanımlar. Kendilerine bir hayli vakit ayırdıkları için olsa gerek. Bu sırlarını da bir pilates ve yoga stüdyosu açarak taçlandırırlar ancak sporu yaptıran kendileri değil bu işin ehli hocalardır. Önemli olan tabelada isminin yazması...
Doğru gdhdhdjs