Keşke tüm bunlara gerek kalmamış olsa...
Keşke tüm bunlara gerek kalmamış olsa...
Tarihte bilinen ilk açlık grevi Roma döneminde gerçekleşmiş. İmparator Tiberius döneminde çok fazla işkence ve cinayet işlenmesine karşın ünlü bir avukat ve Tiberius'un da arkadaşı olan Nerva imparatorun yaptıklarını düşünmesi için yemek yemeyi reddetmiş ve açlık grevine girmiş. Ölüm orucu olarak da bilinen bu grevlerin asıl amacı ölmekten ziyade suçlunun utanma duygusunu uyandırmak.
Gandhi, İngiltere'nin Hindistan üzerinde tahakküm kurma isteğine bir direniş göstererek açlık grevi yapmıştı hatırlarsanız.
Öncelikle bu noktada açlık grevi ve ölüm orucu arasındaki farka değinmemiz gerekli. Ölüm orucu yapan biri yalnızca su içerken açlık grevi yapan kişi limonata, şeker ve tuz tüketebiliyor. Ayrıca ölüm orucunda beynin hasar görmesi engellenmek için B1 vitamini de alınıyor.
Öncelikle ilk günlerin hayati bir önem taşımadığını belirterek başlayalım. Bu grevlerde ölümler 6-8 hafta arasındaki süreçlerde gerçekleşir ama tabii bağışıklığın da düşmesiyle eylemi yapan kişi çeşitli hastalıklara yakalanabilir ki bu da kendisinin 3. haftada vefat etmesine neden olabilir...
Size az önce de bahsettiğimiz gibi vücudumuz karbonhidrat tüketmediği için glikoz üretemez. Durum böyle olunca proteini yakmaya başlar. Bu proteinler de kaslarımız oluyor. Bu nokta da kan basıncı sürekli olarak düşer ve kişi bayılır veya yürürken başı sürekli döneceğinden oldukça zorlanır.
Nabız çok yavaş atmaya başlar. B1 vitamini vücutta çok az olduğundan kişi kaslarını zorlar zorlamaz istifra eder. Ayrıca görme kaybı ve bilinç sorunları da ortaya çıkabilir.
Artık grevi yapan kişi istese de yemek yemekte ve yutmakta zorlanır. Solunum yolları zarar göreceğinden nefes almakta zorlanır ve duyma ve görme konusunda ciddi sorunlar yaşamaya başlar.
Günümüzde yapılan açlık grevlerinde eylemcilere B1 takviyesi yapılıyor. Bu şekilde de aslında organların iflas etmesinin önüne bir miktar da olsa zaman konabiliyor. Tabii bu grevi kolaylaştıran veya riskini azaltan bir durum asla değil...
Yanlış içerik. Bu konuyu daha önceden incelemiş birisi olarak gönderdiğiniz linklere tekrar baktım, ve makaleniz yanlış. Durum şöyle ki; vücut, kullanım fazlası olan yağ karbonhidrat (şeker de karbonhidrattır) ve proteini depolamak için yağ formuna çevirir. dolayısıyla açlık durumunda enerji tüketimi için ilk yakılacak kaynak yağlar olmaktadır. Yağ bitmeye başlarken vücut kas yapısını kullanmaya başlar ve asıl kas erimesi yağların sonunda olur, önce değil. Ve gerisi organ yetmezliği diye devam ediyor. Açlık sınırı olarak da yaklaşık vücudun %30'luk kütle kaybı öngörülür, buradan sonrasında geri dönüş zor olmaktadır. Açlık grevi yapan kişilere şekerli su, mineraller dışında vitamin takviyesi de yağılmaktadır. Böylece insanın protein yakma aşamasına gelmesine kadar hayatını idame ettirmesi sağlanır.
azıcık araştırıp yapsaydınız keşke içeriği.. o kadar yanlış bilgilendirme var ki kriz geçirecektim okurken.