Çocukların öğrenme stillerini 'benzinle çalışan araba' metaforuyla açıklarken, geleneksel eğitim sisteminin eksikliklerini nasıl eleştiriyorsunuz?
Çocukların öğrenme stilleri, evet, benzinle çalışan bir arabanın deposunu sütle doldurmak ne kadar çalıştırırsa, o kadar, işitsel, görsel, dokunsal stiller var, ama sistem herkese aynı dersi ezberletiyor, 'Çalış' diyor, sanki aptalmışsın gibi, ben kanıtlıyorum bunu, bir kelime listesi veriyorum dinleyicilere, kimisi görerek, kimisi dokunarak ezberliyor, ama okulda hep aynı yol, neden? Çünkü sistem bireyi görmüyor, kalabalığı yetiştiriyor, Zuhal'le yaşadım bunu, o kanserle savaşırken bile öğreniyordu, hayaller kurarak, ben eleştiriyorum ki, 'Çalış' demek hakarettir, rüya kurdurun çocuklara, başarı sağlık ve mutluluktan sonra gelir, dinleyicilerime espriyle söylüyorum, 'Siz arabanıza süt doldurur musunuz?' diye, gülüyorlar ama anlıyorlar, sistem değişsin diye değil, ebeveynler değişsin diye, çocuğunuzun motorunu tanıyın ki yol alsın.
Ergenlik dönemini 'ilkbaharda bulanık akan sular' olarak betimlerken, ebeveynlerin bu fırtınayı nasıl yönetebileceğini anlatır mısınız?
Ergenlik, o ilkbaharda bulanık akan sular gibi, her şey karışıyor, kimlik arayışı, fırtına, ebeveynler panikliyor ama yönetmek için önce kendilerini tanısınlar, çünkü kendinle kavgalıysan çocuğunla barışık olamazsın, ben evliliğimde yaşadım, yaralarımı deşifre ettim ki çocuklarıma yansıtmayayım, Zuhal ergenliğinde bana öğretti, 'Baba, doğru anahtar sevgi' dedi, o fırtınada sevgiyi anahtar yapın, dinleyin, yargılamayın, 'Keşke ekran olsaydım' diyen çocuğa sarılın, sosyal medya o bulanık suları daha da coşturuyor, yönetmek için rüya kurdurun, korkularını paylaşsınlar, ben dinleyicilere diyorum, ergenlik bir sel değil, bir bahar, bulanık akar ama çiçek açar, ebeveyn olun, öğretmen değil, o fırtınada yanlarında durun ki sular dursun, yoksa kaybolurlar.