Acı ve Şikayet Yerine Neyle Beslenelim?

Eğer acıya, şikayet etmeye ya da negatif alandan beslenmeye ihtiyacınız varsa bunlar için doğal olarak “Aman kimse dokunmasın!” diyebilirsiniz. Bu negatif öğrenme, negatif beslenme ihtiyaçlarından özgürleşmek, hayatta çok farklı huzur ve deneyimler yaşamanızı sağlar.

Neden acıyla beslenmeye ihtiyaç duyulur?

Özellikle acı; bedeninizi, duygularınızı hissedebilmek için çağırdığınız, hayatınıza davet ettiğiniz önemli bir olgudur. Yani sizi burada olduğunuza ikna eder; duyguların çok daha ötesinde, oldukça kuvvetli bir histir acı. “Bak, ben buradayım.” dersiniz ve burada olduğunuzu acıyla, kuvvetli bir şekilde kabul edersiniz. Şu da vardır ki acı, acıtır ve acıtıldıkça da acıyla beslenme ihtiyacı oluşur (Bol baharatlı ve acılı yiyeceğe düşkünlük gibi). Bu durumda gördüğünüzü, öğrendiğinizi ve farklı olayları da kopyalama sistemi gereği, hayatında ‘bunlar hep beni mi buluyor?’ gibi bu rahatsızlıklardan, sorunlardan, bol baharatlı dünya hayatından şikayet etme hâllerine ve söylemlere yönelebilirsiniz.

Şikayet ve özellikle eleştiri gibi durumlarda, yani hayatı yeteri kadar, olduğu gibi kabul edememek, değiştirmeye çalışmak, ‘bak, yine benim dediğim gibi olmuyor’ diye şikayetten beslenme durumları ise temelde aslında Yaradan’ın düzeni ve sistemini kabul etmemekten geçer.

Eğer biz olanı olduğu gibi değil de kendi egomuzun, nefsimizin çıkarı ve isteği doğrultusunda yapmak üzere bir kontrol çabasındaysak tabi ki bundan da bir şikayet çıkarımı elde etmek isteriz. Şikayet ettikçe,  şikayet edilecek konuların ve alanların arttığını da şuuraltımız bilmesine rağmen, şikayetten beslenebilmek için çevresinden, ülkesinden, eğitiminden, hastalıklardan, sorunlardan, dünya düzenlerinden ve yeniliklerden şikayet edip durur birçok kişi.

Oysaki şuuraltı biliyordur: Biraz daha şikayet et ve şikayetler daha da artsın… Kendisine sorsak kişi şöyle der: “Hayır ben bunların her bir tanesinin bitmesini istiyorum.” Aslında onların her bir tanesini elesek de o potansiyeldeki bir kişi yeni beslenme kaynakları bulacaktır.

Bunların temelinde ve kökeninde negatiften beslenme ihtiyaçları vardır çünkü kişi pozitif bir alanda aşırıya gitmiştir. Gittiği o aşırı pozitif alanı dengeleyebilmek için de bu negatif beslenme kaynaklarına ihtiyaç vardır.

Örneğin aşırı zihin, aşırı düşünce, bir alanda aşırı eylem ya da mesela aşırı doluluk... Bir şeyi bırakmamanın doluluğu pozitiftir ya da biriktirdiklerine aşırı şekilde bağımlı olmak da ama o pozitif; dediğimiz gibi, çoğalır çoğalır ve sizi negatif yönde beslenecek bir alana iter ve bu alandaki kişilerin birçoğu hayatın her gününün tekrar ettiğini düşünenlerdir. Onun için her gün aynı dünyaya, aynı güne tekrar tekrar doğarlar ve aynı günü tekrardan yaşarlar. Onlar için bir gün vardır o da eski gündür ve o kimseler devamlı dünü yaşarlar.

Dünü yaşamayı bırakmayan, yani şikayetten, acıdan beslenmeyi bırakmayan ise bugüne gelemez. Bugüne gelebilmek için dünle vedalaşıp; dünü yani eskiyi geçmişe emanet edebilmek çok önemlidir.

Özellikle bu hayata yeteri kadar topraklanamayan, köklenemeyen, hayatla yeteri kadar bağlantı kuramayanların da acıya ihtiyaçları vardır. Acı, o kişiye sen buradasın, dünyadasın, ayaktasın diyerek, ayaklarını yere sağlam bastırır.

Dünyanın birçok yerinde, dünyayı sevebilmek için köklenebilmek gerektiğinden, insanların köklenebilmesi için acılar yaşatılır. Özellikle günümüzde, zamanımızda hayat ve dünya ile ilgili şikayetler daha da artmaktadır. Bu artış devam ettiği müddetçe de şunu göreceğiz ki acılar da artacaktır.

Acıdan özgürleşebilmemiz için, hayatı, dünyayı, kendimizi, bedenimizi sevmeye ihtiyacımız var. Sevdikçe, sevdiğimiz alanlara yoğunlaşıp odaklanacağız ve odaklandığımız alanlar içerisinde de daha fazla kökleneceğiz.

Köklendiğimizde hayatı ve dünyayı daha fazla hissedeceğiz ve hissedebildiğimiz ölçüde hisleri seçebileceğiz. Yani ‘ben  daha tatlı ve daha lezzetliyi seçebilirim, bana hoş gelecek kokuları seçmek varken niye farklı kokular seçeyim’  diyebileceğiz ya da ‘tenimi okşayan, kadife gibi yumuşacık güzel tatlar ve lezzetler, güller, çiçekler varken neden dikeni hayatıma davet edeyim’ diyebileceğiz.

İşte bunların her bir tanesinde şöyle bir şey var: Bizler seçim yapabilme gücünde ve özgürlüğündeyiz ama istersek özgürlüğümüzü;  kendimizi bağımlı kılmak için de kullanabiliriz. Yine, seçimi yapacak olan insanın kendisidir, yani biziz.

Burada hatırlamamız gereken şey şu: Gerçekten geldiğimiz dünyayı, hayatı sevip burada kendimizle, hayatla buluşmayı seçebiliriz, isteyebiliriz çünkü bu dünya çok güzel ve kıymetli bir armağan. 

Her ânıyla, her tadıyla burada hayatla, nefesle ân içinde buluşalım. Özümüzle ve varlığımızla bağlantıda olalım, bağlantımızı kuralım. Bu şekilde olduğunda, yani hislerimizi açtığımızda, duyularımızı açtığımızdaysa duyularımızı gerçekten lezzetli tatlar almaya yönlendirebilir ve bu hayatı huzurlu kılabiliriz.

Huzurda ve huzurunda olma dileğiyle..

Sevgilerimle, hoşça kalın.

Instagram

Twitter

YouTube

Facebook

Web

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!
Kızılcık Şerbeti'nde Yeni Doğmuş Bebeğin Başının Örtülmesi Tepki Topladı
Meteoroloji 49 Kente Fırtına Uyarısı Verince Hava Forum 58 Kilo ve Altında Olanları Tiye Aldı
YORUMLAR
01.09.2023

Acı ve şikayetin panzehiri herhangi bişeye odaklanmaktadır. Kitap, oyun, puzzle, etkileyici bir film... Evet bunlara odaklanincaya kadar sizin için çok zorlu bir süreç başlıyor demektir. Odaklanabildikten sonra anlayalım ki artık kendi kendimizi tedavi süreci etkisini göstermektedir diye anlayabiliriz. Çünkü ne kadar odak, bu zorlu süreç azalma aşamasına hız kazanmakta diye düşünüyoruz. Ve Napiyoruz bol bol odaklanma çalışması ve sıkıntılı süreç püf diye bizden uçup gitmiş olucaktir sakın unutmayın ve sakin kalmaya başarmaya çalışın bu tamamen bizim elimizde. Sıkıntılar sadece biz atlatmak istersek, gitmesini istersek gidicek.

Pasif Kullanıcı
02.09.2023

Sizi samimiyetle dinleyecek biriyle konuşun. Elinize bir kağıt kalem alıp hiç anlamı olmasa bile bir şeyler karalayın. Bir yastığa kapanıp bağırın.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ