Elif Çakır: Siz konuyu iç politikaya getirmiş oldunuz. Türkiye’de, uzunca zamandır hem iktidarıyla hem muhalefetiyle bir siyasi tıkanıklık yaşanıyor. Bu noktada yeni partiler kuruluyor. Nasıl bakıyorsunuz yeni partilere?
'Türkiye’de siyaset dilinin ve siyasi argümanların ne yazık ki içi dolu değil. Özü sağlam değil, derinliği yok, daha çok taktiksel. Tüm tartışmalar ‘nasıl kazanırım, nasıl kazanılır, nasıl kazandı’ya dayanıyor. Memleket için neyin iyi neyin kötü olacağı yeterince konuşulmuyor. Siyaset çerçevesinde konuşulan her şey böyle gördüğüm kadarıyla.
Onun için bu kutuplaşma, ‘nasıl kazanırız’ın bir yöntemi olarak öne çıkıyor. Hal böyle olunca da kutuplaştırıcı her söylem karşıtını üretiyor. Üretilen karşıtlıklar sonuç olarak rövanş alıcı davranışlara eviriliyor ve buradan da karmaşa çıkıyor. Türkiye’de siyaset ne yazık ki dışlayıcı yapılıyor. Halbuki siyaset kapsayıcı olsa, herkesi angaje edici, herkesi işin içerisine dahil edici olsa, diyalog ve uzlaşma merkezli olsa o zaman daha barışçıl bir siyaset çıkar ortaya.'
Abdullah gülü sevimlileştirme haberi. Türkiyenin en pasif CB değil miydi kendisi. Madem parlamenter sistemden yanaydı kendi döneminde neden zemin hazırlığına seyirci kaldı. Yetkisi varken tüm sistemi veto edebilirdi.
al bir fetocuyu vur öbür fetocuya
Ya biz yemiyoruz da, mutlaka bunun da bir kitlesi vardır. 3-5 kırpsa yeter boşverin. Yesinler birbirilerini.