“Komisyonumuz, 12 Eylül 1980 darbesinin hemen ertesinde gözaltına alınan ve Cemil KIRBAYIR ile aynı ortamı paylaşan kişilerin Komisyona verdiği bilgilerin ve Komisyonumuzca dinlenen diğer tanıkların ifadelerinin güvenilir olduğuna kanaat getirmiştir. Geride kalan 31 yıl zarfında görüşülen tanıkların pek çoğunun birbirinden haberdar olmaması ve bir araya gelmelerinin söz konusu olmamasına rağmen, tanıklar, birbiriyle örtüşen benzer ifadelerde bulunmuşlardır. Komisyonumuz; Cemil KIRBAYIR’nın gözaltında iken işkence gördüğüne, bu işkence sonucunda hayatını kaybettiğine ve cesedinin ölümüne sebebiyet veren sorgulamaları yapan kamu görevlilerince ortadan kaldırıldığına inanmaktadır.”
Komisyon, Cemil KIRBAYIR’ın gözaltında iken işkence ile öldürüldüğü iddiası ile ilgili olarak; sorgulamayı yapan üç birim olan Emniyet, MİT ve Sıkıyönetim Komutanlığının o dönemdeki görevlileri ve yetkilileri ile dönemin sıkıyönetim komutanı hakkında, Kars Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunma, elindeki tüm bilgi, beyan ve belgeleri ilgili savcılığa göndererek soruşturmanın sonucunu takip etme kararı aldı.
Bu rapordan sonra, emniyet, MİT ve Sıkıyönetim Komutanlığı’nın o dönemdeki görevlileri ve yetkilileri ile dönemin sıkıyönetim komutanı hakkında Kars Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunuldu.
Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2002 yılında verilen “takipsizlik” kararını kaldırmasından sonra soruşturma başlatıldı.
Meclis Komisyonu, 2011 yılında elindeki tüm belge, bilgi ve beyanları ulaştırmasına rağmen Kars Cumhuriyet Başsavcılığı sorumlular hakkında hala dava açmadı, sorumlular yargı önüne çıkarılmadı.
2011 yılından bu yana soruşturmanın davaya dönüştürülmesinin sorumluluğu hükümete aittir.
Bu durum, AKP’nin faili meçhuller ve darbe karşıtlığı söylemlerindeki çifte standardın da göstergesidir.
Türkiye insan hakları karnesinin en kara noktalarından birisi sorumluların cezalandırılmamasıdır.
Türkiye uluslararası kamuoyunda insan hakları platformlarında cezasızlık nedeniyle ağır bir şekilde eleştirilmektedir.
Ancak hükümet bu konuda olumlu adımlar atmadığı gibi tam tersine “cezasızlığı” güçlendirecek, işkencecileri, katilleri cesaretlendirecek adımlar atmaktadır.
AKP devletin tüm noktalarına nüfuz etti, girmediği nokta, ulaşmadığı bilgi belge kalmadı.
2009 yılında ‘Kozmik Oda’ ya bile girildi.
AKP, kendisinden önce ve kendi döneminde faili meçhullerin de bilgilerine sahip, yakın dönemde yaşadığımız en büyük acılardan biri olan Roboski’nin bilgilerine de sahip.
AKP faili devlet olan olayları sorumlularını ortaya çıkarmak ve onları yargılamak yerine gerçeklerin üzerini örtmek, sorumlulara zırh üzerine zırh giydirmekle uğraşıyor.
Şu anda TBMM’de görüşülmekte olan “Sürekli Sıkıyönetim” yasa tasarısı bunun açık bir göstergesidir.
Bu tasarı kolluk kuvvetlerinin faili olduğu işkenceleri, cinayetleri daha artıracaktır.
Cinayetlerin, göz altında kayıpların faillerinin ortaya çıkarılması konusunda devletin tüm kurumları isteksiz davranıyor.
Yaklaşık iki ay önce dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a faili meçhul cinayetlerle ilgili bilgi ve belgelerin yargı organlarına verilmesine ilişkin bir çağrı yaptım ve mektup gönderdim.
Bu mektubuma hala cevap verilmedi.
Cemil Kırbayır olayı bir kez daha göstermiştir ki aslında faili meçhul olan bir şey yok, fail meçhul değil meşhur.
Devletin olduğu yerde, devletin bilgisi dışında hiçbir şey olmaz.
Eğer devletin bilgisi dışında bir şey yapılmışsa devlet mutlaka onun failini bulur. Ama devletin bilgisi dahilinde işlenmiş bir cinayet, bir katliam varsa ve devlet (yani devleti yönetenler, hakim güçler) bunun ortaya çıkmasını istemiyorsa işte o zaman failler bulunmaz.
Cemil Kırbayır da devletin bilgisi dahilinde devlet görevlileri eliyle katledilmiştir.
“ANALARA, SÖZÜMÜZ VE BORCUMUZ VAR”
Cemil KIRBAYIR‘ın annesi Berfo Ana, oğlunun kaybolduğu tarihten itibaren, bir gün mutlaka döneceğini düşünerek evinin kapısını hiç kilitlemedi.
Berfo ana oğlunu arama mücadelesinden hiç vazgeçmedi.
Kayıp ailelerin sembol ismi Berfo Ana, kayıp annelerin verdiği birçok etkinliğe katıldı.
“Tek dileğim ölmeden oğlumun mezarını görebilmek” diyen Berfo Ana, 2 yıl önce bu isteğine kavuşamadan 21 Şubat 2013 tarihinde 105 yaşında yaşamını yitirdi.
Berfo Ana‘ya ve tüm kayıp ailelerine borcumuz var.
Bu borç sadece bizim değil, hükümetin de borcudur.
Berfo Ana, oğlu Cemil KIRBAYIR ve diğer kayıpların bulunması için kayıp yakınları ile birlikte dönemin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile de görüşmüştü.
Buradan bir kez daha hükümete çağrı yapıyorum, faili meçhullerle ilgili olarak başta MİT olmak üzere devletin elinde bulunan tüm bilgi ve belgeler yargı organlarına ulaştırılsın.
Meclis İnsan Hakları Komisyonu da 2011 yılında aldığı kararın takipçisi olsun.
Kars Cumhuriyet Savcılığı’nın elinde soruşturmanın davaya dönüştürülmesi için her türlü bilgi ve belge mevcut.
Türkiye’nin artık bu ayıptan kurtulması için soruşturmanın davaya dönüştürülmesini, faillerin bulunarak cezalandırılmasını bekliyoruz.”