599 yılında doğan Ali bin Ebu Talib, İslam Devleti'nin 656-661 yılları arasındaki 4. İslam Halifesi,Sünni İslam'a göre dört halifenin sonuncusu, Şii İslam'a göreyse imamların ilki ve Muhammed'in hak vasisidir.
Medine döneminde başlayan ilk küçük çaplı savaşlardan başlayarak neredeyse katılmadığı hiçbir savaş olmaması sebebiyle, savaşçılığı ve cesareti ile bilinen Ali, üçüncü halife Osman bin Affan'ın öldürülmesinin ardından halk tarafından halifeliğe getirilmiştir.
Ölümü ise Nehrevan Savaşı ardından Haricîler'den üç kişi Mekke’de Müslümanların siyasi durumları hakkında bazı müzakereler yaptıktan sonra Ali'yi öldürmeyi kararlaştırması üzerine gerçekleşmiştir. Bu üç kişiden Abdurrahmân İbn-i Mûlcem, Ali'yi öldürmeyi üstlenir ve Kûfe’ye hareket eder. Kûfe'de bir mescitte ibâdet ederken Ali, Haricîler'den Abdurrahmân İbn-i Mûlcem'in zehirli bir kılıç darbesi ile yaralalanır. Bu saldırının amacı Nahrevan yenilgisinin intikamını almaktır. Hâlife Ali bin Ebu Talib, Abdurrahmân İbn-i Mûlcem'in kılıç darbesinden sonra şöyle der: 'Kâbe’nin Rabbine andolsun ki, kurtuluşa erdim!' İki gün evinde yattıktan sonra, hicretin 40. yılı Ramazan ayının 21. günü vefat eder (MS 661). Defnedildiği yeri uzun bir süre yalnızca en yakınları bilmiş ve yaklaşık bir asır sonra İmâm Câʿfer es-Sâdık onun mezarının Necef'te olduğunu açıklamıştır.
Ali vefat edince İslâm Devleti ve hilâfet, 20 yıllığına, uzun yıllar savaştığı Muâviye'nin eline geçmiştir.