Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'AB'ye tam üyeliği stratejik bir hedef olarak görüyor ve yaklaşık 50 yıldır bunun mücadelesini veriyoruz' dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AB tam üyeliğini Türkiye'nin stratejik bir hedefi olarak gördüklerini ve yaklaşık 50 yıldır bunun mücadelesini verdiklerini belirterek, 'Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği, ülkemize katkılarının yanında Avrupa'nın da ihtiyacı olan dinamizmi, kültürel çoğulculuğu ve hoşgörü iklimini yeşertecektir' dedi.
Erdoğan, Le Meridien Otel'de düzenlenen Türk-İngiliz Tatlı Dil Forumu yemeğinde yaptığı konuşmada, forumun 4. toplantısına ev sahipliği yapmaktan büyük memnuniyet duyduklarını söyledi.
Edinburgh'da geçen yıl düzenlenen forumun başarıyla icra edilmesinde büyük katkıları olan majesteleri York Dükü Prens Andrew'e, bugün aralarında olması hasebiyle ayrıca teşekkür ettiğini kaydeden Erdoğan, 'Forumu, değerli dostum Başbakan Cameron ile yaklaşık 4 yıl önce iki ülke halklarını daha da yakınlaştırmak amacıyla başlatmıştık. 4 yılın ardından bugün burada gördüğünüz samimi atmosfer ve yakın temas, forumun ne derece başarıya ulaştığını gösteriyor' diye konuştu.
Türkiye'deki sivil toplum kuruluşlarının son derece dinamik, son derece canlı ve aktif bir karaktere sahip olduğunu belirten Erdoğan, son 12 yılda gerçekleştirilen reformlarla sivil toplum kuruluşlarının çok daha başarılı çalışmalara imza attığını dile getirdi.
Köklü geleneklere sahip iki ülkenin sivil toplum alanındaki birikimlerini de samimiyetle paylaşacaklarına, işbirliğini çeşitlendirerek daha da ileriye taşıyacaklarına emin olduğunu vurgulayan Erdoğan, 'Bu forum vesilesiyle iki ülke halkları arasındaki ilişkiler inşallah çok daha sağlıklı ve güçlü bir temele oturacak, farklı alanları da içine alarak daha da zenginleşecektir' ifadelerine yer verdi.
Gerek Türkiye, gerekse Birleşik Krallık'ın köklü bir medeniyete, güçlü bir devlet geleneğine, kendine özgü küresel bir siyaset vizyonuna sahip olduğunu kaydeden Erdoğan, küresel ve bölgesel konularda istikrarlı, yapıcı ve sonuç alıcı adımların atılması için iki ülkenin çok yoğun bir işbirliği içinde olması gerektiğine işaret etti.
Erdoğan, şöyle konuştu:
'Bilhassa dünyada barışın, istikrarın, demokrasinin, bütün bu önemli adımların atılması hususunda stratejik işbirliğimizin hayati önemi bulunuyor. Türkiye ile Birleşik Krallık arasındaki münasebetlerin tarihi derinliği ve birikimi işbirliğimizin en sağlam temelini teşkil ediyor. Stratejik ortaklığımızı geliştiren alanların başında hiç kuşkusuz ekonomik ve ticari ilişkilerimiz geliyor. Dünyanın en büyük dış yatırımcıları arasında bulunan Birleşik Krallık, hali hazırda ülkemizdeki en önde olan yatırımcılardan bir tanesidir. Ülkemizde faaliyet gösteren 2700'ün üzerindeki İngiliz sermayeli firma, bu sahadaki bağların gücünü ortaya koyuyor. Bizler, Birleşik Krallık ile 2009 yılına ait ikili ticaret hacmimizi, 2015 yılı itibarıyla iki katına yani 19 milyar dolar seviyesine yükseltme hedefi doğrultusunda iş çevrelerimizi destekleme kararı almış ve buna devam edeceğimizi söylemiştik.'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023 hedefleri arasında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmanın bulunduğunu ve bu amacı gerçekleştirmek için de var güçleriyle kararlı bir şekilde çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi.
Bu noktada Birleşik Krallık ile ekonomik ve ticari işbirliğine büyük önem verdiklerini, çok daha yakın çalışmayı arzu ettiklerini anlatan Erdoğan, 'Türk inşaat ve müteahhitlik firmaları, dünyanın dört bir yanında çok büyük projelere, önemli başarılara imza atıyorlar. Birleşik Krallık'ın da bilhassa mühendislik ve mimarlık alanında ciddi bilgisi ve birikimi bulunuyor. Bu alanda el ele vererek, tecrübe ve deneyimlerimizi paylaşarak, beraber ve yeni ortaklıklar tesis edebileceğimize inanıyorum. Önümüzdeki dönemde gerek Türkiye'de, gerek üçüncü ülkelerde Türk ve İngiliz firmalarının daha fazla ortak projede ve girişimde yer almasını bekliyoruz' şeklinde konuştu.
'En az 3 çocuk diyorum ama kimse buna yaklaşmıyor'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2008-2009 yıllarında tüm dünyayı etkisi altına alan küresel krizin olumsuz etkilerinin Avrupa'da hala devam ettiğini anımsattı.
Her ne kadar bu yıl belirli bir toparlanma yaşansa da kaydedilen gelişmelerin son derece kırılgan olduğunu vurgulayan Erdoğan, kamu borcuyla işsizlik oranının yüksekliği ve finans sektörüyle ilgili sorunların bu kırılganlığı daha da artırdığını dile getirdi.
Avrupa genelinde giderek yaşlanan nüfusla, bunun sosyal güvenlik sistemi üzerine getirdiği yükün etkilerinin uzun vadede devam edeceğinin görüldüğüne dikkati çeken Erdoğan, nüfusun yaşlanması noktasında şahsen kendisinin de Türkiye'de ciddi bir mücadele verdiğini anlattı.
Erdoğan, 'Ama henüz başarılı olduğumu söyleyemem. Çünkü her gittiğim veya davetli olduğum nikahta şunu söylüyorum; 'en az 3 tane çocuk' diyorum ama kimse buna yaklaşmıyor' dedi.
Ekonominin en dinamik unsurunun insan olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
'Genç nüfus. Eğer genç nüfusa sahipseniz, ekonomide başarılı olmanın yolu açıktır. Aksi takdirde başaramazsınız. Bu konjonktüre rağmen Türkiye'de son 12 yıl içinde ekonomik açıdan büyük bir dönüşüm yaşanmıştır. Türkiye olarak 2001 yılında ülkemizde yaşanan krizden özellikle bir ders çıkardık. 2002'den itibaren ekonomimizi sağlam ve sarsılmaz bir yapıya kavuşturmanın mücadelesini verdik. Birçok Avrupa ülkesinden farklı olarak bankacılık sektörümüzün altyapısını güçlendirmek suretiyle bütçe açığımızı düşürerek, düşük borç stoğu ve sağlam bir finans yapısıyla krizi karşıladık. Bu çabalarımızın meyvesini de kriz döneminde alma imkanı bulduk. Krizin olumsuz etkilerinden en az etkilenen ülkelerden biri Türkiye'dir. Ağır kriz döneminde dahi ekonomimizdeki büyüme ve milli gelirimizdeki artış devam etti. Bu bakımdan 2015 yılında sürdüreceğimiz G-20 dönem başkanlığımızın son derece önemli ve anlamlı olduğunu burada ifade etmek istiyorum.'
Türkiye'nin dönem başkanlığı sürecinde önceki dönemlerde başlatılan finans sektörünün regülasyonu, yatırımların finansmanı ve iklim değişikliği alanlarındaki önemli uygulamalara devam edileceğini belirten Erdoğan, KOBİ'lerin istihdam ve ekonomik kalkınma açısından oynadığı o kritik rolü göz önüne alarak, onları destekleyecek ve teşvik edeceklerini söyledi.
Erdoğan, 'G-20 dönem başkanlığımız sırasında en az gelişmiş ülkelere sağlanacak destek konusunu da gündemde tutacağız ve geleceğe yönelik bunu teşvik edeceğiz. Genel bütçe kesintilerine rağmen uluslararası kalkınma yardımlarında herhangi bir kesintiye gitmeyen Birleşik Krallık ile bu bağlamda da görüş birliği içindeyiz. Dönem başkanlığımız sırasında Birleşik Krallık ile yakın diyalog ve istişare halinde olmayı arzu ettiğimizi özellikle bu toplantıda da ifade etmek isterim' değerlendirmesinde bulundu.
Gerek ikili ilişkilerin ulaştığı aşama, gerek yürütülen başarılı kamu diplomasisi sayesinde iki ülke arasındaki irtibatın, halklar düzeyinde de arttığını belirten Erdoğan, Birleşik Krallık'tan her yıl 2,5 milyon turisti Türkiye'de misafir ettiklerini söyledi.
Erdoğan, 'Ayrıca 51 bin İngiliz vatandaşı, Türkiye'yi ikinci vatanları olarak seçerken, 400 bin civarında insanımız da Birleşik Krallık'ta yaşıyor. Önümüzdeki dönemde ekonomik ve ticari ilişkilerimizin yanında insani bağlarımızın da güçlenmeye devam edeceğine, yakalanan bu ivmenin sürdürüleceğine inanıyorum' diye konuştu.
'Avrupa Birliği'ne tam üyeliği ülkemizin stratejik bir hedefi olarak görüyoruz'
Türkiye'nin, tarihi, coğrafi ve kültürel bakımdan Avrupa'nın doğal ve vazgeçilmez bir parçası olduğunu söyleyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
'Avrupa Birliği'ne tam üyeliği ülkemizin stratejik bir hedefi olarak görüyor, yaklaşık 50 yıldır bunun mücadelesini veriyoruz. Bu süreçte gerçekten çok önemli reformları hayata geçirdik. Temel hak ve özgürlükler ile demokrasimizin güçlendirilmesi noktasında ciddi adımlar attık. Biz bu reform sürecini çeşitli ülkelerin siyasi engellemelerine rağmen hız kesmeden aynı kararlılıkla devam ettireceğiz.
Bu noktada AB üyeliğimizin önündeki siyasi engellerin aşılması ve halkımızın bu süreçle ilgili motivasyonunun yeniden canlandırılması önem taşıyor. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği, ülkemize katkılarının yanında Avrupa'nın da ihtiyacı olan dinamizmi, kültürel çoğulculuğu ve hoşgörü iklimini yeşertecektir. Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği üyeliğimiz için gösterdiği tutumu her zaman takdir ettiğimizi, verilen desteğe müteşekkir olduğumuzu belirtmek isterim.'
'Sadece erteledi'
Erdoğan, 100. yılı anılan Birinci Dünya Savaşı'nın yol açtığı yıkımlar, acılar ve sorunların bölgede etkisini hala canlı şekilde sürdürdüğünü vurguladı.
Birinci Dünya Savaşı'nın, meseleleri çözmeyip sadece ertelediğini, bölgedeki etnik, mezhebi ve dini çatışmaların en önemli nedenlerinden birini, bu savaşın bıraktığı acı mirasın oluşturduğunu aktaran Erdoğan, Türkiye'nin hem coğrafi hem de kültürel olarak, bölgede yaşanan çatışmalardan ve krizlerden en fazla etkilenen ülkelerin başında geldiğini söyledi.
Türkiye'nin kuzeyinde ve güneyinde ciddi sıkıntılar yaşandığını dile getiren Erdoğan, 'Yaklaşık 2 milyon mülteciye biz şu anda ev sahipliği yapıyoruz. Bunun 1,5 milyonu Suriye'den, diğeri Irak'tan gelenler. Bunların eğitim, gıda, sağlık, bütün bunların yanında barınma, bu ihtiyaçlarını Türkiye gideriyor. Şu ana kadar yaptığımız harcama 5 milyar dolara ulaştı. Bize dünyadan gelen destek ne biliyor musunuz? 200 milyon dolar. Tüm Avrupa'da ne kadar sığınmacı var? 200 bin. Sadece Türkiye'de 10 katı. Çünkü biz açık kapı politikasıyla ölümden kaçan o insanlara kapımızı kapayamazdık ve kapımızı açmak zorunda kaldık' diye konuştu.
Bugün, Mürşitpınar Sınır Kapısı'nın Suriye tarafında çatışmalar yaşandığını ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin tüm sınır boyunda güvenlik tedbirlerini kararlı şekilde aldığını ifade etti.
Batılıların DEAŞ gibi terör örgütüne Türkiye'nin destek verdiğini söyleyerek kendilerini 'ciddi manada üzdüğünü' aktaran Erdoğan, 'Bir defa bizim El Kaide gibi, DEAŞ gibi buna benzer terör örgütlerine destek vermemiz mümkün değil çünkü bunların hepsi bizim bir defa dinimize de gölge düşüren, bir barış dini olan İslam'a da gölge düşüren terör örgütleridir. Bunlarla bizim asla bir dayanışma, birliktelik içinde olmamız mümkün değil ama bu kampanyayı yürütenlerin İslamofobia'dan kaynaklanan bir rahatsızlıkları var. Çünkü ona karşı da böyle bir mücadeleyi vermediler. Onun karşısında da durmadılar' dedi.
Türkiye'nin terörle mücadelesini hatırlatan Erdoğan, 'Biz terörden çok çektik, hala çekiyoruz. PKK terör örgütüne karşı 35 yıldır bu topraklarda biz bir mücadele sürdürüyoruz. Biz terörün ne olduğunu çok iyi biliriz. İngilizler de bunu çok iyi biliyorlar. Öyleyse bizi en iyi anlaması gereken İngiltereli dostlarımızdır. Dolayısıyla bu mücadeleyi aynı kararlılıkla sürdürmek durumundayız' ifadelerini kullandı.
'Niye Esed'e bu kadar güveniyorsunuz ki?'
'Ben biraz açık sözlüyüm, sözümü esirgemem' diyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
'Suriye'nin başındaki zat, devlet terörü estiren bir zattır. DEAŞ terör örgütü ama öbür tarafta da devlet terörü estiren birisi var. Söylenen ne? 'Esed giderse yerine kim gelecek?' Eğer demokrasiye inanıyorsak, demokratsak ben diyorum ki 'Halk kimi isterse o gelecek'. Niye Esed'e bu kadar güveniyorsunuz ki? Eğer başarılı bir idareci olabilseydi Suriye bu hale gelmezdi. Şu anda Suriye'de bir medeniyet ülkesi, bir tarih ülkesi olan, hakikaten kültürel zenginliklerin çok çok ileri seviyede olduğu Suriye artık yok. Kendisi bombalayarak bu Suriye'yi bitirmiştir. Yeniden bu Suriye'nin inşası böyle kolay olmayacak ama bir mezhep kavgasına maalesef Suriye'yi feda etmişlerdir ve babası Hama, Humus'ta 30 bin insanı öldürmüştür. Bu adam da Hama, Humus'a nazire olsun diye 300 bini aşkın insanı Suriye'de öldürmüştür. Kim bu öldürülenler? Kendi insanı. Bu insan için 'Bu giderse yerine kim gelir?' sorusu sorulabilir mi, böyle bir şey olabilir mi? Bir an önce ondan kurtulmak ve onun yerine de halkın samimi oylarıyla seçilmiş demokratik yollardan birisinin gelmesi şart. Bölgenin kaderi, -açık samimi söylüyorum- aynı zamanda bizim de kaderimizdir. Bölgedeki kanın, çatışmanın durması, her türlü menfaatin, her türlü hesabın üzerindedir. Bölgemizde kader birliği ettiğimiz kardeşlerimizin onurlu, demokratik bir hayat özleminin artık acilen hayat bulmasını arzu ediyoruz.'
'Kara harekatı olmadıktan sonra DEAŞ, yine orada işgallerine devam ediyor'
Suriye'deki rejimin, sırf kendi ikbali, kendi iktidarını sürdürme gayreti adına bölgeyi, kendi vatandaşını ateşe atmasına müsaade edilmemesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle dedi:
'Uluslararası toplumun yaklaşık 4 yıldır Suriye'de, Irak'ta yaşanan acılara sessiz kalması, kararsız tutum içinde olması maalesef durumu daha da zorlaştırıyor. İşte DEAŞ, Irak'tan çıktı, orada doğdu, El Kaide'den doğdu, Suriye'de beslendi, orada palazlandı, güçlendi tekrar Irak'a döndü ve Musul'da çok enteresan, Irak Ordusu kaçtı ve Amerika'nın o ağır silahlarını bıraktı, bu ağır silahlarla DEAŞ oradaki operasyonlarına başlayarak şu anda Irak'ın yüzde 40'ına sahip oldu. Şu anda yüzde 40'ına DEAŞ sahip. Böyle bir durum var ortada. 'Bütün bunların karşısında biz havadan bombalamak suretiyle bu işi bitiririz...' Hayır, bitiremezsiniz. Bir defa kara harekatı olmadıktan sonra DEAŞ, yine orada işgallerine devam ediyor. Suriye'de de aynı şey. İşgallere devam ediyor. Onun için bütün dostlarımıza açık açık söyledim, söylüyorum, bugün burada da söylüyorum: Bir defa açık ve net; uçuşa yasak bölge ilan edilmedikçe, güvenli bölge ilan edilmedikçe, eğit-donat halledilmedikçe ne Irak'ta, ne Suriye'de netice alınmaz. Onun için de Irak'ı ayrı, Suriye'yi ayrı düşünemeyiz. Her ikisini birlikte düşünmemiz gerekir ki bu terör örgütleriyle de mücadeleyi başarılı sürdürelim, Suriye'de de Esed rejiminin hallini birlikte halledelim.'
'PKK tüm bölgeye yönelik bir tehdittir'
Bölgedeki çatışmaların bir an önce durması, akan gözyaşının dinmesi ve daha fazla insani trajedinin yaşanmaması için BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere tüm uluslararası toplumu daha fazla inisiyatif almaya davet ettiklerini kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bölgemizdeki istikrarsızlık ve çatışma ortamının sadece bölgeyi değil tüm dünyayı olumsuz bir şekilde etkilediğine şahit oluyoruz. Şiddeti ve terörü yöntem olarak belirleyen radikal grupların mevcut çatışma ortamından ve sorunlardan beslendiğine, bunları istismar ettiğine de açıkça şahit oluyoruz. DEAŞ terör örgütü nasıl bölgenin geleceği için bir tehditse, uluslararası güvenlik ve istikrar için de aynı derecede tehdittir. DEAŞ esasında bizim kendi medeniyetimize yönelik de bir tehdittir. Aynı şekilde PKK terör örgütü sadece ülkemizde değil tüm bölgeye yönelik bir tehdittir. Askeri mücadele kadar siyasi ve ekonomik boyutlarıyla birlikte topyekun mücadelenin esas alınması şarttır. Türkiye, yanı başındaki bu tehditlerle mücadele noktasında kararlıdır. Aynı mücadele azmini, aynı kararlılığı, terör örgütleri arasında ayrıma gitmeden, bizler de uluslararası toplumdan bekliyoruz.'
Erdoğan, Birleşik Krallık ile gerek bölgesel gerekse küresel sorunların çözümünde beraber çalışmayı arzu ettiklerini ifade etti.
İngiltere Başbakanı David Cameron'un 9 Aralık'ta Türkiye'ye geleceğini, burada da kendileriyle değerlendirme yapacaklarını belirten Erdoğan, 'Yalnızca ikili ilişkilerimiz için değil, zor bir dönemden geçen ülke ve bölgelerin halkları açısından da bunun önemli ve değerli olduğunu ifade etmek isterim. Ortak siyasi irade ve iki ülke halkının beklentileri doğrultusunda işbirliğimizi daha da derinleştirerek ileriye taşıyacağımıza inanıyorum' dedi.
Erdoğan, Tatlı Dil Forumu'nun iki ülkenin birbirlerine daha da yakınlaşmasında ve küresel meselelerin çözüme kavuşturulmasında önemli bir platform oluşturduğunu belirterek, forumun düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.
AA