İstisnasız herkesin ufaktan da olsa depresyonda olduğu bir jenerasyonuz gerçekten... Yalnız değilsiniz a dostlar!Liseyi bitirmişsinizdir, üniversiteye başlamışsınızdır. Hatta belki o bile bitmek üzeredir ya da bitmiştir... Fakat ne hayallerle girdiğiniz o okul, o bölüm artık hiç de hayallerinize açılan kapı gibi görünmüyordur. Artık sadece okumuş olmak yeterli değildir, yıllarınız boşa harcanmış gibi hissetmeden edemezsiniz...Sanki ne yaparsanız yapın bir türlü istediğiniz yere ulaşamayacakmışsınız gibi geliyordur. Canınız da çıksa, bir şeyler hep eksiktir. Bir türlü yetemezsiniz.Özellikle kahramanlar, mucitler gibi konularda hikayeler dinleyerek, okuyarak büyüdüyseniz, içinizde hep bir 'Ben büyük adam olacağım' hissi vardır. Ne kadar büyürseniz büyüyün kıyıda köşede kalır o his. Ama büyük adam olduğunuz gün hiç gelmez. Sanki başarılabilecek her şey başarıldıktan sonra gelmişsinizdir dünyaya.Özendiğiniz hayatları yaşayan insan mısınız, toplumun olmanızı beklediği kişi misiniz, şu an olduğunuz kişi misiniz? Peki şu an olduğunuz kişi kim? Kafanızdaki karışıklıklar arasında, kendinizi tanımaya vaktiniz oldu mu ki?Daha kim olduğunuzu bile çözecek zamanınız olmamışken geleceği düşünmek o kadar korkutucu bir hal almıştır ki, elinizden geldiğince bunu düşünmemeye çalışır ama asla başarılı olamazsınız. Belki de 10 yıl sonra her şey gerçekten hayalinizdeki gibi olacaktır ama şu an kafanızı meşgul eden bilinmezlik yüzünden geleceği düşünmek sadece bir öcüdür...Bu durum yetiştiğiniz aileye ve ailenizin hangi jenerasyona ait olduğuna göre değişim gösterebilir fakat mutlu bir aile ortamında yetişen insanlar bile böyle hissedebiliyor. Sizin çok başka hayalleriniz vardır, aileniz sizi başka hayallerle büyütmüştür. Araya jenerasyon farkı girdiyse kendinizi ailenize açıklayamazsınız da. Bir de üstüne üstlük kendi hayaliniz çok da gerçekleşiyor gibi görünmüyorsa 'Acaba ailem haklı mıydı? Hata mı yapıyorum?' diye düşünmeden edemezsiniz.Bu konu da biraz aileye hayal kırıklığı olmak gibidir. Ailenizin belli bir yaştan sonra size beklentilerle geldiği gibi, toplum da beklentilerini yıkar omzunuza. Okul, iş, evlilik... Sanki belli bir kalıba uymak için sırasıyla tamamlamanız gereken adımları tamamlamayı her başaramadığınızda biraz daha toplumun gözünden düşüyorsunuzdur. Bu arada kendi hayallerinizi ve hedeflerinizi toplumun beklentileri üzerinde tutmadıysanız maalesef toz olup gitmişlerdir, kişiliğiniz gibi...Artık 20 yaşın üstündesinizdir, ipleri kendi elinize almanın zamanı gelmiştir. Kendi ayakları üzerinde duran bir birey olmak için çabalıyorsunuzdur, bu size büyük bir zevk veriyordur fakat bir şeyler hep, aslında gerçekten özgür olmadığınızı anlamanıza neden olur. 'Özgürlük mü, hayaller mi?' gibi çeşitli seçimler yapmak durumunda kalabilirsiniz. Bu sizi biraz yıkar, biraz da baştan siz yapar.Gitmeyi harekete geçmek olarak düşünebilirsiniz. Artık hayallerin gerçekleşmesi zorlaştığı için kimi zaman riskli kararlar almanız gerekebilir. Bu kararları alırken çoğu zaman kaçınılmaz kayıplar vereceksinizdir. Peki kaybettiğiniz şeylere değecek midir? Kazanacaklarınız kayıplarınızı telafi edecek midir? Mutlu olacak mısınızdır? Sırf bu ikilem yüzünden sıkışıp kalırsınız olduğunuz yere.Yirmili yaşlara girildiği dakikada çevreyi garip insanlar kaplar. Bir zamanlar birlikte eğlendiğiniz arkadaşlarınızdan kimi evlenme hazırlığı yapıyordur, kimi evlenmiş, hatta çocuk sahibi olmuştur. Kimi arkadaşınız okuyor, kimi baştan üniversiteye hazırlanıyordur. Bazı hızlı arkadaşlarınız kendi işini kurmuştur ya da mesleklerini ellerine almış, başarı basamaklarını tırmanıyordur. Bunca karmaşanın arasında sizin hayatınız stabil ilerliyorsa 'Benden bir halt olmaz' düşüncesi düşer kafaya. Halbuki öyle değildir, her şeyin bir zamanı vardır.Çevrenizdeki insanların hayat basamaklarını hızla tırmanması, sosyal medya ve sosyal medya sayesinde ünlülerin gözümüze gözümüze soktuğu mükemmel hayatları gibi etkenler gencecik yaşınızda karalar bağlamanıza neden olur. Sanki bir şeyleri yaşamanın, bir şeylere sahip olmanın belli bir yaşı varmış da siz hep geç kalmışsınız, artık bir şeylerin tadını çıkarmanın, yeni adımlar atmanın zamanı geçmiş gibi gelir.Yaş ilerledikçe samimi ilişkiler kurmak zorlaştığı için, yetişkinlerin çoğu ister istemez içlerine kapanırlar. Sıkıntılar konusunda konuşmak eskisi kadar kolay değildir, hatta toplum bunu onaylamıyordur. Doğal olarak yüzümüze taktığımız maskelerle hayatlarımıza devam ederken, koca koca kalabalıkların içinde kendimizi yapayalnız buluveririz.Bir şeyler yolunda gitmiyorken canınızı en çok sıkan kelime budur. Çünkü artık keşkeler için çok geç gibi gelir. Bir şeylere yeniden başlamak için çok geç kaldığınızı hissedersiniz, aslında tek ihtiyacınız olan sabır ve cesaret olduğu halde.Etrafınızda olan biten en küçük şeyden, savaşlar gibi büyük olaylara kadar her şey içinizi daraltıyordur. Koskoca dünya sanki bir kutuya konmuş, o kutunun da duvarları üstünüze üstünüze geliyormuş gibi hissedersiniz. Büyüyor olmanın gerçekliği suratınıza tokat gibi her çarptığında biraz daha bu hisse gömülürsünüz. Artık dünya toz pembe değildir ve sizi ayakta tutan ufak, masum şeyler olmasa, belki de her şey hepten anlamsızlaşır.Eh tabii, bütün bu düşünceler hayattan zevk almanızı biraz olsun engeller. Kimi zaman donuk donuk takılırsınız, etrafa boş boş bakarsınız. Kendi içinizde kendinizle kavga ederken, dünyadaki tüm dertler gözünüzde küçücük kalıverir. Hem de öyle olmadıklarını bildiğinizde bile...
onedio tarihinde yapılmış en iyi en anlamlı içeriklerden. çoğumuzun aynası bu içerik...
Ülke muhteşem olunca biz de pozitif oluyoruz böyle
Tüm maddeleri iliklerime kadar hissettim.