DE Souza ailesi... Bu ismi duyduğunuzda pek çoğunuzun yüzünde bir tebessüm oluştuğunu tahmin etmek zor değil. Çok uzaklardan gelip ülkemize, şehrimize, kalbimize yerleşiverdiler. Hem de en güzel en özel yerine. Çok sevdiler çok sevildiler...
TANIŞMAMIZDAN yıllar sonra haklarında bu satırları yazacağımı tahmin etmem söz konusu değildi elbette. Ama bu tatlı ailenin her bir ferdi, acısı tatlısıyla geçen günler aylar yıllar içinde hayatımdaki en özel insanlar arasında değişmez bir yere sahip oldu. Vedaları bir kat daha derinden etkiledi beni o yüzden. Birkaç kez ziyaretlerine gitmiş olsam da 20 ay aradan sonra yeniden İstanbul’a geleceklerini duyduğumda da bir kat daha fazla sevinen oldum tabii ki. 10 gün boyunca yedik, içtik, gezdik, hasret giderdik...
BU süreçte bir şey dikkatimi çekti. Alex’i bu kadar aradan sonra İstanbul’da gören herkes ‘en çok neyi özledin kaptan’ diye soruyordu. Onunla daha önce yaptığım röportajda bunun yanıtını almıştım. Hiç düşünmeden 'Kadıköy' demişti.
PEKİ eşiyle birlikte yıllarını burada geçiren, çocuklarını burada büyüten, Daiane en çok neyi özlemişti? Çok başarılı bir erkeğin arasındaki güçlü bir kadın olarak o Türkiye’ye gelmeye karar verdikleri ilk günden, gözyaşlarıyla ayrıldıkları son ana kadar neler yaşamış neler hissetmişti? Israrlarımı geri çevirmeyen sevgili Daiane, Şampiy10 okurları için sorduğum tüm sorulara içtenlikle cevap verdi. İşte keyifle okuyacağınızı düşündüğüm o söyleşi...
Alex’in F.Bahçe’den ayrılış sürecindeki hislerini biliyorum. İnsanlar da hep sordular ona. Çok zordu evet onun için. Peki sen neler yaşadın?
'AİLEMİZ için de benim için de çok kötü bir süreçti. Şuradan başlamak lazım. Bir gün Türkiye’den ayrılacağımızı tabii ki biliyorduk. Ama bu şekilde ayrılacağımızı hiç ama hiç aklımızdan geçirmemiştik. Alex’in bir süre daha burada oynayıp futbolu burada bırakacağını düşünüyorduk. hayatımızın da bir bölümünü buraya yerleşmek olarak planlamayı düşünüyorduk ve bu yüzden ayrılıktan aylar önce de satın almak için bir ev arayışındaydık. Fakat sonra kulüple ilişkilerde sorunlar baş göstermeye başladı ve ev satın alma planını durdurduk.
O gün Maria okula gitti, ben de spor salonuna. Spor salonunda televizyonlar var ve son dakika haber olarak gördüm Alex’in kadro dışı kaldığını. O zaman hissettim ayrılık zamanı geldi diye. Sonrasında da diğer detayları öğrendim. Samandıra’da çalışamayacağını, eğer antrenman yapmak istiyorsa Dereağzı’nda A2 takımla çalışması gerektiği gibi... Hepimiz için büyük şok oldu. Ve gelişmeleri merak ediyordum.
BUNUN antrenörün (Aykut Kocaman) kararı olması sebebiyle başkanla görüşmeye gitmiş ve bana mesaj gönderdi. Şu an başkanla görüşmeye girdim diye. O mesajdan 3 dakika sonra da ‘bitti’ diye mesaj gönderdi. İnanamadım. Aslında hissediyordum olumsuz bir sonuç çıkacağını ama bu kadar çabuk olmasına şaşırdım. 9 yılımız 3 dakikada bitti.
ALEX de biz de hem hocanın hem başkanın kararına saygı duyduk. Ama burada kalıp A2 takımla çalışmak istememesi de Alex’in kararı ve onu da o zaman da şimdi de bu kararında haklı buluyorum. Sonra küçük kızımı okuldan alıp eve geldim Maria da okul çıkışı eve geldi. Evde çalışan insanlar, biz durmaksızın ağlıyorduk. Çocuklara ayrılacağımızı anlatmaya çalıştık ama başta pek anlayamadılar. Aslında ben de pek anladım diyemem.”
“KARARI?öğrendikten sonra bir şeyler yemek için sitenin önündeki bir restorana gittik. Güvenlik geldi ve bize insanların siteye giriş yaptığını söyledi. Sonra çok sayıda insan geldi Alex’in ayrılacağı haberini duyan. Eve döndük ve takip eden günler boyunca takım fark etmeksizin pek çok insan evimizin önünde bahçemizin içindeydi. 'Gitme' sesleri vardı. Sabaha kadar bekleyen, tezahürat yapan, meşaleler yakan insanlar vardı.
FELIPE pek anlamıyordu ama kızlar neler olduğunu sorup duruyordu. Bir ara korktuklarını hatırlıyorum. 'Babanızı sevdikleri için, buradan ayrılmamızı istemedikleri için geldiler' diye onlara açıklama yapmaya çalışıyordum. Çünkü uyumak mümkün olmuyordu o günlerde. Günler hep böyle devam ediyordu daha fazla sayıda insan geliyor, evin önünde güvenlikler bekliyor haldeydi.”
‘Tam Türkçe konuşurken ayrıldık’
'BURAYA geldiğimizde bizi en çok zorlayan şey dildi açıkçası. En kısa sürede öğrenmemiz gerek diye düşünüyorduk ama insanlar İngilizce öğrenmemizin daha iyi olacağını ve daha sonra da kullanacağımızı söyleyince İngilizce'ye yöneldik. Çünkü geldiğimiz zaman bu kadar uzun süre Türkiye’de kalacağımızı tahmin etmiyorduk.
Sonra takıma pek çok Brezilyalı oyuncu geldi ve zaten Brezilya takımı gibi oldu. Türkçe öğrenmekte çok geç kaldık. Zaman geçtikçe kendimizi daha çok buraya ait hissetmeye başladık ve az olan Türkçemiz'i geliştirmeye karar verdik. Sonra arkadaşlarımızın da yardımıyla iyiye gitmeye başladı Türkçemiz. Fakat tam konuşuyor hale geldik kısa süre sonra ayrıldık.'
'Felipe stadı görünce 'BABAM MAÇ' dedi, o sahneyi unutamam'
'MARIA uçakta çok fazla ağladı ve sakinleştirmeye çalışırken pilot 'Size son bir İstanbul turu yaptıracağım' dedi. Bizi Boğaz'ın ve stadın üzerinden geçirdi. O akşam Şükrü Saracoğlu Stadı'nda maç oynandığı için (Türkiye-Romanya maçı) ışıklar yanıyordu.
FELIPE çok az konuşabiliyordu o zamanlar ve stadı görünce 'Babam maç' dedi. O sahneyi asla ama asla unutamam. Çok üzüntülü ve duygulu bir seyahat oldu.'
'Felipe bir tek stadı hatırladı'
'AYRILDIĞIMIZDA Felipe çok küçüktü. Çok şey hatırlamıyor. Şimdi geldiğimizde sadece doktorunu ve stadı hatırladı. Çünkü futbol aşığı bir çocuk ve hemen hemen her gün babasının gollerini izliyor. Marşları da oradan ezberledi melodilerini mırıldanıyor.”
Brezilya’ya döndükten sonra neler yaşadın?
“ORADAKİ hayata adapte olmak çok zordu. Çünkü artık neredeyse Curitiba’da nasıl yaşandığını unutmuş haldeydik. Ben Curitiba’dan ayrıldıgımda 16 yaşındaydım. Herşeyi yeniden öğreniyormuş gibiydi başlarda. Ailemiz arkadaşlarımız çok sevindi ama biz aylarca atlatamadık üzüntümüzü. Hatta ailem 'Neden hâlâ üzüntü duyuyorsun biz burdayız artık beraberiz' diye bana sitem bile etti.
ANCAK Alex bu zorlu periyodun ardından tekrar antrenmanlara başladı, çok üzgün de olsa normal hayata en kısa sürede dönmek zorundaydı. Bize üzüntüsünü göstermemeye çalışıyordu ve kariyeri önceliğimiz olduğu için üzüntüyü belli etmemeye çalıştım hep. Ama çocuklar... Özellikle de kızlar ve benim için çok zordu. Uzun bir süre yastaydım. TV’de İstanbul'la ilgili haberler ara sıra veriyordu, onlara bile bakamıyordum.
BU?zamana kadar gelme planı da yapmadık. Çünkü kendimizi hazır hissetmedik. Şimdi elbette hayatımız normal döndü. Şu an mutluyuz, hayatımız düzende, çocuklar mutlu. Herşey yolunda.'
‘En çok ezan sesini özledim’
Herkes Alex'e 'en çok neyi özledin?' diye soruyor. Peki sen neyi özledin? Boğazdan başka...
'BELKİ buna inanmakta zorlanacak insanlar ama sen beni iyi tanıyorsun ve bu detayı biliyorsun. Ben hep sabaha karşı uyurum. Burada yaşadığımız süre boyunca da hemen hemen her gün benim uyuma saatim ezandan sonraya denk gelir. Artık rutin gibi olmuştu ezan sonrası uyumak. Hiçbir kelimesini anlamama rağmen o melodi bana çok huzurlu gelir hep çok güven verici olduğunu düşünürüm. Ve en önemlisi Türkiye'de olduğunuzu belki de en çok hissettiren şeydir. O yüzden de en çok özlediğim şeyler arasında ilk sıralarda.'
'İstanbul'a çok hızlı adapte olduk'
'HAKAN Bilal Kutlualp, transfer görüşmeleri için Brezilya'ya geldiğinde bize Türkiye’yi, İstanbul’daki yaşamı anlatmaya çalışıyordu sürekli. Hatta İstanbul’un, New York’tan da Barcelona’dan da daha güzel bir şehir olduğunu söylemişti. 'Bizimle alay ediyor' diye aklımdan geçirdiğimi hatırlıyorum çünkü buraya gelmeden önce buradaki yaşamdan haberimiz yoktu. Uzun süren görüşmeler sonrası F.Bahçe'yle anlaştı Alex ve taşınmaya karar verdik. İlk adaptasyon sürecini atlattıktan sonra da hızlıca buradaki yaşama alıştık.'
‘Kadıköy'e derbiyle geri döneceğiz’
'EVET istiyoruz. Sezon başladığında fikstüre bakıp Kadıköy'deki G.Saray derbisine denk getirmek istiyoruz bir sonraki gelişimizi. Çok yakın arkadaşlarımız var futbol tutkunu olan Brezilya'da ve onlar da çok izlemek istiyorlar. Birlikte gelmeyi planlıyoruz. Tabii maçın ligin ikinci yarısında oynanması durumunda ancak izleyebiliriz. Umarım denk gelir.'
nİstanbul'a dönmenizi bekliyor herkes...
'ALEX pek çok takımda oynadı. Mutlu olduğu da oldu, mutsuz olduğu da. Genelde şöyle bir düşünce vardır. Avrupa’da oynamanın daha önemli olduğu düşünülür. Esasında ben de en başta Türkiye’ye gelmekle alakalı tedirginlikler hissettim. Fakat her şeyin bir nedeni olduğuna inanıyorum. Ben buraya geldikten ve tüm o güzel zamanları geçirdikten sonra buna bir kez daha inandım ve tanrıya çok şükürler ettim.
GİDERKEN de evet olumsuz bir nedenle gittik, üzücü bir ayrılık oldu ama bunun da bir nedeni olduğunu düşünüyorum. Belki şu an bilmiyoruz bu nedeni, henüz anlayacağımız zaman gelmedi ama elbette bir gün anlayacağız. Geri döneceğimize inanıyorum, bunu hissediyorum. Ne zaman ve ne için olacağını bilmesem de inancım bu. Alex’in burada onu sevenlerle özel bir bağı var ve bence bu hikaye henüz bitmedi.'
'Zamanla F.Bahçe'yle bağım daha da güçlendi'
'Alex’in oynadığı her takımda, o sahada olsun ya da olmasın o takımın bir parçası olarak hissedip takımı desteklemek için her koşulda maçlara gittim. Fakat F.Bahçe’de yıllar geçtikçe ben de artık kendimi daha fazla F.Bahçeli hissettim. Aksi mümkün değil çünkü Kadıköy harikaydı, taraftarlar, stat Her şey çok büyüleyiciydi ve zamanla bağım çok daha güçlü hale geldi.'
'Türkiye sevgimi vücuduma kazıdım'
Türk bayrağı ve Boğaz Köprüsü dövmen var... Bunu herkes biliyor. Ne zaman yaptırdın ve buna nasıl karar verdin?
'5 yıldan fazla oldu sanırım dövmeyi yaptıralı. Türkiye'yi çok seviyordum. Sonsuza kadar burada yaşayamayacağımızı biliyordum. Aklıma dövmeyi yaptırmak geldi. Çok sevdiğim bir yere dair özel bir sembol sonsuza kadar benimle olsun istediğim için yaptırdım.
Benim için İstanbul Boğazı çok özel. En yoğun trafikte bile eğer köprüye yakınsam trafiği falan umursamazdım. Her seferinde ilk kez o köprüden geçiyormuşum gibi o manzaraya bakardım. Vücudumda çocuklarımın isimleri, Alex, İstanbul ve Türk Bayrağı dövmelerim var.'
‘Alex'in büyüklüğü ‘basit'likten geliyor'
Dışarıdan bakınca Alex işinde başarılı ve ailesine bağlı bir baba. Fakat durum bu kadar normalken onu bu kadar sıra dışı yapan ne sence?
BASİT olması bence. Basit şekilde yaşaması. Basit şeylerle mutlu olması. Eğer normalin dışında şeyler yapmaya kendinizi zorlarsanız hata yaparsınız. Hayatta en iyi şeyler hep basit şeylerin içindedir. Mutluluk basit şeylerin içindedir aslında. Eğer işiniz varsa siz bunu en iyi biçimde yapmaya çalışmalısınız. Aileniz varsa onlarla sevgi içinde normal bir yaşantı sürmelisiniz.
İNSANLARIN bizi sevmesi çok mutluluk verici bir olay. Ama bizi sevmelerini sağlamak adına çaba sarfetmiyoruz. Olduğumuz gibiyiz ve bu şekilde bizi sevmiş ve seviyor olmaları çok güzel. Doğru olan da bu. Bizim için önemli olan Alex’in işinde mutlu olması ve ailesi olarak da onunla evimizde huzurlu olmak.
MESELA Maria’nın maçta İstiklal marşı okuması çok konuşulmuştu. Maria burada okula gitti ve okulda diğer her çocuk gibi İstiklal Marşı’nı öğrendi. Her duyduğunda da herkes gibi o da söyledi. Yani son derece sıradan bir durum bu aslında. Burada yaşadığı için o da biliyor herkes gibi. Hatta biz Brezilya’ya dönene kadar Brezilya Milli Marşı’nı bilmiyordu.'
‘Heykeline gittiğimizde Alex çok duygulandı’
Alex heykelini ziyaret ettiniz, duygusal olmuştur eminim...
'EVET hepimiz için çok özeldi o ziyaret ama en çok da Alex için. Onu tanıyanlar bilir, çok yoğun duygu yaşadığında diyalog kurmaz pek. O gün de öyleydi. Nefes almakta zorlanacak kadar duygulandı ve arabaya gitti. Onun için anlamı çok büyük heykelin.'
‘Boğaz'ı içime çekince İstanbul'dayız dedim’
Tatil için geldiniz, neler hissettin?
'ASLINDA şu an sanki hiç ayrılmamışım, hep burdaymışım gibi hissediyorum. Araba kullanıyorum mesela her gün. Taksiye binmiyorum. Çünkü hâlâ bana burada yaşıyormuşum hissi veriyor. Birkaç gün sonra ayrılacağımızı düşündükçe yine üzülüyorum çok. Buraya geldik havalimanında yine ilgi vardı. Sonra araca bindik ve köprüyü geçerken şoförden yavaşlamasını istedim. Camı açtım, derin bir nefes aldıktan sonra telefonumu çıkarıp kayıt ettim. İstanbul'a geldiğimin gerçekliğini hissettiren şeydi.'
‘Kadıköy'e veda bile edemedik’
'PEK çok insan biliyor belki o zamanları ama ben anlatmaya kelime bulamıyorum yaşanılan şeyleri. Alex kontratı fesih olduktan sonra aslında o kadar hızlıca ayrılmayı düşünmüyorduk fakat kalmaya devam ettiğimiz sürece bu durum devam edecek gibi görünüyordu. Ve Alex ‘gitmemiz gerek’ dedi ve Brezilya'ya döneceğimiz seyahat planını yaptıktan sonra bana ‘8 günümüz var’ dedi. Şok oldum. '8 yıllık hayatımı 8 günde nasıl toplayıp gideceğim' dedim. Hızlıca eşyalarımızı toplamaya çalıştık çok zordu. Her anlamda. Biz eşya paketlenirken insanlar bazen eve kadar giriyordu sarılıyorlardı, ağlıyorlardı. İnanması güçtü. Alex’e 'Lütfen bana bir tokat atar mısın? Tüm bunlar gerçek olamaz' dedim. Çünkü gerçek üstüydü yaşanan her şey. Onu sevdiklerini biliyordum ama bu kadarını hayâl edemezdim.
DAHA sonra havalimanında asla unutulmayacak manzaralar, meşaleler, taraftarların oradaki yoğun ilgisiyle çok duygusal anlar yaşayarak uçağa bindik. Eğer normal şartlarda ayrılsaydık hem bizim için hem de insanlar için bu durum olağan olacaktı. F.Bahçe'ye veda edemeden, son maçı olduğunu bildiğimiz bir maç oynamadan. Sadece Alex için değil hepimiz ve herkes için beklenmedik ve sürpriz bir ayrılık olduğu için bu kadar üzüntü verici oldu.'
- Şampiy10