Kimisi eşyaların yamuk durmasına dayanamıyor, kimisi her şeye üç kez dokunuyor, kimisi de gerekli-gereksiz tüm eşyaları toplayıp saklıyor.
Yıllardır bu rahatsızlıkla mücadele eden bir anne ve iki kızının yaşadıklarını öğrenince bu hastalığın hayat kalitesini ne denli etkilediğini daha iyi anlayacaksınız…
İstifçi bir anneyle birlikte yaşayan iki kızının hayatı da oldukça fazla olumsuz etkileniyor. Kızları ‘Acaba kokuyor muyuz?’ diye düşünmeden edemiyormuş.
Hatta çöpe atmak bir yana, çöpün yanına gittiğinde kendine hakim olamayıp çöpü karıştırıyor ve yeni eşyalar arıyormuş.
Anneleri dışarıya çıktığında kızlarının aklına gelen ilk şey, ‘Bu sefer de çöp toplayacak mı?’ oluyormuş.
Evleri gerekli-gereksiz düşünmeden, o an görüp, ‘Aa ben bunu şurada kullanırım’ düşüncesiyle etraftan toplanmış eşyalardan geçilmiyor.
Eve arkadaşınızı davet etmek gibi basit bir şeyi bile bu hastalık yüzünden yapamamışlar. Annelerinin bu rahatsızlığı nedeniyle girdikleri ortamlarda sürekli olarak yadırganacakları korkusunu yaşamışlar.
Kızlarının söylediğine göre anneleri babalarından çok fazla fiziksel şiddet görmüş. Bu şiddetin boyutu çok ileri seviyeymiş. Annelerinin uğradığı şiddet sonrasında duvardan kendi kanlarını temizlediği bile oluyormuş. Şiddet dayanılmaz bir hal alınca da boşanmışlar.
Annenin anlattıklarına göre evlendikten sonra fakirlik, yokluk ve açlık da yaşamışlar. Bu nedenle ‘Bir gün elbet lazım olur’ düşüncesiyle hareket etmeye başlamış.
‘Hazine’ olarak nitelendirdiği depoda A’dan Z’ye her türlü eşya bulunuyor.
Yalnız yaşamak, nesne eksikliği duymak, aileyle zayıf ilişki ve ailede istifleme geçmişinin olması bu rahatsızlığı tetikliyor.
Bu insanlar geçmişte yaşadıkları boşanma, ayrılık veya terk edilme gibi durumlarla başa çıkabilmek için insanlarla bağ kurmak yerine, onları hiçbir zaman terk edemeyecek olan eşyalarla bağ kurmayı tercih edebiliyorlar.
Toplumlardaki yaygınlık oranı ise %2 ila %6 arasında değişiyor. Bu rahatsızlığın tedavi edilmesinde hastaların çevresindeki insanların desteği ve tedaviyi tam anlamıyla kabullenme oranları büyük önem taşıyor.
Maalesef eşya istifçileri olduğu kadar hayvan istifçileri de var. Ülkemizde yapılan müdahale ihbar üzerine eşyaların dışarı atılması, hayvanların barınaklara götürülmesi şeklinde oluyor ve istifçi kişiye yönelik hiçbir destek, psikolojik tedavi uygulanmadığı için tekrar kaldıkları yerden toplamaya ve daha da kendilerini gizlemeye başlıyorlar. Yurtdışında birden ev boşaltmak yerine psikologlarla ilerleyebiliyor süreç, daha farklı çalışmalar var. Türkiye'de de psikolojik tedavi muhakkak uygulanmalı, istifçilik konusunun üzerine artık ciddi şekilde eğilmeli yetkililer.
Çok zor evet, benim dedem de hurda istifçisi...