90. Doğum Gününde Unutulmaz Şair Turgut Uyar ve 14 Şiiri

Ne güzel çocuklar olduk biz senin sayende. Durmadan göğe baktık. Umut ettik, hayal kurduk. Asla vazgeçmememiz gerektiğini öğrettin bize. yanımızdaki o insana sıkı sıkı sarılmamız, onun kalbini asla kırmamamız gerektiğini öğrettin. Her şey için teşekkürler Turgut Uyar..

1. Denize Gidip Dönen Mavilerin Bire İndirgenen Üçlüğü

'yalanlı dolanlı alçak doğruca yaşanmamış bir

bir gözsüz kulaksız elsiz ayaksız güdük bir gün

bütün yitiklerim karalarım üstüste üstüste bütün karışıklığım

gelip geçtiğim macera şu kadar binler yıllık

şu kadar binler yıllık karalarım karışıklığım üstüste

usul usul insan insan ölüm ölüm üstüste

şu kadar güneş şu kadar su şu kadar su yılanı şu kadar düzen

ben sebepliyim denizlere aylara kavgalara umursuzluğa

bir maviyi durup dururken birine benzetiyorum

bir balığın ağzını anıyorum durup dururken

serinliyorum

ben üç yer tasarlamıştım üçü de sana bana uygun

biri günebakanlarda biri otuz yaşta birini sorma

birini sorma gün gelir ben söylerim

daha usta olurum daha yiğit o zaman söylerim

bu kırgın karanlığı bir ışıtalım ilkin

yeniden şehirler kuralım şimdikilerine benzeyen

baştan başlayalım susamlara ekmeklere denizaşırılarına

sevmelere

gidip dönelim

belki bir yerde bir tohumda bir durumda belki

belki o ses o yudum o yumuşak döşekler yeşil yeşiller

ben taş çekerim yılmam çamur kararım yol döşerim

bakarsın göneniriz gidip dönelim

ben yılmam taş çekerim çamur kararım ben

senin de gürül gürül saçların var nasıl olsa.'

2. Yalağuz

'Bektaş yüce dağ başında -yalağuz-du.

Bektaş zaten doğduğundan beri -yalağuz-du...

Bir sopa, üç beş koyun, bir köpek,

Bulutların içinde kendi kendine -yalağuz-du...

Mintanı ile yalnızdı, çarığı ile yalnızdı,

Bilinmez düşünceleri, Tanrısı ile yalnızdı...

Köyde, şehirde, kasabada, dağda

Beş on kelimesi, diliyle.

Yalnız insanların o garip haliyle;

Yalnızdı Bektaş, yapayalnızdı..

Bektaş mayıs böceği kadar yalnızdı,

Esaretinde hürriyetinde sevdasında,

Üç yaşında da yalnızdı, on beşte de, seksende de,

Yağmurların altında, bulakların kenarında.

Türküsünde, koşmasında, şarkısında,

Tamamda da, noksanda da,

Papatya gibi yalnızdı, kuşyemi gibi yalnızdı.

. . . . . . .

İğneden ipliğe işte Bektaş, yapayalağuzdu...'

3. Göğe Bakma Durağı

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım

Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından

Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından

Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar

Şu aranıp duran korkak ellerimi tut

Bu evleri atla bu evleri de bunları  da

Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım

İnecek var deriz otobüs durur ineriz

Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya

Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum

Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun

Herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam

Herkes yokken biz oluruz biz uyumıyalım

Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda

Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım

Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum

Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi

Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor

Seni aldım bu sunturlu yere getirdim

Sayısız penceren vardı bir bir kapattım

Bana dönesin diye bir bir kapattım

Şimdi otobüs gelir biner gideriz

Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç

Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin

Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat

Durma kendini hatırlat

Durma göğe bakalım

4. Umuttur

'Ben beni sevdikçe ey yar derdim artar daima”

Çünkü beni sevsen de

Güvenmezsin bana bilirim

Ama artan her şeyle birlikte yanlışlık da artar

Mesela her su gözyaşı olur

Her dönem bir hazin geçiş

Suya boşversem yanılsama

Aya baksam bir bulut

Sevgisizlikle birlikte yanlışlığın hükmü başlar

Bir düşün kaç kişiyiz bildirilerde

Şimdilik kaç paralığız hele akşam olunca

Bunca sütsüzün kahrını çektik düşün ki

Gene de soluğumuz

Bir orman yangını sanılır oralarda buralarda

Ezildik gerçi ama horlanamadık bunu hatırlarsın

Mutlaka hatırlarsın bunu

Tut ki enver bırakır tehdidini

Ethem başlar

Çünkü beni sevsen de bana güvenmezsin iyi bilirim

Apoletim sırmasız hatta hiç yok

Su içsem ağzımın kenarlarından dökerim

Neyi hatırlatır benim sana uzak bir bakışım bilirim

Aslında mutsuz yaşayıp gidiyoruz

Ölüme direnerek şimdilik

Şimdilik alımlı bir başka mutluluklara özenerek

Aşkımız ve mutfak rafları ve uçaklar üstüne korkumuz

Bir yudum gelecek ve mutlu saatler üstüne korkumuz

Ama birlikte biliyoruz: eğilecek bugünkü başlar

Sev beni, alış bana

Kimse ürkütemez bağlandığımız güzelliğin utkusunu

Sev beni, bir dağ gölgesi kadar sev

Şimdilik bırak musluğun sızmasını damın akmasını

Bir tırnak gibi büyü domuz bir tırnak gibi

Zorlayarak her bir yanı

Çünkü biraz sonra umut başlar her günkü, başlar

Aslında bir alıştırmadır umut

Öbürlerinin azıcık nefes diye bağışladığı

-Baharı beklemeye benzer-

Hain ve olmayanadır çünkü

Umutsuzluğu taşır yanında

Oysa nasıl olsa gelecektir bahar denen tarih

Önüne durulmaz mantığıyla doğanın

Yeşilden olma birim

Sudan gelme itmeyle

Umut yoktur

Kimse yoktur umut etmemeyi önleyecek

Çünkü umut kaçınılmaz gelecektir

Bütün gümbürtüsüyle

Umut kaçınılmaz gerçektir çünkü

Biri Asya’da biterken sözgelişi, Şili’de öbürkü başlar '

5. Acıyor

'Mutsuzluktan söz etmek istiyorum

Dikey ve yatay mutsuzluktan

Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun

Sevgim acıyor

Biz giz dolu bir şey yaşadık

Onlarda orada yaşadılar

Bir dağın çarpıklığını

bir sevinç sanarak

En başta mutsuzluk elbet

Kasaba meyhanesi gibi

Kahkahası gün ışığına vurup da

öteden beri yansımayan

Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi

Öbürünün bir kadından aldığı verem

Bütün işhanlarının tarihçesi

sevgim acıyor

Yazık sevgime diyor birisi

Güzel gözlü bir çocuğun bile

O kadar korunmuş bir yazı yoktu

Ne denmelidir bilemiyorum

sevgim acıyor

Gemiler gene gelip gidiyor

Dağlar kararıp aydınlanacaklar

Ve o kadar

Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır

Sonbahar geldi hüzün

İlkbahar geldi kara hüzün

Ey en akıllı kişisi dünyanın

Bazen yaz ortasında gündüzün

sevgim acıyor

Kimi sevsem

Kim beni sevse

Eylül toparlandı gitti işte

Ekim filanda gider bu gidişle

Tarihe gömülen koca koca atlar

Tarihe gömülür o kadar'

6. Geyikli Gece

Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta

Herşey naylondandı o kadar

Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı

Ama geyikli geceyi bulmadan önce

Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.

Geyikli geceyi hep bilmelisiniz

Yeşil ve yabani uzak ormanlarda

Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan

Hepimizi vakitten kurtaracak

Bir yandan toprağı sürdük

Bir yandan kaybolduk

Gladyatörlerden ve dişlilerden

Ve büyük şehirlerden

Gizleyerek yahut dövüşerek

Geyikli geceyi kurtardık

Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı

Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk

Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza

Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları

Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk

Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz

Bilir bilmez geyikli gece yüzünden

'Geyikli gecenin arkası ağaç

Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü

Çatal boynuzlarında soğuk ay ışığı'

İster istemez aşkları hatırlatır

Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş

Şimdi de var biliyorum

Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz

Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli...

Hiçbir şey umurumda değil diyorum

Aşktan ve umuttan başka

Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı

Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.

Biliyorum gemiler götüremez

Neonlar teoriler ışıtamaz yanını yöresini

Örneğin manastırda oturur içerdik iki kişi

Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek

Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı

Koltuk altlarımız gitgide tatlı gelirdi

Geyikli gecenin karanlığında..

Aldatıldığımız önemli değildi yoksa

Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak

Gümüş semaverleri ve eski şeyleri

Salt yadsımak için sevmiyorduk

Kötüydük de ondan mı diyeceksiniz

Ne iyiydik ne kötüydük

Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa

Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı...

Ama ne varsa geyikli gecede idi

Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan

Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda

Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında

Büyük otellerin önünde garipsiyorduk

Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte

Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız

Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk

Yahut bir adam bıçaklasak

Yahut sokaklara tükürsek

Ama en iyisi çeker giderdik

Gider geyikli gecede uyurduk

'Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede

İmdat ateşleri gibi ürkek telaşlı

Sultan hançerleri gibi ay ışığında

Bir yanında üstüste üstüste kayalar

Öbür yanında ben

Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım

Domino taşları ve soğuk ikindiler

Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık

Gölgemiz tortop ayak ucumuzda

Sevinsek de sonunu biliyoruz

Borçları kefilleri bonoları unutuyorum

İkramiyeler bensiz çekiliyor dünyada

Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum

Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum

İyice kurulamıyorum saçlarını

Bir bardak şarabı kendim için içiyorum

'Halbuki geyikli gece ormanda

Keskin mavi ve hışırtılı

Geyikli geceye geçiyorum'

Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.

7. Sibernetik

Üç kere üç dokuz eder

Bilirsin,

Birin karesi birdir.

Karekökü de bilirsin.

'Mutlu aşk yoktur',

bilirsin...

Ama baharda ya da dışarda,

Sonsuz göğün altında,

aşkın aşkla çarpımı,

garip bir biçimde,

hep sonsuzdur,

karekökü de yoktur...

8. Acının Coğrafyası

'kente kapandık kaldık tutanaklarla belli

sirk izlenimlerinden seçmen kütüklerinden

yüzlerimiz temmuzdan ötürü sallanır ve uzar

ve her köşe bir tuzaktır

birer darağacıdır her meydan saati

öğle vaktini kesinlikle gösteren

oysa hep güçlü dağları görmenin zamanıdır

çığlığım uzun uzun kalır içimde

yani güller giyinmiş bir adam nerde ben nerde

rüzgâr bir dirimi dört yöne bölerken tepelerde

ve gece duruşmasından yeni çıkmışken

sabahın terazisi eksik tartar gölgemi

artık öyle açık ki kuşkuya yer yok

kim gelirse gelsin acıya hep yer vardır

tutanaklarda duvar diplerinde ve bazı yerlerde

örneğin çukurova ve mekong köylerinde

acıdır ağacın gölgesini yapan

bunu herkes bilir

kutsal acı besleyen acı sütünü emiyoruz

yatıyoruz seninle terli döşeklerde

saati seninle kuruyoruz bir çalar saati

sen donatıyorsun kalbimizi

kalbimiz çoğu zaman yeterli ve ürkek

kendi çoğunluğunu kendi üreterek

kente kapandık kaldık iki cadde iki alan bir saat

mutsuzluk acıya varana kadar

artık yeminimiz bir tatar gölgesi gibi

öyle bir gölge ki belki çok dardır

kısa vakitlerinde aceleci akşamın

artık öyle açık ki kuşkuya yer yok

acıya hep yer vardır aramızda

dört cepli yeleğim aynı kolaylıkla taşır her şeyi

bozuk paraları da umutsuzluğu da

aynı kolaylıkla tutmuş gibi olurum

güneşin yedi renk ayasını

biliyor musun güçlü dağları görmenin zamanıdır

şimdi bir bağırsan çok iyi biliyorum

ya da üst üste silah atsan

kent tepinir belki bütün kuşlar uçar

belki değil mutlaka

ama

bir tanesi mutlaka kalır.'

9. Tomris

'senin için alışılmış şeyler söyleyemem sana yaraşmaz

kış gecesi amcamızdır bahar yakından kardeşimiz

alır başımı erzincan’a giderim seni düşünmek için

dörtlükleri bozarım çünkü dağlar ne güne duruyor

kıyılar ve eskimeyen her şey seni anlatmak için

bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur

ne var ki ıslanır gider coskunluğum durmadan

durmadan

dağ biraz daha benden deniz her zaman senden

hiçbir dileğimiz yok şimdilik tarihten coğrafyadan

kimselere benzemesin isterim seni övdüğüm

seni övdüğüm zaman

güzel bir çingene yalnız başına dolaşmalı kırlarda

seni övdüğüm zaman'

10. Çünkü herkesin bir gideni vardır

'Herkesin

Bir umudu vardır,

Bir savaşı,

Bir kaybedişi,

Bir acısı,

Bir yalnızlığı,

Bir hüznü…

Çünkü herkesin bir gideni vardır,

İçinden bir türlü uğurlayamadığı…'

11. Bir Yazı Anlamak

'

kışsa

zordur bir yazı anlamak

gerçekten kurtulamadım o yaz gününden

papatya firengi ve haritalar

suskunluk uzay ve bütün öbür şeyler

kim nasıl tanıyorsa beni öyleydim işte

sağ tarafımda deniz solumda rüzgar

aldığım son solukla

kıvılcım gibiydim cıgaraydım

olur olmaz şeyleri

ve eski yalıları yakmaya

tanıdığım hiç kimse

istemiyordu sorulmasını

geldiği ülkenin

sen sor haziran

duruldum

sonraları selanikli bir kadını elinden

bildiğimiz rakıyı içtim

o ne günler güneşler

o ne şarkılardı

selanik kaç para

İstanbul umurumda mı

bir zamanlar

bir çocuk olduğum geçti aklımdan

o da çocuktu bir zamanlar

bir yazı anlamak

zordur ve anlamlıdır

bana kalırsa

en saygın işidir kişinin

çünkü güneş ve kalın mavi

insana hiçbir şey hatırlatmaz

öyle ki toparlar hayatın kalbini

ve o zaman

çökelir yaz

tutarak kendi kalbini

umutlar sarıya bırakır kendini

gül uzar karanfil kokar

o zaman sorarım

şimdi mi

ve biz

bir yazı o zaman anlarız belki'

12. Senfoni

'Önce sesin gelir aklıma

Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm

Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli

Sonra cumartesi günleri gelir

Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum

Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.

Kırk kere söyledim bir daha söylerim

Savaşta ve barışta, karada ve denizde,

Düşkünlükte ve esenlikte

Zamanımız apayrı bize göre

Yanyana olduk mu elele

Aç kalsak ağlamayız biliyorum.

İçim güvercinleri okşamış gibi rahat

Sen yanımdayken ister istemez

Geniş meydanlarda akşam üstleri

Üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar.

Sen yanımdayken ister istemez

Uzak ırmakları hatırlıyorum.

Arasıra düşmüyor değil aklıma

Yabancı kadınların sıcaklığı

Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım

Yanında ihtiyarlamak istiyorum... '

13. Ekinoks

'yazı orada geçirdik kışa gerek kalmadı

safça acemice şarkılar söylendi oyunlar oynandı

sözde sevinç haline getirildi yıllanmış hüzünler

aşklar unutuldu ve bazılarına yeniden başlandı

“insan yaşlandıkça kurtulur” demiş birisi

korkudan belki yılgınlıktan ve başka bir şeylerden

oysa yaşlandıkça bulunur mavinin en iyisi

akasya çürür tren hızlanır eller ufalır gibi

kim yitirir sözgelimi bir başkasının bulduğunu

evet kim yitirir kim bulur

herhangi bir akşam alacası değil ki bu

imdi ey kış diyorum seni de orda geçirseydik

kim düşünecekti bir kumsalda

sabahın tanıksız kendi kendine olduğunu

“oysa” diyor birisi

“sabah yeniden hatırlamadı yaşamayı”

bana kalırsa “oysa” diyenlerden hep korkmaı

“oysa ölüm var” da diyebilir aynı kişi

oysa ölüm yakın olmamalı

süzgün ve uzun şeylerden de korkmalı bana kalırsa

uzun süren devrimlerden süzgün aşklardan

ve bunlara benzeyen başka şeylerden

akasya hemen çürümeli tren birden hızlanmalı

şimdi ey kış diyorum

ne kadar sürersen sür

yaz güzeldi ve sapsarıydı

herkes doydu ve eylendi oyunlar oynandı

oteller ve sokaklar da sapsarıydı

kimler ne konuştu ne yitirdi ne kazandı

ama bir şey vardı eksilen ya da çoğalan

kumun altında mı denizin üstünde mi masalarda mı

“dünya bir sanrıdır” diyor birisi

“belki bir sancı”

ne bırakmıştım orada sahi

mor gibi soylu bir şey mi

bir eziklik mi yoksa

herkes ne kadar mutluydu “oysa”

ne bıraktıysam o kadar kaldı orda'

14. Açlık Çoğunluktadır

'Gülü çiğdemi filan bırak

Sardunyayı karidesi filan bırak

Acıyı ve ölümleri bırak

Oy pusulalarını ve seçimleri bırak

Evet

Seçimleri özellikle bırak

Çünkü açlık çoğunluktadır

Her kişinin ukala ömrü

Yeter sanılır çiçeklenmeye

Ve dünyanın karanlığından

Bir aşk bahanesiyle kurtulmaya

Kaçıp giden baharların anısı

Elden ele devredilen bir gençlik duygusu

Laleler sümbüller bütün öbür boklar püşürler

Hakkım var mıdır bunları söylemeye

- vardır

Güneş doğarken ve batarken

Yazdan kışa girerken ve kıştan çıkarken

Ve dağda ve kırda

Hakkım vardır -

Çünkü en azından dünyadan

Dölsüz katırlar geçer

Yüklü vagonlar geçer

Demir yüklü şilepler geçer

Yelkenleri işletenleri ve tayfalarıyla

Ve onların karıları ve çocuklarıyla

Ve bilinmez sanılır geleceği

Bir demiryolu makasçısının

Oysa kesinlikle yazılmıştır

Her sevgi kitabında

Asıl olan açlıktır

Çoğunluktadır

Sevişmek o yüzden gereklidir

Evet açlık, yok olsun bütün incelikler

Mendiliniz var mı, kabak ograten

Bof strogonof mantar fileminyon

Güneş görmemiş midye

Midye görmemiş güneş

Ve soygun halindeki otel malzemeleri

Ve altın arayıcılar

Ve istedikleri yerlerde

Yüksek graviteli petrol bulanlar

Hem thames kıyısında

Hem mekong deltasında

Bir kalça fotoğrafına bunlarla birlikte bakanlar

Çoğunlukta değildir

Açlık çoğunluktadır

Artık her şeyi yaşadık

Ve birlikte düşündük

Ve düşündük ki her şey cehennem

Bir bakışta

Ve cehennem

Başarılmamış bir savaştır

Dünyanın ortasında kullanılmamış bir su

Cehennem, insanın kendi ciğeri

At sırtında taşınan ölü

Kundağa girmeyen bebe

Karanlıklarda açan çiçeklerin

Bir insanın ölümüne dönüşü

Bir insan ölümü olmaya

Çünkü açlık çoğunluktadır İşte o zaman diyorum ki -

Gelişin şen olsun senin

Her şey esirgesin seni

Çünkü açlık çoğunluktadır

Ve ezecektir gücüyle dünyayı

İkimize bir aşk elbette yetmez

Türlü şeylerin savunulduğu -

Diriliğe eşitliğe tokluğa

Artık ayıp olan tokluğa

Çünkü açlık çoğunluktadır

Açlık.'

Leyla ile Mecnun - Göğe Bakma Durağı

Popüler İçerikler

Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Önce Meydan Okuyup Sonra R Yapmıştı: Murat Övüç "Bülentinkiler Sahte" Dediği Diva'nın Eteklerine Kapandı!