Sinemada Nostalji Yapmak İsteyenlere: 80'li Yılların En İyi 20 Filmi

Eğer 90'lı yılları da özlediyseniz bu galerimize bekleriz :)

20. E.T. the Extra-Terrestrial (1982) (7.9)

Meraklı bir uzaylı grubu, ziyaret etmek ve meraklarını gidermek üzere dünyaya gelirler. Geri dönüşleri esnasında aralarından bir kişiyi memleketlerine döndürmeyi unuturlar. 3 milyon yılı uzaktan gelen bu sevimli yaratık korku içerisinde, hiç tanımadığı bir yerde tek başına kalmıştır. Elliot isimli, 10 yaşlarında bir çocuk, yapayalnız olan bu yaratığı sahiplenip evine götürmeye karar verir. Elliot, sadece E.T'yi tanırken değil; önyargıları yıkmaya çabalarken de büyük bir efor sarf edecektir.

19. The Untouchables (1987) (8.0)

Eliot Ness, suç oranının arttığı ve polis teşkilatının günden güne kötüye gittiği bir dönemde Chicago’ya atanan bir federal ajandır. Ness’e verilen görev mafya elebaşı Al Capone’u etkisiz hale getirmektir. Fakat Capone şehirdeki gücü o kadar yüksektir ki başlangıçta kimse Ness’in başarılı olabileceğini düşünmez.

Gittikçe cesaretini kaybetmekte olan Ness bir gün deneyimli bir polis memuru olan Jimmy Malone ile tanışır ve yakın bir dostluk kurar; Malone Ness’in Chicago’daki teşkilatta rastladığı ilk dürüst insandır... Malone’un yardımıyla Ness özel ekibine silahşör George Stone’u ve muhasebeci Oscar Wallace’ı ekleyerek Capone’un çevirdiği karanlık işlerin üzerine gitmeye başlar. Ekibin Capone’a karşı kullandığı taktiklerin bir kısmı hiç de yasal değildir...

Brian De Palma’nın eski gangster filmlerini anmısatan başyapıtı Dokunulmazlar çekildiği 1987’den altı yıl sonra bir TV dizisi olarak uyarlanmıştı. Sean Connery, Kevin Costner, Robert De Niro gibi birinci sınıf aktörleri içeren bir oyuncu kadrosuna sahip olan film DePalma’nın en çok tanınan yapıtı.

18. Dead Poets Society (1989) (8.0)

'Ölü Ozanlar Derneği', hakikaten devrimci bir bakış açısına sahip olan kitap/filmlerden birisi. Gerek anlatımı, gerekse de başroldeki Robin Williams'tan genç oyunculara dek, herkesin üst düzey performans göstermesi filme lezzet katıyor. Filmde yer yer gerçeküstü göndermeler ve arkadaşlar arası dayanışmayı çok etkili bir şekilde dışavuran sahneler mevcut... 1950’lerin Welton Akademisi ciddi, disiplinli ve akademik çevrelerde saygınlığı yüksek olan ancak gerikafalılığın iktidarda olduğu bir okuldur. Okul yönetiminin muhafazakar ve ortodoks tavırları okulu öğrenciler için sıkıcı ve bunaltıcı bir yer haline getirmektedir. Fakat yeni İngilizce öğretmeni John Keating’in okula atanmasıyla çok şey değişecektir... Keating öğrencilerine ders kitaplarını yırtıp atmalarını, kalıplaşmış düşünce şekillerinden uzaklaşmalarını ve hayatlarını dolu dolu yaşamalarını öğütlemesiyle okulun statükocu tavrına son derece zıt bir profil çizmektedir. Öğrencilerini şiir ve nitelikli edebi yapıtlarla tanıştıran Keating onların pek çoğu üzerinde derin bir etki yaratır ve onların geleceğe dair hayallerinin şekillenmesini sağlar. Elbette Keating’in yaklaşımının okul yönetimi tarafından farkedilmesi ve üstüne gidilmesi uzun sürmeyecektir. Fakat okul müdürü Nolan Keating’i okuldan uzaklaştırma kararı aldığında hayatlarını değiştirdiği öğrencileri Keating’i savunmak için harekete geçerler. 1989’da dört dalda Oscar’a aday olan Ölü Ozanlar Derneği, Tom Schulman’a En İyi Senaryo ödülünü getirmişti. Williams'ın da, ilerici öğretmen rolüyle destan yazdığını ve kariyerinin en iyi oyunlarından birini çıkardığını da söylemek mümkündür...

17. Rain Man (1988) (8.0)

Çoğumuz, muhtemelen Rainman filmine dek 'otizm' kavramına yabancıydık. İşte, muhteşem ikili Dustin Hoffman ve Tom Cruise'un, gerçekten harika bir ikili performans gösterdiği, birbiriyle tamamen zıt karakterli iki kardeşi canlandırdığı 'Yağmur Adam', artık bir klasik olarak kabul ediliyor çoğu sinema otoritesi tarafından... Filmde Los Angeles’ta maddiyate dayalı bir hayat süren fırlama Charlie ile değişik bir hastalığa sahip Raymond'un dramatik ama aynı zamanda komik de olabilen serüvenleri anlatılıyor. Serseri Charlie, yıllardır uzak kaldığı babasının ölümü üzerine 3 milyon dolarlık mirastan yararlanacağını düşünerek hayaller kurar. Oysa kendisine sadece 1949 model bir Buick bırakan babası, servetin tamamını Charlie’nin daha önce varlığından haberdar olmadığı ağabeyi Raymond’a bırakmıştır. Önemli bir ayrıntı ise, Raymond’un bakıma muhtaç, otistik bir dahi olmasıdır! Maddiyatçı Charlie mirasın en azından bir kısmından vazgeçmek niyetinde değildir. Bunun için Raymond’u kaldığı klinikten kaçırıp ülke çapında bir seyahate çıkarır. Yol boyunca ağabeyinin yaşamı zorlaştıran alışkanlıklarıyla çileden çıksa da otistik adamın matematik ve hafızalama konusundaki insanüstü yeteneği karşısında bol bol hayrete düşer. Nihayetinde Las Vegas’taki kumarhanelerde bu az bulunan kabiliyetten yararlanarak hile yapmaya bile çalışır. Yol boyunca Charlie, sadece Raymond’u değil, geçmişinin bir parçasını ve belki de kendini keşfetme fırsatı da bulacaktır. Dört adet Oscar heykelciği yönetmen Barry Levinson’a, senarist Ronald Bass’a, başroldeki Dustin Hoffman’a ve elbette Yağmur Adam filminin kendisine layık görülmüştü. Tom Cruise ise ödül töreninden eli boş dönmüştü...

16. Gandhi (1982) (8.1)

1900'lü yılların başında, Hindistan'dayız... İngiliz sömürüsü altındaki ülke, esareti tüm iliklerinde hissetmekte, özgürlük kavramının hissettirdiklerini günden güne yitirmektedir. Bu dönem ortaya çıkan bir kişilik, epik bir tarih yazarak, insanlık tarihinin en önemli kahramanlarından biri haline gelecektir. Tüm zamanların en ilham verici kişiliklerinden biri olacak bu adam, Hindistan tarihinin en önemli kişiliği Mahatma Gandhi'den başkası değildir...

Biyografi filmleri türünün en yetkin örneklerinden biri olan Gandhi, birçok sebepten dolayı etkisini asla yitirmeyecek, epik bir yapıttır. Akademi Ödülleri'nde sekiz dalda Oscar kazanan film, 300.000 kişiden oluşan, sinema tarihinin en kalabalık sahnesi rekorunu elinde bulunduran cenaze sahnesiyle hafızalara kazınmıştır.

15. Stand by Me (1986) (8.1)

Kayıp bir cesedin ardına düşen bir grup çocuğun maceralı yolculuğunu konu alan film bir yazar olan Gordie Lachance’nın gözünden anlatılır. Gordie gazetelere göz gezdirirken bir çocukluk arkadaşının öldüğü haberini görür. Daha sonrasında birlikte atıldıkları maceralı yolculuğu hatırlamaya başlar… Gordie sessiz ve akıllı bir çocukken tek uğraşı büyük zevk aldığı kitapları okumaktır. Vaktinin çoğunu birlikte geçirdiği arkadaşları Chris, Teddy ve Vern’le birlikte, kasabayı saran cinayet haberini duymuşlardır. Küçük bir çocuğun cesedinin bulunduğu yere doğru yolculuğa çıkan bu dört yakın arkadaş, yolculuk sırasında çeşitli maceraları deneyimlerler. 

‘When Harry Met Sally’ ve ‘This Is Spinal Tap’ gibi kültleriyle tanınan yönetmen Rob Reiner imzalı olan film Stephen King’in aynı isimli kısa bir öyküsünden uyarlanmıştır.

14. The Terminator (1984) (8.1)

Çekildiği dönemden çok uzak bir gelecekte, 2029 yılında geçen fütüristik filmde yeryüzü artık robotlar tarafından kontrol edilen ve bu robotlara karşı savaş veren bir grup insanlık direnişçisinin yaşadığı bir gezegendir. Makineler sahip oldukları sınırsız gücü istedikleri gibi kullanmakta, sadece daha fazla güçlü olmanın peşindedirler. Bu nedenle akıllıca bir plan yapan makineler, geçmişi değiştirmeye karar verirler; böylece kendi istedikleri türde bir geleceğe sahip olabileceklerdir. İnsanlık direnişinin eski önderlerinden Sarah Connor’ı öldürmesi için tasarlanan Terminatör isimli android, kadını öldürerek, gelecekte insanlığın direniş önderi olacak oğlu John Connor’ın doğmasını da engellemek için geçmişe gönderilir. 

Bilimkurgu türünün en ses getiren yapımlarından biri olan Terminatör serisinin bu ilk filmi serinin ve türünün en kusursuz filmi olma özelliğinde. James Cameron’ın çizdiği bu kusursuz kıyamet sonrası dünya senaryosu, başarısının önemli bir payını seriyle kültleşen Arnol Schwarzenegger’e borçlu.

13. Platoon (1986) (8.2)

Chris Taylor isimli bir öğrenci okulunu bırakarak gönüllü asker olarak Vietnam Savaşı'na katılır. Vietnam'da bir sınır cephesine atanan Taylor cephede hüküm süren olumsuz hava koşulları ve yorucu şartlar nedeniyle bitap düşer. Bir gece Vietnam'lıların saldırısına tanık olan bölük bu hengame esnasında kimi askerlerin ölümüne tanık olur. Bu küçük askeri birlikte iki çavuş arasında yaşanan güç gösterileri de işlerin yolunda gitmemesiyle sonuçlanıyordur. Ne için savaştığını bilmeyen bu insanlar günden güne hayat, ölüm ve savaş kavramlarına dair inançlarını kaybetmektedirler. 

Amerikan sinemasının en çok değindiği tarihsel olaylardan biri olan Vietnam Savaşı'nı işleyen film bu konu üzerine yapılmış en gerçekçi yapıtlardan biridir. hakkında yapılmış en sert filmlerden biri olarak kabul ediliyor. Oliver Stone imzalı film sekiz dalda Oscar'a aday gösterilip dört dalda kazanmıştır.

12. Indiana Jones and the Last Crusade (1989) (8.3)

Tarihin en ünlü maceracı arkeologu Indiana Jones’a babası Dr. Henry Jones tarafından bir günlük gönderilir. Bu günlüğün içerisinde gizemli Kutsal Kase’ye dair bazı ipuçları ve bir harita bulunmaktadır. Özel bir koleksiyoncudan babasının ortadan kaybolduğunu öğrenen Indiana Jones, müze kuruatörü Marcus Brody’i de yanına alarak İtalya’ya babasını aramaya gider. Burada kendilerini buldukları yer ise bir Nazi bölgesidir ve Naziler de Kutsal Kase’nin peşindedir. Babasını kurtarmaya giden Indiana’nın birincil hedefi Kutsal Kase’yi Nazilerden önce ele geçirmek olacaktır. 

‘En İyi Efekt’ dalında Oscar’ı kazanan film usta yönetmen Steven Spielberg imzalı; başrolleri ise usta oyuncular Harrison Ford ve Sean Connery paylaşıyor.

11. Scarface (1983) (8.3)

Fidel Castro, Küba’da istenmeyen rejim muhaliflerine Amerika’ya göç etme hakkı tanır. Küba’ya göç edecek olan binlerce insanın içerisinde azılı suçlular ve akıl hastaları da vardır. Bu azılı suçluların en bilinenlerinden Tony Montana da yakın arkadaşı Manny Ribera ile Miami’ye göç eder. Montana kendisini ülkenin uyuşturucu babalarından biri olan Frank Lopez’in kanatlarının altında bulur. Montana’nın ise geldiği yerlerden daha yükseklere ulaşmak yönünde oldukça iddialı ve cesur hedefleri vardır.

1932 tarihli kült filmin Brian De Palma tarafından yeniden çevrilmiş hali olan Scarface’in senaryosunu Oscar’lı yönetmen ve senarist Oliver Stone yazdı. Tony Montana’yı ise Al Pacino canlandırıyor.

10. Raging Bull (1980) (8.3)

Raging Bull ortasiklet bir boksörün dizginlenemez kariyer hırsının, boksörün hayatına olan etkilerine odaklanıyor. Her zaman en iyisi olmak için kendine zarar verecek derecede korkutucu bir hırs barındıran boksör Jake La Motta, bu agresifliğini sadece ringte rakipleri üzerinde değil; ring dışındaki özel hayatına da taşıyor. Bu nedenle zamanla kariyerini kendi elleriyle un ufak ederken yakın çevresini de yavaş yavaş kaybediyor. 

Bu yükseliş ve düşüş hikayesini, bizlere boksörün kendi sesinden anlatan siyah-beyaz film, usta yönetmen Martin Scorsese imzalı ve özellikle başroldeki Robert De Niro’nun muazzam oyunculuğu daha uzunca yıllar hafızalardan silinmeyecek türden. Usta aktörün bu başarılı performansıyla Akademi Ödülleri’nde Oscar’ı kucakladığını hatırlatalım.

9. Die Hard (1988) (8.3)

Noel gecesi New York polis departmanı dedektifi John McClane günden güne uzaklaştığı karısı Holly’le arasını düzeltmek ve tekrar barışmak için Los Angeles’a gelir. Holly şirketinin yılbaşı partisi için Nakatomi Plaza’dadır ve McClane bu binaya doğru yola çıkar. McClane plazaya vardığında kıyafetlerini değiştirmek için bir odaya girer. Bu esnada bir grup Alman terörist binayı kuşatarakk içindeki insanları rehin alır. Ellerinden kurtulabilen tek kişii McClane’dir. Şimdi McClane’e düşen görev içerisinde eşinin de bulunduğu bu kalabalığı kurtarmak olacaktır. 

Aksiyonun sinemasının en önemli örneklerinden biri olan Die Hard kendisinden sonra çekilen üç devam filmiyle bir seri haline getirilmiştir. Bruce Willis’in dünya çapında tam anlamıyla tanınmasını sağlayan film Akademi Ödülleri’nde dört kategoride Oscar’a layık görülmüştür.

8. Star Wars: Episode VI - Return of the Jedi (1983) (8.3)

Luke Skywalker ve arkadaşları Han Solo’yu kurtarmak üzere Tatoonie gezegenine doğru yol almaktadırlar. Bu esnada İmparatorluk ise ikinci Death Star’ı yok etmek üzere büyük bir saldırıya hazırlanmaktadır. Luke Skywalker’ın aklında gezegeni kurtarmak ve babasını yeniden gücün aydınlık tarafında doğru çekmek vardır.

George Lucas’ın zihninden ve Richard Marquand’ın kamerasından perdeye yansıyan Star Wars VI: Return of the Jedi, ilk üçlemeye son noktayı koyuyor ve başta Darth Vader olmak üzere bütün karakterlerinin kaderini belirliyor.

7. Amadeus (1984) (8.4)

Dünya müzikal tarihine yön veren deha Mozart, gündelik yaşamında gerçek bir arıza karakter olarak yaşamdan bir hayli kopuk bir hayat tarzı sürdürmektedir. Yeteneğini dışa vurmak için ilginç bir yol seçen sanatçı tutarsız davranışlarda bulunmayı bir alışkanlık edinmiştir. Yaşamı ile müziği zıt kutuplarda ilerleyen Mozart, yeteneğini sergilemek için mantıksız hareketlerde bulunur. Adeta bir 'tutunamayan' profili çizen Mozart, bu sağlıksız yaşamı yüzünden Antonio Salieri'yi endişelendirmektedir. Diğerine göre çok daha disiplinli ve müzik konusunda hırslı olan Antonio, müziğin tanrısı kadar başarılı olamamaktadır. Bu düşünceler zamanla farklı bir ilişki kurmalarına neden olur... Müzik konusunda yüce bir yeteneğe sahip olan Amadeus Mozart ile Antonio Salieri’nin ilişkisine odaklı bir başyapıt. Sanat ile sanatçının kişiliği arasındaki ilişkiye odaklanan ve usta müzisyenin yaşamını, Salieri üzerinden anlatan bir klasik.

6. Brazil (1985) (8.4)

Günümüzden çok uzak bir gelecekte geçen film insanoğlunun distopik sonlarından birini ele alıyor. Son derece fütüristik ve karanlık bir atmosfere evrilen bu dünyada yaşayan insanlardan biri olan Sam Lowrey, sıradan bir devlet memuru. Fazlasıyla bunaldığı işinden ve teknolojinin ta kendisinden kaçmasının tek yolu ise hayal ve rüyalarına sığınmak. Rüyalarında her daim kendisini bekleyen figür tanımasa da kurtardığı gizemli bir kadındır. Sam'i rüyalarındaki kadına yaklaştıran şey terörist olmakla suçlanan Jill Layton isimli kadın olur. 

1985 yılı için döneminin bir hayli ötesinde çekilen Brazil distopik filmlerin en önemlilerinin başında geliyor.

5. Full Metal Jacket (1987) (8.4)

Bir grup acemi asker kendilerini nasıl bir eğitimin beklediğinden ve nasıl bir işin içine girdiklerinden habersiz bir biçimde üslerinin önünde dikilmektedirler. Askerlik ve savaş kavramlarının ciddiyetlerini fark etmeleri için savaşa gitmeleri gerekmeyecektir.

İlk bölümünde savaş için antrenman yapan bir grup deniz piyadesinin Parris Island’da edindiği tecrübelere odaklanan Full Metal Jacket ani bir geçişle savaşın en ağır biçimde cereyan ettiği tarihlere taşıyor seyircisini. 

Full Metal Jacket, fazlasıyla detaycı ve dokunaklı bir anlatımla askerlerin ve askerliğin, Vietnam savaşı esnasındaki zihnini peliküle döküyor.

4. Once Upon a Time in America (1984) (8.4)

David 'Noodles' Aaronson, Manhattan'ın banliyölerinden birindeki yahudi mahallesinde hayatta kalmaya çalışan yoksul bir çocuktur. Kendisi gibi arkadaşlarından oluşan ve Noodles'ın liderliğini yaptığı ufak çaplı suç çetesi, zamanla yükselişe geçer ve sonunda 30'lu yılların en azılı gangsterleri haline gelirler. Ancak bu ün, ekibin dağılmaya başlamasıyla sona erer. Yaklaşık 30 yıl sonra New York'a dönen Noodles, burada eski günlere geri dönüp geçmişiyle başbaşa kalır. 

Sinema tarihinin en önemli yapıtlarından biri olan film, İtalyan yönetmen Sergio Leone tarafından yazılıp yönetilmiştir. Harry Grey'in 'The Hoods' adlı romanından uyarlanan filmin başrollerinde Robert De Niro ve James Woods gibi usta isimler yer alıyor.

3. Back to the Future (1985) (8.5)

Deli dolu bilimadamı Dr. Brown zamanda yolculuğu mümkün kılan bir araba geliştirir. Bu makineyi ilk kullanan genç Marty ufak bir zamanlama yanlışıyla gelecek yerine geçmişe gönderilir. Otuz yıl öncesine dönen Marty’nin burada yaptığı bir hamle, kendi kaderini ilginç bir noktaya sürükleyebilecek bir hataya sebebiyet verir. Artık Marty’nin yapması gereken tek şey kendi doğumunu bile engelleyecek bu hatayı bir şekilde düzeltmeye çalışmak olacaktır.

Zamanda yolculuk temalı filmlerin atalarından olan ‘Geleceğe Dönüş’ hem yönetmeni Robert Zemeckis’in hem de dönem sinemasının şahlandığı anlardan biridir. Gösterime girdiği dönem insanlığını bir hayli heyecanlandıran ve kısa bir süre sonra kült mertebesine erişmiş, o güne kadar hep tv dizilerinde yer alan başrol oyuncusu Michael J. Fox'a da büyük ün getirmiştir.

2. Raiders of the Lost Ark (1981) (8.6)

Amerikan Hükümeti Ark of the Conenant’ı bulması için Arkeolog Dr. Indiana Jones'u görevlendirir. Ark’ta ünlü 10 Emir’in varolduğuna ve kutsal güçler olduğuna inanılmaktadır. Üstelik Hitler’in ajanları da Ark’ın peşindedirler. Jones, eski aşkı Marion’la birlikte Nepal’den Kahire’ye kadar tuzak ve tehlikeyle dolu bir maceraya atılır. 

George Lucas'ın 1930'lu yılların maceraperest aksiyon kahramanlarından ilham alarak yarattığı Indiana Jones karakterinin ilk filmi olan Kutsal Hazine Avcıları'ndan sonra, 1984'te Kamçılı Adam, 1989'da Son Macera, 1992 ve 1996 yıllarında Genç Indiana Jones Günlükleri ve 2008 yılında Kristal Kafatası Krallığı çekildi.

1. Star Wars: Episode V - The Empire Strikes Back (1980) (8.8)

Yeni Bir Umut'un sonundaki Yavin Savaşı'ndan 3 yıl sonra, İsyan Güçleri'nin üç kahramanı Luke Skywalker, Han Solo ve Prenses Leia Organa Darth Vader ve İmparatorluk güçleri tarafından aranmaktadır. Sonunda İmparatorluk Donanması Galaksinin bir ucundaki Hoth buzul gezegeninde üst kuran asi ittifakının yerini tespit eder. Darth Vader komutasındaki İmparatorluk ordusu asileri ablukaya alır. Asiler ciddi kayıplarla Buzul gezegeninden kaçmayı başarırlar fakat Millenium Falcon gemisindeki Han ve Leia İmparatorluk tarafından galaksi boyunca takip edilir. Bu arada Luke, Vader ve İmparatorun Klon ordusunu da kullanarak başlattığı meşhur Jedi katliamından kurtulan ve esrarengiz Dagobah gezegeninde yaşayan en bilge Jedi ustası Yoda'dan Güç hakkında çok şey öğrenir. Bu öğrendikleri Luke'un kaderi ile olan yüzleşmesinde ve Darth Vader ile karşılaşmasında ona kılavuzluk edecektir.Fakat Luke eğitimini yarıda keser çünkü Leia ile Han'ın tehlikede olduğunu hissetmiştir.Güç ile bütünleşmiş Obi-wan ve Yoda'nın ısrarlarına rağmen Luke, Han ve Leia'nın Vader tarafından kıstırıldığı, Han'ın eski arkadaşı Lando'nun yönetimi altındaki 'bulut şehri'ne gider. Fakat Vader Luke'u beklemektedir. Düello yaparlar.Luke,aslında güçlü olmasına rağmen eğitimi tam olmadığı için yenilgiyi tadacaktır.

Popüler İçerikler

"Bana Bilmediğim Bir Şey Söyle" Akımına Gelen Tıkanan Muhabbeti Açmalık Bilgiler
RTÜK Başkanı'ndan Gündüz Kuşağı Programlarına Son İkaz: "Toptan Yok Ederiz!"
Boks Tarihinin En Pahalı Maçı Öncesi Mike Tyson, Jake Paul'a Tokat Attı!