Sosyalistler ‘maaş-fiyat sarmalı’ denen şeyin tanımını doğru yapmalılar. Sermayenin yarattığı problemlerin bedeli, yine işçilere ödetilmeye çalışılıyor. Sonuçta, devletler ve şirketler iklim çöküşünün yarattığı tehlikeleri zamanında tanısalar ve karbon bağımlılığını azaltmak için yıllar önce işe koyulmuş olsalar, fosil yakıta bağımlılığımız daha düşük bir düzeyde olurdu.
Finans sektörünün sorumsuz uygulamalarının bedelini 2008 sonrasındaki süreçte işçilere ödettikleri gibi, salgının bedelini de yine emek gücüne ödetmeye çalışıyorlar. Bu defa hesabı ödeyenler, elinde ödeme imkanı olanlar olmalı.
Oxfam’ın geçtiğimiz ay yayınladığı bir rapora göre dünyanın en zengin on adamı, salgın esnasında gelirlerini ikiye katladılar. Geriye kalan yüzde 99’un gelirleri ise düşüş kaydetti. Bu esnada içinde yaşadığımız krizin mimarları olan fosil yakıt şirketlerinin gelirleri de rekorlar kırıyor. BP, Chevron, Exxon Mobil gibi şirketlerin gelirleri son sekiz yılın en yüksek düzeyine ulaştı. Yenilenebilir enerjiye yatırım yapmak yine elde ettikleri kazançları varlıklı hissedarlarına aktarıyorlar.
Maaş-fiyat sarmalı argümanları en son konuşulduğunda 1970’li yıllardaydık. O döneme sunulan argümanlara birçok sosyalist de razı olmuştu ve neticede işçi hareketlerine yönelik savaş kampanyası yürütülmesine önayak oldular. Aynı şeyin tekrar yaşanmasına izin veremeyiz.