7 Maddede Wes Anderson Sineması

Amerikan bağımsız sineması kuşkusuz altın çağını 90’lı yıllarda yaşamıştı. Bugün Amerikan sinemasının ustaları olarak adlandırılan Quentin Tarantino, Cohen kardeşler, Sofia Coppola, Paul Thomas Anderson, Spike Jonze gibi yönetmenlerin yıldızları bu yıllarda parlamıştı. Fakat bu isimlerin arasında birisi vardı ki, sinemasının özgünlüğü, biçimsel farklılığı ile bu isim bugün sadece Amerikan sineması içinde değil dünya sinemasında çok farklı bir yerde olan Wes Anderson’dı. Anderson sinemasal saygınlığını sadece seyirci özelinde sağlamıştı kuşkusuz.

Martin Scorses da Rushmore filmini gördükten sonra Anderson’ı kendisinin velihatı ilan ederek onu sinema camiasında çok özel bir yere konumlandırmıştı. Birçok kişi, Scorsese’nin velihatı olarak Anderson’ı seçmesine çok şaşırmıştı çünkü ikisinin de anlattıkları hikâyeler oldukça farklıydı. Fakat Scorsese ve Anderson’ı sinemasal olarak ortak noktada buluşturan durum ikisinin de olağanüstü birer zanaatçı olduklarıydı. Zaten Anderson’ı sinemada bu kadar özel kılan onu author yapan özelliklerden biri de bu zanaatkârlığı olsa gerek.

Bu içerikte Anderson'ın artık alâmetifarikası olan filmlerindeki pastel renkler, estetik kadrajlar, bir sahneden diğer sahneye geçerken kullandığı görsel metinler ve Fransız Yeni Dalgası'ndan ödünç aldığı kurgu tekniklerini inceleyeceğiz.

1. Wes Anderson'ın Ortalama Hastalığı

Tümünü ortak bir noktada birleştiren ve benzerlerinden hem fantastik hikayeleriyle hem de sinematografisi ve sanat yönetimiyle ayrılan Wes Anderson filmlerinin dikkatten rahatlıkla kaçabilecek muhteşem bir özelliği var: kusursuz şekilde ortalanmış sahneler. 

Wes Anderson'ın çektiği tüm filmlerin, türü ne olursa olsun, simetri takıntısı var. Merkezi tam burundan alınan oyuncular, yarıya böldükten sonra sağa ve sola eşit miktarda yerleşen insanlar, açılabilme özelliği olan tüm kapı, pencere ve çadırların açılma düzlemleri, dikkat çekmesini istediği her obje; bazen Hindistan'da bir taksinin aynasında sallanan boncuk işi, bazen açılan çekmecenin içinde duran cüzdan ekranın tam ortasına sabitleniyor.

Wes Anderson'ın Ortalama Hastalığı

2. Wes Anderson'ın Kuş Bakışı Sahneleri

Wes Anderson oldukça detaylı hazırlanmış bir masa üzerinde imzalanan bir kağıdın veya pikap üzerine takılıp çalıştırılan bir plağın kimine göre bu sıradan hikayesini, kuş bakışı sahneleriyle adeta eşsizleştiriyor ve tablolaştırıyor. Anderson bu tekniğe o kadar sık başvuruyor ki, bunu fark eden bir hayranı onun bu özelliğini konu alan, filmlerinden keyifli bir derleme video hazırlamış.

Wes Anderson'ın Kuş Bakışı Sahneleri

3. Wes Anderson'ın Renk Paletleri

Wes Anderson’ın düşkün olduğu prensiplerden bir diğeri pastel tonların hakim olduğu renk paletleri oluşturmak. Bu arada Wes Anderson filmlerini sadece yazmak ve yönetmekle kalmayıp, filmdeki kıyafetlerden, kullanılan mekanlara tüm detaylarını özenle ve büyük bir özveri ile tasarladığını da söyleyelim.

Favori renklerinden birinin sarı ve tonları olduğu hayli muhtemel olan Wes Anderson, bu paletleri filmin bütününe yayıyor. Filmin genelinde bir bütünlük sağlayan ve deyim yerindeyse filmi masallaştıran bu renkleri, gerektiğinde kontrast oluşturacak şekilde kullanarak, sahnede vurgulamak istediği ögeleri oldukça başarılı bir şekilde ön plana çıkarıyor.

Wes Anderson'ın Renk Paletleri

4. Wes Anderson'ın Müzik Kullanımındaki Ustalığı

5. Wes Anderson'ın Sürekli Aynı Aktörlerle Çalışması

Tim Burton gibi belli konularda takıntılı ve çoğunlukla aynı oyuncular ile çalışmayı tercih eden Wes Anderson'ın filmlerinde sık sık aynı oyuncuları oynatması sinema dünyasında oldukça önemli bir şey. Çünkü yönetmenin zihninden geçenlerin beyaz perdeye hakkıyla yansıyabilmesi için yönetmenin ve oyuncunun uyumlu olması, kısaca oyuncunun yönetmenin zihnine bakıyor olabilmesi lazım.

6. Wes Anderson'ın Aileye Dayalı Kurguları

Wes Anderson’ın neredeyse her filminde bulabileceğiniz aileler ve bir şekilde bu ailelerin birbirine destek olan insanlarla yeniden kurulması... 

Üç dahi çocuğun yetişkinliğini anlattığı Tenenbaum Ailesi’nde her evlat başka bir yerde başarısızlıkla boğuşurken, Gene Hackman’ın canlandırdığı babanın tuhaf çabalarıyla aile sonunda bir araya geliyordu.

The Darjeeling Limited, üç erkek kardeşin Hindistan yolculuğu sırasında aralarında yeniden bağ kurulmasını anlatıyordu. 

Arkadaşının yasını tutarken yaşanan olaylarla ailesi ve kendisini toparlayan Steve Zissou’nun öyküsünü ise The Life Aquatic with Steve Zissou'da izledik.

Moonrise Kingdom'da bir aile bulma filmi olarak, Anderson ailelerine yenisini ekledi.

7. Wes Anderson'ın Kostüm Tasarımları

Bir Wes Anderson klasiği daha... Karakterleri akılda kalıcı kostümlerle donatma durumunun belki de en bilineni, The Royal Tenenbaums'da Margot’un kürkü. Kürkünün yanı sıra kendini kapattığı banyoda iç çamaşırlarıyla gördüğümüz Margot’un pastel tonlardaki iç çamaşırları da unutulmaz kostümler arasında.

Hotel Chevalier'deki Jack'in Kız Arkadaşının Üzerindeki Sarı Sabahlık

Moonrise Kingdom'da Anlatıcı Olarak Rol Alan Bob Balaban'ın Kıyafeti ve Şapkası

Son Olarak Wes Anderson'ın Filmografisi

Popüler İçerikler

Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
Disiplinsiz Denilen Ebru Eroğlu, 5 Yıl Boyunca Tam Not Almış