7’den 70’e Yaşam Döngüleri

İnsan yaşamının kendi içinde akan içsel kalıbı ve döngüleri vardır. Ortalama olarak her yedi yılda bir bedensel ve zihinsel düzeyde büyük bir değişim ve dönüşüm yaşanır. Tüm aza ve organların hücreleri değişir tamamı ile yenilenir ve beyin hücreleri de buna dahildir. Eski bilgi ve tecrübeler yeni hücrelerin kayıt ve hafızalarına aktarılır. Aktarılan bilgiler irade ve çaba ile değişebilir. 

İnsan ömrü ortalama 70 yıl dersek, 70 yılda 10 defa ölüp 10 defa diriliriz. Ve değişim o kadar derinden gerçekleşir ki fark etmek nerede ise imkansızdır. Bir de bu değişimin kuantum sıçrama yapacağı büyük ölüm yani yeniye doğum döngüsü var o ayrı bir bahis.

İnsan gibi arz ve kainatın da kodları döngü ve devirleri bulunur.

Mevsimlerin art arda gelmesi dünyanın güneşi gecenin gündüzü takip etmesi ve her şeyin belirlenmiş bir miktar ile karar ile kendileri için tayin edilen yörüngelerde yüzmesi döngüseldir. 

İnsan yaşamını çocukluk gençlik ve yaşlılık olarak biliriz ancak bu çok kaba ve eksiktir. 7, 14, 21, 28 ve 70’e kadar varan yani 7’nin katları olan döngülerin nefis mertebeleri ve 7 kat gök ve 7 kat yer ile de bir bağ ve ilişkisi vardır. Tefekkür edenlere bu ilişki hikmeti ile açılır ve onlar hiçbir şeyin abes ve anlamsız olmadığını bilirler böylece enfüste (nefislerinde) ve afakta (kainattaki) ayetlere şahit olurlar. 

Varlığımızın ilk döngüsü 0-7 yaş aralığı Nefsi Emmare devresi gibidir. Yani ilk 7 sene (0-7 yaş) çocuk tamamı ile ben merkezlidir. Dünyanın merkezinde yaşar ve tüm aile her şey çocuğun etrafından döner. İhtiyaçları her ne ise onlar hemen getirilir çocuk bu dönemde kendi merkezinde tam bir imparator veya kral gibidir. Her şeyini kendisi için olduğu izlenimi ile yaşar ve bir bakıma da öyledir. Dünya onun için döner güneş onun için doğar ay onun için yükselir ve mevsimler her şey onun için olur. Egonun ben merkezinin gelişimi ilk evresi burasıdır. İlk 7 sene içinde çocuğun hiçbir şeye ve hiç kimseye ihtiyacı yoktur her şey onun etrafında döner. Tam ve bütün hisseder. 

Ancak 7. senenin sonunda bir sıçrama gerçekleşir. Çocuk egosantik olmaktan çıkar eksantrik olmaya başlar. Egosantrik ben merkez noktasıdır, bencilliktir gen bencildir. Eksantrik olması ise benlik ben merkezinden çıkar dışarıya yani ötekine yönelir. Birisi merkez diğeri ise çeperdir. Önemli olan kendisi değil diğerleri bir başkasıdır. 

İlahi proje kendini anlamak ve anlamlandırmak için ilk defa dışarıya açılır. Fatır Fettah esması. 

Gerçek araştırma soruşturma burada başlar. 7 yıl sonunda soru sormayı öğrenmiş ve milyonlarca soru ve artık anne baba boğulur çocuğu okula gönderir. Kültür ve okullar gerekli yüklemeyi yapar. Her şey ona ilginç gelir ancak konu kendisi değil hep bir başkasıdır ötekidir. Tanrı neden dünyayı yarattı bu neden böyle bu nasıl oldu tam bir soruşturma sorgulama evresidir. 

Bu evrede genelde erkek çocuklar erkeklerle, kız çocuklar ise kızlarla ilgilenir. Bir erkek kızlarla ilgileniyorsa onun süt çocuğu olduğunu düşünülür o yaşlarda. Kızlarda erkeklerle ilgilenmez eğer 7/14 aralığında bazı kızlar erkeklerle ilgileniyor ve onlarla oynuyorsa o zaman o kız erkek Fatma’dır yani o yaşlarda öyle düşünülür. O kız erkek Fatma’dır ve normal değildir ortalama değildir bir sorun vardır. Psikanalist ve psikologlar bu 7/14 yaş aralığının homoseksüel evre olduğunu söyler ve bu evrede takılı kalanlarda da böylesi bir yönelim görülür. 

14 senenin sonunda yani 14/21 aralığında yani üçüncü kapıda artık erkekler erkeklerle değil kızlarla ilgilenmeye başlarlar ilham kapıları açılır. Kızlar aynı şekilde kızlara değil erkeklere yönelir. Zihin artık çift kutuplu heteroseksüeldir.

14. yıldan sonra bir erkek bir erkekle ilgilenmez. Her şey normal giderse, eğer bir çocuk bir yerde takılıp kalmazsa kızlarla ilgilenmeye başlar. Sadece ötekilerle değil gerçekten öteki ile ilgilenir. Çünkü bir erkek bir erkek ile ilgilendiğinde o erkek yine öteki olabilir ama tam olarak öteki değildir bir erkek bir kızla ilgilenmeye başladığında gerçekten karşı cinsle yani gerçek ötekiyle ilgilenmeye başlar. 14’ünde cinsiyet olgunlaşır, ergenlik başlar ergen çocuk cinselliği düşünmeye başlar. 14/21 aralığında çocuk dünyaya girer. Rüyaları sexle ilgilidir; fantezileri baskındır. Çocuk Don Juan gibidir; kur yapar, daha şiirsel ve daha romantiktir. Cinselliğin en doruk yaş aralığı bu evredir.  

21. yıldan sonra ise eğer her şey normal doğal sürecinde giderse çocuk sevgiden hırsa doğru yönelmeye başlar. Artık arabasının evinin olmasını ister rekabet başlar ve nasıl ilerleyip başarılı olacağı onun tek kaygısı olmaya başlar. 21. yılda tüm benliklerin pazar yerine yönelir ve deliliklerin dünyasına girer. 

Bahsettiğimiz bu süreçler tam olarak doğal fenomenler yani her şey yolunda giderse genelde böyle olur. Ancak hiçbir şey normal seyrinde gitmez. Artık 21inde İstanbul’u fetheden Fatihler yok. 

21’den 28’e doğru çocuk maceralar ile yaşayacak. 28’e geldiğinde ise artık tüm arzuların gerçek olmayacağının bilincine varır. Pek çok arzunun gerçek olmasının imkansız olduğunun farkına varmaya başlar ama çocuk aptalsa halen o arzuların peşinden bir ömür boyu koşabilir. 

Ancak zeki olanlar 28. senede bir başka kapıdan girerler. 28 yaşında macera ve hırs ile daha az, güvence ve rahatlıkla daha çok ilgilenir. 28 yaşı hippiliğin sonudur. 

28 yaşında hippi ve zipiler sakinleşir devrimciler devrimci olmaktan çıkar zengin olma hırslı olma devri bitmiş daha medenileşmiştir. Artık dünyaları satın almak değil küçük bir ev küçük bir bank hesapları olmasını isterler. Yerleşik düzene geçer hovardalık berduşluk bitmiştir. Oturma evresi. Bir şehrin bir düzenin bir parçası olurlar. Yeterince yaşamış yeterince görmüştür.

35 yaş ise ortalama yaşam döngüsünün omega tepe noktasıdır.

7/14/21/28/35 döngüleri yaşanması gereken evrelerdir. İyi veya kötü doğru veya yanlış değildir, kötü veya yanlış olan tek bir şey vardır; o da bu evrelerin birinde takılı kalmak, sıkışık kalmaktır. 7 ila 14 yaş aralığında zihnin homoseksüel olması onun sürecidir kötü değildir ama tüm yaşamın homoseksüel olması bu kişinin büyümediğini çocuk kaldığını yetişkin olamadığını gösterir. 

Erkek, bir kadınla ilgilenmek zorundadır. Bu yaşamın bir parçasıdır. Ama tüm yaşamı da kadınlarla ilgilenmekle geçerse bu da bir sorundur. Öteki cins karşı kutup olmak zorundadır çünkü ancak o zaman zıtların uyumunu öğrenebilirsin. Bu gerekli bir fıtrat eğitimidir. Tersi olursa fıtratını bozar ben böyleyim der ve öyle olursun. 

35’inde ise insan geleneklerin dünyasına girer. Artık korumak zorunda oldukları vardır. Döngünün yarısı tamamlanmış ve enerji düşmeye başlar. Artık devrimlerle ilgilenmek bir yana anti devrimci olur çünkü bir düzen kurmuştur ve bir şey değişirse tüm düzen bozulur ve yıkılır bu yüzden hippilere, isyankarlara, düzene karşı olan her şeye karşı gelir. 35 yaş değişime karşıdır. Çünkü her değişim kendisini rahatsız eder. Enerji düşüşe geçtiği için ve geçmişte yeterince riskler aldığı için enerjiyi korumak ister, devrimden yana olmak istemez. Yasalardan, mahkemelerden, devletten yana olur. Anarşistliği bırakır yasaların disiplinin yanında olur. 

42 yaşında ise her türlü fiziksel ve zihinsel rahatsızlıklar ön plana çıkmaya başlar, enerji düşüşe geçer, kişi ölüm sürecine girer. 35’ine kadar yükselen enerji artık düşüşe geçer. Nasıl ki eskiden daha enerjik daha güçlü olmuşsa şimdi tam tersi olmaktadır. Enerji günden güne zayıflar. Hastalıkların başlama vakti kritik yaş 42’dir. Yüksek tansiyon, kalp krizi, uykusuzluk, ülser baş gösterir. Saçlara aklar düşer ve yaşam ölüme dönmektedir.  Din ve ölüm ilk defa gerçekten burada bir araya gelir. Daha önceden de dine ilgili idi ancak bu yaşlarda din ilk kez bu kadar önem ve yoğunluk kazanır. Çünkü din ölümle yakın akrabadır. Din ölümü anlama ihtiyacıdır ve fıtridir.  Carl Gustav Jung insanın gerçek anlamda dine 40 yaşında ihtiyaç duyduğunu gözlemlemiştir. 40’lı yaşlarda gelen bütün insanların dine ihtiyacı duyduğunu gözlemledi ve dine bağlanmadan da iyileşmelerinin mümkün olmadığını tespit etti. Dine ihtiyaç vardır ve temel ihtiyaç bu yaşta dindir.

Genç insanların ihtiyaçlarını toplum karşılayabilir ancak kişinin varoluşsal ihtiyacını toplum karşılayamaz.

Sistemler genç nesli hedef alır. 42’li yaşlarda yaşama değil ölüme dair eğitimlere ihtiyaç vardır. Toplum insanı yaşama hazırlar; din ise insanı ölüme hazırlar. Toplum seni ölüme hazırlayamaz. Ve kişi her ikisine de hazır olabilmeli. Yaşam eğitimi olduğu kadar ölüm için de eğitime ihtiyaç vardır. Allah ve ahirete iman insan varlığında iki temel dinamiktir. 

Toplum ölüme yaklaşan insanları arafta bırakır. Ölümün cevabını toplum da bilemez. Batı’da Doğu’dan daha fazla akıl hastanesinin ve intiharın olma sebebi Doğu’da dinin her şeye rağmen halen devam etmesidir. Din aklın sigortasıdır. Doğu’da din tamamen kaybolmadı. Temel kadim değerler derinden derine aktarılıyor.  

Din tevekkül güven ve tefekkür platformudur. Derin bir iman güven şükür ve fark ediş. 

Ülser nedir? Ülser kendi kendini yemektir. Gerginlik teslim olup tevekkül edememe öyle bir seviyeye gelir ki kendi mide zarını yemeye başlarsın. Neredeyse tüm başarılı insanlar ülser olur, kalp krizi geçirir. Gergindirler, gevşeyemez ve hırslıdırlar. Ne zaman ki zihin gergin olsa mide gergin olur. Ülserde hırs ve azmin ayak izleri var. Sosyal medyanın zehirli unsurlarına karşı uyanık olunmalı. Toplumsal kimliğin ile varoluşsal durumların arasında denge kurabilmelisin. Toplum zihinsel güvenliği benliğin ise özgürlüğü referans alır. Namazda sesini ne yükselt ne de alçalt, ikisi arasında bir yol tut, hüküm verme ki hüküm olunmayasın. Her zaman önce kendi kapının önünü süpür. 

Dini hayatın içinde çıkartırsanız insan nevrotikleşir ve psişik sorunlar yaşamaya başlar. Din duygularla akıl ve beden düzleminde denge kuran bir eğitim sistemidir. İbadetler dengelenme pratikleridir.  

Maalesef sistem zehirli unsurlar ile dolu. Azim, arzu, hırs, gelecek korkuları ve insan korku içinde hayallerle yaşamıştır. Sistem artık bunu tolere edemez. Gelecek o kadar gergin beklenir ki gerginlik artık kişinin yaşam tarzına dönüşür. Derinden derine alışkanlığı olur. Ancak 42 döngüsünden bir atılım daha gerçekleşir. İnsan artık ahireti öte dünyayı düşünmeye başlar ancak 70’ine 28 yıl kalmıştır. 28 sene içinde her şeyi çözmelidir çünkü zaman azalmıştır ve insan hüsrandadır. 42 yaşında bu duyguyu çok daha hissedersin daha çok zamana ihtiyacın olur ancak zaman daralmaktadır. 

İnsanlar hüsrandadır ancak Hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna. 

Bu anksiyete sıkışma belli anlayışlarla genişlemeye dönüşebilir. Kabz ve bast hali gibi. Buradaki döngüyü kişi doğru tamamlarsa 49. yıl sonunda arayışı netleşir ve arayışın netleşmesi 7 yıl sürer. İçeride bir kararlılık bir mutmain niyet doğar. Artık ötekilere ihtiyaç duymaz onlarla ilgilenmez tabi her şey yolunda gitti ise ancak hiç bir şey asla yolunda gitmez. 

Mesela normalde olması gereken varoluşsal fıtrat durumu olarak söylüyorum, 49 yaşına gelen bir erkek kadınlarla ilgilenmemeye başlar. Tüm cinsellik olayı gençliğe özgüdür ve olgunluğu çağrıştırmaz. Toplumsal zihin buna karşı gelebilir ancak bu varoluşsal bir durumdur fıtrattır. Cinselliğin en aktif olduğu yaş 14-21 aralığıdır ve toplum cinselliği bu aralıkta bastırır. Varoluşsal bir aşılama bir fıtrat aktarım olarak erkeğin içine kız, kızın içine erkek zihni girmiştir. Rahmanın ilahi programlarının her birisi bir esmaya bakar ki El Vedud ismi en alt düzeyde bu duygu ile tezahür eder. Cinsellik sağlıklı yaşanırsa üst menzillere doğur yükselebilir. İlk suçluluk hissi bu yaşlarda tanımlanır. Doğal olan bu durum bir suçmuş gibi toplumsal zihinden saklanır. İç ve dış çatışma bu evrede başlar. İnsan bu yaş aralığında saklamayı ve saklanmayı öğrenir. İç güdüleri ile kültürel zihni bu evrede çatışmaya girer. 

14/21’li yaşlarda toplum cinselliği baskılar ve normalde 49 yaşında düşmesi gereken cinsellik 90’ına kadar cinselliğini yaşayabilirsin motivasyonları ile devam eder. Toplumsal zihin cinsellik olmazsa kişinin iktidarını itibarını kaybedeceğini düşünür. Bu duygunun tatmin edilmesi gereklidir der. Kadim varoluş fıtratımız ise 49’da cinselliğin düştüğünü söyler. 23:00-03:00 arası uyku fıtridir, biyolojik ritimdir, önemlidir. 

49’undan önce hayat oldukça dolu idi ve çocukların genç insan oldular, evlendiler ve dünya ile ilgili her şey bitmiş, yapılması gereken sorumluluklar vardı çocukların iş güç sahibi oldu ve dışa akan enerji artık içeri akar. Üstatlar 49’unda gözlerin ormana sırtın ise pazaryerinde bakmalıdır der. Namazda sırtını dünyaya hırslara arzulara dönersin. 

49’unda insan cinselliğe olan arzusunu kaybeder. 56’sında ise tüm sosyal guruplara sertifikalara kulüplere ilgisini kaybeder. 56 yaş herkese ve her şeye teşekkür ettiğin herkes ve her şeyden feragat edip ayrılıp hayatın çıkışına yeni doğuma hazırlanma kapısıdır. 

Yükselen enerji alçalır hayatın girişi olduğu gibi çıkışı da olmalıdır aksi taktirde boğucu ve anlamsız olurdu. “Allah’ım gireceğim yere hayırla girdir çıkacağım yerden de hayırla çıkart” der Hz. İsa. (as) 

Girer ve asla çıkamazsan boğulursun. 56 Miracın yaşıdır, tam çıkıştır. 

63 yaşına geldiğinde ise tekrar bir çocuk gibi olursun, sadece kendin ile ilgilenirsin. Tabi ki çok olgun, anlayışlı ve zeki olarak. 

Ve İlahi olan sana verdi ve sende yaşadın. Sana fırsatlar sundu, seçtin anladın ve yeterince öğrendin. Şimdi dinlenmek ister nihai yuvana ulaşmak istersin. Yaşamın geçici bir ikametgâh olduğunu anlayabilecek yaştasın. Ve kişi kendi varoluşsal merkezine kaynağa ilahi olana dönmek zorundadır. 63 yaş kendine döndüğün yaştır. Tüm enerji içeri döner giderek daha sessiz olur, daha çok kendinle kalır etrafında olup biten her şeyden daha bağımsız yaşarsın. Hiçbir yere kıpırdamayan bir enerji çemberi gibi düşünebilirsin 63 yaşını.  

70 yaşına geldiğinde ise ölüme hazırsındır. Her yıl belli döngülerde belli kalıpların farkına vardı isen 70’inde şunu da çok net görebilirsin. O da ölümünden hemen önce yaklaşık 9 ay öncesinden ölümün sana geldiğini fark edebilirsin. Anne karnında nasıl 9 ay geçirdi isen, bu dokuzlu döngü de aynı şekilde yaşamında bütünü ile tekrarlanır. Rahimdeki süreçler Rahmanda da farklı ölçeklerde kesintisiz tecelli eder. Ölüm vakti ise Rahimdeki doğum gibidir. Burada ölür, orada doğarsın. 

Ve ölüm doğal bir süreçtir ve o durumda gelecek söz konusu değildir her şey şimdi de ve şu andadır. Doğal bir şekilde onu yaşamaya mahkumsun ve en yoğun olduğun andır. Daha önce hiç bu kadar yoğun olmamışsındır. Plan yapamazsın, bir nehrin okyanusa karışması gibi sen de okyanusa karışır çözülürsün. 

Ölmeden önce ölüm derin çözülme içinden karmaşaya bakıp tefekkür edebilme, görebilme sanatıdır. Tanrı olmak değil, Tanrısal bilincin her yerde ve her şeyde olduğunu görebilmektir. 

Geleceğin olmaması zihnin olmamasıdır. Hırs ve arzuyu bir kere düşünmeye başladığında anı kaçırırsın ve bu kopuş sapkınlığa sebep olur. An varoluşsal bütünlük halidir tatminiyet tam bir bilinçlilik halidir. 

İnsan şu anda her şeye minnettar olduğunda ve yaşama fırsatını değerlendirerek ölüme hazırlandığında ölüm güzelleşir. Ölüm zirvedir, en büyük dosttur, düşman değildir. Hayatın sonu değil, doruk noktasıdır. Hayatı düz çizgi olarak düşünürsen ölüm hayatın sonudur ama hayatı helezonik bir döngü olarak görebilirsen ölümü hayatın zirvesi tepe noktası olarak görürsün. Hayat ölüm ile çiçek açar, son bulmaz. Tabi ki insan ona hazır olmalı, ölümün bir gün kendisine de geleceğini unutmamalı.

Instagram

Facebook

YouTube

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı