60 Yıl Önce Bugün Aramızdan Ayrılan Cahit Sıtkı Tarancı'nın 18 Etkileyici Şiiri

35 yaşı yolun yarısı olarak nitelendirmesine rağmen 13 Ekim 1956'da, daha 46 yaşındayken aramızdan ayrılan Cahit Sıtkı Tarancı, Türk edebiyatına bıraktığı şiirleriyle edebiyat dünyasına adını altın harflerle yazdırdı. 60 yıl önce bugün hayata gözlerini kapatan Tarancı, Otuz Beş Yaş, Memleket İsterim gibi birçok kesim tarafından bilinen eserlerinin yanı sıra, bıraktığı diğer şiirleriyle de Türk edebiyatının en önemli şairlerinden.

İşte Cahit Sıtkı Tarancı'nın 18 şiiri...

1. Abbas

Haydi Abbas, vakit tamam;

Akşam diyordun işte oldu akşam.

Kur bakalım çilingir soframızı;

Dinsin artık bu kalp ağrısı.

Şu ağacın gölgesinde olsun;

Tam kenarında havuzun.

Aya haber sal çıksın bu gece;

Görünsün şöyle gönlümce.

Bas kırbacı sihirli seccadeye,

Göster hükmettiğini mesafeye

Ve zamana.

Katıp tozu dumana,

Var git,

Böyle ferman etti Cahit,

Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;

Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

2. Bayram Yemeği

Korkarım felekte bir gün

Bir bayram yemeğinde.

Anam, babam gibi kardeşlerim de,

En güzel dalgınlığında ömrün.

Beni gurbette sanıp

Keşke gelseydi bu bayram

Diyecekler.

Ve birdenbire yürekler,

Aynı acıyla yanıp

Hepsinin gözleri yaşaracak.

Öldüğümü hatırlayarak.

3. Otuz Beş Yaş

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim.

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim;

Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız,

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç farkettim taşın sert olduğunu.

Su insanı boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu,

İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.

4. Bir Ölünün Ağzından

Kabrime çiçek getirenlere gülerim;

Gafil kişilermiş şu insanlar vesselâm;

Bilmezler ki, bu kabirle yoktur alâkam;

Ben o çiçeklerdeyim, ben o çiçeklerim.

5. Yalnızlığa Dair

Can yoldaşın olmazsa olmasın

Yalnızım diye hayıflanmayasın,

Eğilmiş üstüne gökyüzü masmavi

Bir anne şefkatine müsavi.

Üç adım ötede deniz

Dosttur, ne öfkesi ne durgunluğu sebepsiz.

Bir derdin varsa açabilirsin ağaçlara

Ağaç yaprak verir, sır vermez rüzgara

Ve kış yaz,

Dalda kuş eksik olmaz

Dağ başında duman

Yalnızlık nedir göreceksin

öldüğün zaman.

6. Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar

Öyle dalmışım ki bu akşamüstü,

Komşu arsadır gözümde gökyüzü.

Ben dünyadan bihaber bir çocuğum,

Kayıp zıpzıplarımı arıyorum.

Koşun çocuklar, koşun komşu kızlar,

Avuçlarıma sığmıyor yıldızlar.

7. Madem ki Vakit Akşam

Madem ki vakit akşam,

Madem ne evim barkım, 

Ne de bir tek aşinam,

Açılsın gizli sofram,

Gelsin kadehte rakım, 

Dostum, neşem ve şarkım! 

Madem ki vakit akşam.

8. Garip Kişi

Bir akşam ilk olarak ağladım, 

Bekar odamın penceresinde. 

Hani ev bark? Hani çoluk çocuk? 

Ne geçti elime bu hayatın 

Meyhanesinde, kerhanesinde? 

Yatağım her gece böyle soğuk. 

Saadet bu ömrün neresinde?

9. Memleket İsterim

Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

10. Bir Kapı Açıp Gitsem

Ben bu dünyaya yanlış gelmiş olacağım ben,

Ben öyle her insandan, o kadar uzağım ben.

Yine bu gözlerimdir okşanacak şey arar,

Yoksa içimde başka bir dünya hasreti var.

Uyanır gibi birden bir korkulu rüyadan,

O içimden sevdiğim, benim olan dünyadan,

Bir ses bana: ''gel'' dese, ben o sesi işitsem;

Kimsecikler duymadan bir kapı açıp gitsem!

11. Hepsinden Beter

Kimi insan derbeder,

Ömrünü heba edip gider.

Kimisi maişet derdine düşmüş,

Rahattan bihaber.

Olmayacak işler peşinde,

Kimisi taban teper.

Kimisi dul, kimisi öksüzdür;

Alın yazısı kahreder.

Aklından zoru var kiminin;

Merhamet ister.

Ben sevda çekerim,

Hepsinden beter.

12. Sanatkarın Ölümü

Gitti gelmez bahar yeli;

Şarkılar yarıda kaldı.

Bütün bahçeler kilitli;

Anahtar tanrıda kaldı.

Geldi çattı en son ölmek.

Ne bir yemiş ne bir çiçek;

Yanıyor güneşte petek;

Bütün bal arıda kaldı.

13. Gün Eksilmesin Penceremden

Ne doğan güne hükmüm geçer,

Ne halden anlayan bulunur;

Ah aklımdan ölümüm geçer;

Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.

Ve gönül tanrısına der ki:

- pervam yok verdiğin elemden;

Her mihnet kabulüm, yeter ki

Gün eksilmesin penceremden!

14. Rüyamız

Bir havuz kenarında yan yana oturmuşuz; 

Bu su bizim gölgemiz, biziz şeffaf ve temiz. 

Su sesine uyarak bir şarkı tutturmuşuz, 

Açılan güller gibi suda gönüllerimiz. 

Ne vakitten beridir burada oturmuşuz? 

Dünden, hatta bugünden bile yok haberimiz. 

Yaşamanın en güzel noktasında durmuşuz, 

Bir huzur ahengine dalmış gönüllerimiz. 

Uyanabilir miyiz sanki böyle rüyadan? 

Asırlar kadar uzun, müphem ve tatlı bir an, 

Biz o kadar sarhoşuz, o kadar sarhoşuz biz! 

İşte gözlerimizde bu suyun derinliği, 

İçimizdedir işte bu suyun serinliği; 

Biz o kadar, o kadar birbirimiziniz.

15. Desem ki

Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,

Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,

Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,

Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,

Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,

Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,

Sende tattım yemişlerin cümlesini.

Desem ki sen benim için,

Hava kadar lazım,

Ekmek kadar mübarek,

Su gibi aziz bir şeysin;

Nimettensin, nimettensin!

Desem ki…

İnan bana sevgilim inan,

Evimde şenliksin, bahçemde bahar;

Ve soframda en eski şarap.

Ben sende yaşıyorum,

Sen bende hüküm sürmektesin.

Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, 

Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.

Günlerden sonra bir gün,

Şayet sesimi farkedemezsen,

Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,

Bil ki ölmüşüm.

Fakat yine üzülme, müsterih ol;

Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,

Ve neden sonra

Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,

Hatırla ki mahşer günüdür

Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.

16. Uzak Bir İklimde

Uzak bir iklimin ılık havasında,

Güneş, yer, gök, deniz, iç içe kaynaşır;

Olgun meyvalarla kuşlar fısıldaşır,

Bahar manzarasını dallar arasında.

Uzak bir iklimin ılık havasında,

Seslerle kokular el ele dolaşır;

Renklerle şekiller sevişip anlaşır,

Bir mükemmeliyet orkestrasında.

Uzak bir iklimin ılık havasında,

İnsan kâinatla her an kucaklaşır,

Sonsuz bir sevginin gamsız dünyasında.

Uzak bir iklimin ılık havasında,

Bütün sevdiklerim hulyamı paylaşır;

Bense camlar, camlar arkasında!

17. Ben Ölecek Adam Değilim

Kapımı çalıp durma ölüm

Açmam; 

Ben ölecek adam değilim. 

Alıştım bir kere gökyüzüne; 

Bunca yıllık yoldaşımdır bulutlar. 

Sıkılırım, 

Kuşlar cıvıldamasa dallarında, 

Yemişlerine doymadığım ağaçların, 

Yağmur mu yağıyor, 

Güneş mi var, 

Farketmeliyim 

Baktığım pencereden. 

Deniz görünmeli çıksam balkona. 

Tamamlamalı manzarayı 

Karlı dağlarla sürülmüş tarlalar. 

Ekmekten olamam doğrusu, 

Nimet bildiğim; 

Sudan geçemem, 

Tuzludur teneffüs ettiğim hava. 

Ya nasıl dururum olduğum yerde, 

Öyle upuzun yatmış, 

İki elim yanıma getirilmiş, 

Hareketsiz, 

Sükûta râmolmuş; 

Sanki devrilmiş bir heykel? 

Ellerim ne der sonra bana? 

Soğumuş kalbime ne cevap veririm? 

Utanmaz mıyım ayaklarımdan? 

Kalkmalıyım, 

Dolaşmalıyım, 

Sokaklarda, parklarda. 

El sallamalıyım 

Giden trenlere, 

Kalkan vapurlara. 

Bilmeliyim, 

Gölgelerin boyundan, 

Saatin kaç olduğunu... 

Islık çalmalıyım. 

Türkü söylemeliyim 

Yol boyunca, 

Keyfimden ya hüznümden. 

Geçmiş günleri hatırlamalıyım, 

Dalıp dalıp akarsuya, 

Hayaller kurmalıyım, 

Güzel geleceğe dair. 

Yanımdan geçenler olmalı, 

Selam almalıyım; 

Robenson'u düşünmeliyim, 

Garipliğini: 

Şükretmeliyim 

İnsanlar arasında olduğuma. 

Nedir ki eninde sonunda ölüm? 

Ayrı düşmek değil mi aşinalardan? 

Kapımı çalıp durma ölüm, 

Açmam; 

Ben ölecek adam değilim.

Popüler İçerikler

İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı
Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi