550 Milletvekilinden 12'si ‘Açık’

Uluslararası Şeffaflık Derneği, ‘Siyasetin Finansmanı ve Şeffaflık Raporu’nu açıkladı. Rapora göre, seçim kampanyalarının finansmanı alanında yasal düzenlemeler eksik. Kampanyaların finansman kaynakları belirsiz ve seçim sonrası denetim yok ya da yetersiz. 550 milletvekilinin imzasına sunulan “Dürüstlük Taahhütnamesi’ni ise sadece 12 milletvekili imzaladı. İmzalayan milletvekilleri CHP ve HDP’li.

Uluslararası Şeffaflık Derneği 17 – 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının yıldönümünde Ankara’da ‘Siyasetin Finansmanı ve Şeffaflık Raporu’nu açıkladı. Rapor “Daha Şeffaf ve Hesap Verebilir Bir Siyaset Mümkün!” sloganı ile tanıtıldı. Prof. Dr. Ömer Faruk Gençkaya’nın danışmanlığında hazırlanan rapor Ankara’da Dr. Umut Gündüz ve Damla Cihangir Tetik tarafından sunuldu.

Al Jazeera Türk'ten Didem Özel Tümer'in haberine göre Şeffaflık Derneği ayrıca, Türkiye’de ilk defa yapılan bir kampanyanın sonucunu açıkladı. 1 Kasım 2015 Milletvekili Genel Seçimlerinden sonra bileşenleri arasında Diyarbakır Barosu, Düşünce Suçuna Karşı Girişim, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği gibi kuruluşların olduğu “Açık Koalisyon” tarafından hazırlanan ve 550 milletvekilinin imzasına sunulan “Dürüstlük Taahhütnamesi”ni imzalayanlar açıklandı. Buna göre 12 Aralık 2015 itibariyle, 26.dönem milletvekillerinden sadece 12’si taahhütnameyi imzaladı.

12 'açık' milletvekili

“Her yıl şahsımın, eşimin ve çocuklarımın mal varlığını; varsa borçlarımızı, diğer mali yükümlülüklerimizi ve varsa hisse paylarımızla birlikte şirket ortaklıklarımızı kamuoyu ile paylaşacağım….”gibi 8 maddenin yer aldığı taahhütnameye:

1 Kasım’dan sonra 22 milletvekilinin ise mal varlığını kamuoyuna açıkladığı belirtildi.

Uluslararası Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Oya Özarslan, milletvekillerinin taahhütnameyi imzalamaları konusunda zorluk çektiklerini ve zaman harcadıklarını söyledi.

İlgili twit silinmiş ya da sahibi tarafından gizlenmiş.

Rapora göre;  2014 yerel seçimlerinde 26 belediye başkanı adayı mal varlığını kamuoyuna sundu.  2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki üç aday da mal varlığını kamuoyuna açıkladı.  7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinde ise binlerce aday arasından, sadece 39 aday mal varlığını kamuoyuna duyurdu.

Verilen bilgiye göre, dünyadaki 156 ülkenin 114’ünde siyasiler mal varlığı beyanında bulunmak zorunda. 114 ülkeden 59’unda siyasilerin mal varlığı beyanları kamuoyuna açıkken Türkiye’nin de dahil olduğu 55 ülkede kapalı.

Dünyadaki 180 ülkenin 94’ünde siyasi partiler bağış ve seçim kampanya bütçelerine ilişkin bildirim yapmak zorundayken Türkiye dahil 79 ülkede böyle bir zorunluluk yok.

105 ülkede adaylar seçim kampanya bütçelerine ilişkin bildirim yapmak zorunda. Türkiye dahil 66 ülkede böyle bir zorunluluk yok. 180 ülkenin 108’inde partilerin ve adayların seçim kampanya bütçelerine ilişkin bildirileri kamuoyuna açıkken Türkiye dahil 42 ülkede bildirim ya yok ya da kamuoyuna açık değil.

Siyasetin finansmanıyla ilgili yasal düzenlemeler yetersiz

Siyasetin Finansmanı ve Şeffaflık Raporu’na göre, Türkiye’nin mevcut koşulları siyasi partilerin finansmanı, seçim kampanyalarının finansmanı ve mali denetim bakımından oldukça iç karartıcı. Siyasetin finansmanıyla ilgili yasal düzenlemeler yetersiz. Kurumsal yapılar gelişmemiş ve uygulama alanındaki eksiklik var. Siyasetçiler de konuyla ilgili reformlara sıcak bakmıyor.

Rapora göre; Türkiye’de kayıtlı 100 siyasi partiden yalnızca 4’ü devlet yardımı alması siyasette adil rekabet açısından eşitsizliklere yol açıyor.

Siyasi partilerin mali bilgilerinin kamuya açık olmaması da önemli bir sorun olarak görülüyor. Raporda, “Siyasi partiler kendileri yayınlamadığı sürece, tek bilgi kaynağı Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan mali denetim kararlarıdır. Bu kararlarda, genel ve sınırlı bilgiler sunmaktadır.” denildi.

Milletvekillerinin malvarlığı beyanlarının da kamuoyunun erişimine açık olmadığı, adli soruşturmalar dışında bu beyanların incelenemediği vurgulandı. Tüm Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinin içinde bulunduğu 55 ülkede bu beyanların kamuoyuna açıkken, Türkiye’de kapalı ve denetlenmiyor olması “önemli bir çelişki” olarak ifade edildi.

'Caydırıcı yaptırım yok'

Rapora göre, 7 Haziran 2015 milletvekili seçimleri, 10 Ağustos 2014 cumhurbaşkanı seçimi ve 30 Mart 2014 yerel seçim kampanyalarında çok sayıda yasa ihlalinin yapıldığı medyaya yansıdı. Ancak, bu ihlallerle ilgili neredeyse hiç bir caydırıcı yaptırım uygulanmadı.

En yaygın olarak görülen ihlaller; kamu kaynaklarının bir siyasi partinin ya da adayın lehine kullanılması ve çeşitli kamu görevlilerin siyasi kampanya süreçlerinde etkin rol alması olarak tespit edildi.

Raporda, “milletvekili genel geçimlerinde %10 olan ülke barajı değiştirilmeden, siyasi partilere Hazine yardımı eşiğinin %3’e indirilmesi parti gelişmelerini ve demokrasinin yerleşmesini desteklemeyecektir.” denildi

Partilerin denetiminde olan ya da dolaylı bir biçimde birlikte hareket eden kuruluşların hesaplarının da parti hesaplarıyla birlikte açıklanması gerektiği belirtildi.

Kamu kaynaklarıyla finanse edilen devlet televizyonlarının, tüm siyasi partilere ve adaylara, eşit süre ayırması, adil rekabetin sağlanması bakımından zorunlu olarak değerlendirildi.

“Partilerin seçim harcamalarına ilişkin ayrıntılı bilgiye ulaşmak olanaksızdır” tespitinin yapıldığı rapora göre bunun nedeni, kampanya dönemlerinde partiler tarafından yapılan harcamaların, partilerin o yılki hesapları içerisinde ele alınıp, standart denetim ve raporlamaya tabi tutulması. Money, Politics and Transparency 2014 raporunda seçim kampanyalarının finansmanına ilişkin kayıtlara ulaşım bakımından, Avustralya 89 puanla birinci, Lübnan ve Malawi 0 puanla sonuncu sırada yer alırken, Türkiye, 54 ülke arasında 39 puanla 35. sırada .

10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanı Seçimi kampanya döneminde çok sayıda ihlal iddiasının gündeme geldiği belirtilen raporda, “Seçim sonrasında Yüksek Seçim Kurulu tarafından yapılan mali denetim sonucunda bu iddiaların hiçbirine ilişkin açıklama yapılmamış, denetimin kapsamının çok sınırlı ve yüzeysel olduğu anlaşılmıştır.  Üstelik, seçim öncesinde Yüksek Seçim Kurulu tarafından alınan bazı düzenleyici kararların, kampanya dönemini ve mali denetimini olumlu etkilediğini söylemek mümkün değildir.” tespiti yer aldı.

Siyasetin finansmanı denetlenmiyor

Raporda siyasi partilerin mali denetimine ilişkin olarak tespit edilen sorunlar şöyle sıralandı:

  • Partilerin gelir ve harcamalarının yalnızca, teknik olarak, usule uygunluk denetimine tabi olması gerçek anlamda siyasetin finansmanının denetlenmediğini gösteriyor.  

  • Denetim süresi çok uzun. Raporlar çok geç yayınlanıyor. Bir yıla ait mali denetim raporunun ortalama 4 yıl sonra yayınlandığı hesaplandı.

  • Denetim için yeterli işgücü bulunmuyor.  

  • Denetçilerin iş yükü kurallara bağlı değil.

  • Raporların geç gelmesi, yayınlandığı dönemde güncelliğini yitirmiş olmasına neden oluyor, etkisini azaltıyor.

  • Partilerin mali denetimine ilişkin Sayıştay raporlarının kamuoyuna açık olmaması, şeffaflık ilkesi açısından önemli bir eksiklik. Kamuoyunun yeterli bilgiye ulaşmasını engelliyor.

  • Hazine yardımı almayan siyasi partilerin denetiminde yaşanan aksaklıklar bulunuyor.

Raporda yer alan öneriler

Raporda demokratik, şeffaf ve hesap verebilir bir siyasal sistemin geliştirilmesi için yapılan tespitler sonucunda bazı önerilere de yer verdi. Önerilerden bazıları şunlar:

  • Cumhurbaşkanı, Milletvekilleri, Bakanlar ve seçimle işbaşına gelen tüm kamu görevlilerinin kendilerinin ve birinci dereceden yakınlarının malvarlığı her yıl kamuoyuna açık hale getirilmelidir.

  • Tüm seçim dönemlerinde, siyasi partilerin ve adayların seçim kampanya bütçeleri, gelir kaynakları –ayni ve nakdi katkılar- ve harcamaları ayrıntılı bir biçimde kayıt altına alınmalıdır. Bu kayıtlar, uzman denetçiler tarafından denetlenmelidir. Raporlar zamanında kamuoyuna açıklanmalıdır.

  • Siyasi partilerin hazine yardımı alabilmesi için belirlenmiş olan en az %3’lük oy oranı, siyasi partiler arasındaki rekabette adaletsizlik yaratmaktadır. Bu alt sınır kaldırılarak, tüm siyasi partiler seçimlerde aldıkları oy oranında Hazine yardımı almalıdır.

  • Her siyasi parti ve aday için adil, eşitlikçi ve özgür bir rekabet ortamı yaratılmadan siyasetin finansmanında şeffaflık ve hesap verebilirlikten bahsedilemez. Seçim barajı olan %10 kaldırılarak, bu konuda AB üye ülkelerindeki uygulamalar dikkate alınmalıdır.

  • Siyasi partilerle ilişkili ya da onların denetiminde olan kuruluşların hesaplarının da parti hesaplarıyla birlikte incelenerek, üçüncü kişilerin kayıt dışı bağış, katkı ve yardımları denetim altına alınmalıdır.

  • Seçim süreçlerini düzenleyen ve denetleyen kurumların bağımsızlığı güvence altına alınmalıdır.

  • Siyasi partilerin mali denetimi; harcamaların yerindeliğini de içerecek bir biçimde yeniden düzenlenmeli. Kesin hesap usul ve belgeleri evrensel standartlara uygun hale getirilmeli. Denetim sürecinde yeterli işgücü sağlanmalı.

  • Seçim kampanyalarında, devlet radyo ve televizyonlarının tarafsızlık ilkesine uymaları ve siyasi parti ve adayların bu olanaklarından eşit olarak yararlanması sağlanmalıdır.

  • Sivil toplum, medya, akademik kuruluşlar ve siyasi partilerden temsilcilerin katılacağı bağımsız bir izleme ve gözetim mekanizması oluşturularak, seçimlerde ortaya çıkan yasal ihlallerin saptanmalı. Raporlanarak yetkili makamlara sunulmalı.

  • Seçim dönemi yasakları izlenerek, ihlaller Kanun’da yazılı yaptırımlarla etkili bir biçimde cezalandırılmalı.

  • Medyanın siyasetin finansmanı, şeffaflık ve hesap verebilirlik konularında etkin çalışmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır.

Didem Özel Tümer, Al Jazeera Türk

Popüler İçerikler

Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt