Genç öğretmen Ali, yaşlı annesi Nigar ile 90’lardan bu yana Kürt göçmenlere ev sahipliği yapan İstanbul’un Tarlabaşı mahallesinde oturmaktadır. İstanbul’da süren nezihleştirme anne oğlu ikinci kez evlerinden edince, Ali ve Nigar kendilerini kentin en ucundaki ruhsuz beton çölünde bulur. Nigar, eski komşularının hepsinin köylerine geri döndüğünü düşünmektedir. Her sabah eşyalarını toplar ve köyüne dönmeye karar verir.
Köyünü ve rüyalarında duyduğu şarkıyı arayarak kenti gezer. Ali’nin tek yapabildiği ona nazik davranmak, hediyeler almak, onu şekerlerle sevindirmek, motosikletle gezdirmek ve annesinin o şarkıyı bulmasına yardımcı olmaktır. Bu arada Ali, kız arkadaşının hamile olduğu öğrenir. Henüz baba olmaya hazır değildir. Yaşamındaki iki kadın arasında kalan Ali, kendi yolunu seçmek zorundadır.