Leonardo da Vinci'nin en önemli eserlerinden Salvador Mundi, çoğunlukla İsa'nın tasviri olarak biliniyor. Peki, bu dünyanın en ünlü tablosunun arkasındaki gizemleri öğrenmek ister misiniz?
Leonardo da Vinci'nin en önemli eserlerinden Salvador Mundi, çoğunlukla İsa'nın tasviri olarak biliniyor. Peki, bu dünyanın en ünlü tablosunun arkasındaki gizemleri öğrenmek ister misiniz?
Resmin doğal olarak aşınması ve Leonardo da Vinci'nin karakteristik sfumato tekniği birleşince figürün özellikleri net bir şekilde analiz edilemiyor ve bu da tablodaki figürün kim olduğu sorusunu akıllara getiriyor. Sanat tarihçilere göre tablodaki kişi İsa'dan başkası değil!
Lynn Picknett ve Clive Prince'in araştırmalarına göre İsa'nın sarıldığı kefen olarak bilinen Torino Kefeni'nin aslında Leonardo da Vinci'nin kendisi tarafından yapılan 'proto-fotoğrafçılık' eseri.
Salvator Mundi ve Torino Kefeni'nin karşılaştıran araştırmacılar, her ikisinin de neredeyse birebir benzer olduğunu ortaya çıkardı.
Salvator Mundi'deki figürün sol eli ilginç görünümlü bir nesneyi tutmaktadır.
İsa temalı pek çok eserde Tanrı'nın yüce gücünü simgeleyen bir kristal küre bulmak tipiktir. Ancak söz konusu Leonardo da Vinci ve onun deha derecesindeki sanat anlayışı olunca bu küreye daha farklı anlamlar yüklemek gerekiyor.
Salvator Mundi'deki top, bir kristal küreden geçerken ışığın kırılması ve bozulması gibi gerçekçi ayrıntılardan yoksundur. Gerçekte, kürenin yansıması, tuniğin ve onu tutan elin küçük bir ters görüntüsünü göstermelidir. Bu basit bir hata olarak görülse de Leonardo da Vinci, eserlerinde bu tarz optik detaylara takıntı derecesinde dikkat ediyordu. Yani bu yaptığı bilinçli bir hareketti.
Bu konuda en çok kabul görülen teori, Da Vinci'nin Tanrı'nın üstünlüğünü ve doğal düzenin yasaları üzerindeki egemenliğini bir şekilde temsil etmek için kürenin yansımasını kasıtlı olarak görmezden gelmeyi seçmesidir. Yani Tanrı'nın her şeyden üstün olduğunu gösteriyor.
Leonardo da Vinci'nin çalışmalarının en karakteristik özelliklerinden biri, konularının temsil edildiği natüralist yollardır. Resimlerindeki figürler zorlama ya da garip görünmez; pozları ve belirgin tavırları, büyük oranlar, rahat pozlar ve görünüşte gerçekçi hareketlerle kusursuz bir şekilde harmanlanmış bir şekilde sunulur.
Bununla birlikte, 'Salvator Mundi' tamamen önden bir duruş sergiliyor, bu da birçok uzmanın Da Vinci'nin eseri gerçekten boyadığından şüphe etmesine neden oldu. Yani eserin sahibinin bir başkası olduğuna inanılıyor.
Uzmanlara göre Salvator Mundi, Kraliçe Henrietta Maria’nın İngiltere kralı Kral I. Charles ile 1625’te evlenmesi üzerine Fransız Kraliyet ailesi için yapılan bir hediye. Evlilik sonrası İngiliz Kraliyet ailesi mülkü olan Salvator Mundi, tam 150 yıl boyunca ortalarda görünmedi ve 20. yüzyılın başında Sir Frederick Cook’un koleksiyonuna girdi.
Yapılmasının üzerinden yüzlerce yıl geçtikten sonra tekrardan ortaya çıkan eser, doğal olarak pek çok farklı davaya konu oldu.
Rus bir milyarderin 127.5 milyon dolara satın alınmasının ardından New York Times gazetesinde okuduğu “resmin değerinin 50 milyon olduğu” haberiyle yıkılması ve dava açması, Salvator Mundi hakkındaki en ünlü dava.
Tabii tablo daha sonra 450,3 milyon dolara satılarak dünyanın en pahalı tablosu olacaktı.
21. yüzyıl konservatörlerinin eline emanet edilen Salvator Mundi, yıllar içinde epey zarar görmüştü. Ceviz paneli bölünen eser, restoratörler tarafından tek parça haline getirilerek gri bir reçine ile kaplandı. Yapılan çalışmalarda Salvator Mundi'nin birden fazla kez boyandığı da tespit edildi.
Sanat tarihçiler, Leonardo da Vinci'nin Salvator Mundi'yi Mona Lisa'yı boyarken bulunduğu Milano'da mı yoksa 1500'ler sonrası Floransa'da mı boyadığını tam olarak kestiremiyor.