40 Yaşına Giren Leonardo DiCaprio'nun Rol Aldığı 20 Efsane Film

40 yaşına giren usta oyuncu Leonardo DiCaprio'nun doğum gününü kutlarız. Ayrıca bunca efsane filmde harikulade bir oyunculuk sergilemesine rağmen bir Oscar ödülü bile kazanamamasından dolayı Akademi Ödülleri Komitesini kınıyoruz.

1. Toby (This Boy's Life)

Kocasından boşanan Caroline, oğlu Toby’yi de yanına alarak 1950’lerin Amerika’sında turlamaya başlar. Bazı kasabalarda yeni insanlarla tanışıp kısa süreli ilişkilere giren Caroline, her başarısız birlikteliğin ardından, yeniden yollara düşer. Bu arada Toby de başını sık sık belaya sokacak arkadaşlar edinmektedir.

Yeni bir hayat kurmaya kararlı Caroline, nihayet bir araba tamircisi olan Dwight’la tanışır ve onun doğru adam olduğunu düşünürerek evlenir. Oysa asker emeklisi olan Dwight, aslında sadist bir disiplin yanlısıdır. Toby kasabadan kaçıp kurtulmak ister...

Tobias Wolff’un zamanında çok ses getirmiş özyaşamöyküsel romanından uyarlanmış olan film, henüz çiçeği burnunda bir Leonardo DiCaprio’nun yanısıra Robert De Niro’yu da izlemek için eşsiz bir fırsat.

This Boy's Life (1993) - Synopsis

2. Arnie Grape (What's Eating Gilbert Grape)

Küçük bir kasabada sıradan bir yaşam süren Gilbert'ın hayatı sorumluluklarından ibarettir. Bir yandan obezite hastası annesi, diğer yandan ise otizm hastalığıyla mücadele eden kardeşiyle ilgilenmek zorundadır. Hayatında en olağandışı durum ise kasabalarından geçmekte olan Becky ile karşılaşması olur. Becky, Gilbert'ın hayatına adeta bir güneş gibi doğar. Ona daha önce hiç karşılaşmadığı bir şeyi, aşkı armağan eder. Ancak Gilbert'ın omuzlarındaki sorumlulukları bu aşkın arasında devasa bir engel olarak durmaktadır. 

What's Eating Gilbert Grape (1993)

3. Jim Carroll (The Basketball Diaries)

Jim bir lise öğrencisidir. Kendini tam anlamıyla teslim ettiği hobisi ise basketboldur. Lisesinin basketbol takımının aranan oyuncularından biri olmuştur. Prestijli liglere terfi edip de dünyaca tanınan bir oyuncu haline gelmek tek hayalidir. Kısa bir süre sonra tanışacağı uyuşturucular dünyası ise Jim’in tüm geleceğini kökünden değiştirecektir. Sefaletin getirdiği, suça mecbur bir hayat başlamıştır onun için. Onu bu durumdan kurtarabilecek tek şey ise, kendine gönülden bağlanabileceği yeni bir uğraş bulması olacaktır.

Leonardo Di Caprio’nun Lorraine Bracco, Mark Wahlberg ve Ernie Hudson gibi oyuncularla rolleri bölüştüğü ve kariyerinin en dikkate değer performanslarından birini sergilediği Basketball Diaries’in yönetmen koltuğunda Scott Kalvert oturuyor.

The Basketball Diaries (1995)

4. Romeo (Romeo + Juliet)

Romeo ve Juliet'in destansı aşk hikayesi çağdaş dünyada vuku bulsaydı nasıl bir trajediye yol açardı. Yine aynı, ancak bu defa kılıçların yerini 'kılıç adları' taşıyan modern silahlar alacaktır. Başarılı yönetmen Baz Luhrman, bu defa William Shakespeare’ın trajik aşk öyküsü Romeo ve Juliet’i beyazperde'ye aktardı. Avustralyalı dahi yönetmenin filminde olaylar günümüz Florida’sında geçiyor. Filmde Romeo (Leonardo DiCaprio) ve Juliet (Claire Danes), kentin iki düşman ailesinin çocuklarıdır. Trajik bir rastlantı sonucu iki genç birbirlerine aşık olurlar ve ailelerin savaşının ortasında bir kaçış bulmaya çalışırlar. 1996 yapımı 'Romeo ve Juliet' filminde Leonardo DiCaprio ile Claire Danes'in umutlu bir çift profili çizdiklerini söylemek mümkün.

Romeo + Juliet (1996)

5. Jack Dawson (Titanic)

Dünyanın hatırlamak istemediği türden felaketlerden olan 'Titanik faciası', dev prodüksiyonların yönetmeni James Cameron tarafından çekilen görkemli bir film. 

Teknolojinin son sürat ilerlediği bir dönemde, insanlar üstesinden gelemeyecekleri hiç bir sorun olamayacağına inanmaya başlamışlardır. 'Titanic' adlı dev transatlantik ise, insanlığın doğaya karşı gövde gösterisi gibidir. Bu 'Düşler Gemisi' nin yolcuları arasında Avrupa`da birkaç yıl geçirdikten sonra Amerika'ya dönmekte olan, Jack adlı genç bir ressam ile nişanlısı ve annesiyle Philadelphia`ya giden Rose adlı genç bir kız da vardır. İki genç, şans eseri tanışacak, aralarındaki sınıf farkına aldırmaksızın birbirlerine yakınlaşacaktır. Bu arada doğa insanoğlunun günden güne artan kibirine bir nokta koymayı planlamaktadır. Yola çıkılmasından dört buçuk gün sonra, 10 Nisan 1912'de, Titanic iki saat kırk dakika süren ve sulara gömülmesiyle son bulan, hazin olayların başlamasına neden olacak buz dağına çarpacaktır. 

James Cameron'un, seyirciye bir zaman makinesiyle yolculuk ettiği hissini uyandırırcasına gerçeğe yakın filmi 'Titanic' tam 14 dalda Oscar adayı olarak 'En İyi Film' dahil 11 ödülü kazanmıştı.

Titanic (1997)

6. King Louis XIV / Philippe (The Man in the Iron Mask)

Kral 14. Louis'in yönetimi altında olan Fransa hükümeti savaşlardaki maddi kayıplar nedeniyle iflasın eşiğindedir. Kral 13. Louis'in ölümünün ardından efsanevi yardımcıları Üç Silahşörler görevlerini bırakmış, her biri ayrı yollara ayrılmıştır. Porthos hayatının tadını çıkarırken, Aramis hayatına rahip olarak devam etmekte, Arthos ise savaştan henüz dönen oğlu Raoul ile vakit geçirmektedir. Raoul sevdiği kadın Christine'e evlenme teklifi etmeye karar verir ve iki aşık, D'Artagnan tarafından kutsanacakları an kralın gözü güzel Cristine'e takılır...

Kutsal ve gizemli bir görev için tekrar bir araya gelen Üç Silahşörler, içten dostlukları ve akıllı hamleleriyle bu görevin de üstesinden gelebilecekler midir?

The Man in the Iron Mask (1998)

7. Richard (The Beach)

Richard ülkesinden Thailand'a kadar macera aşkından güç alarak yol alan Amerikalı bir serüvencidir. Zihnindeki tek şey, teknolojinin ve bilgisayarların kendi düzenini dayattığı modern ama çürük toplumdan uzak bir yerde, bir barınak edinebilmektir. Bangkok'taki ucuz bir otelde konaklarken ilginç bir Fransız çiftle tanışır. Ayrıca otelin bir diğer konuğu ise Daffy adında, Richard'la benzer ilgi alanları olan bir adamdır. Daffy, dünyada daha önce kimsenin girmediği bir sahilin varlığından söz eder. Üstüne üstlük bu sahilin yerini sadece kendisinin bildiğini ekler. Oscar'lı yönetmen Danny Boyle'un yönetmen koltuğunda oturduğu filmin başrolünde Leonardo Di Caprio var.

The Beach (2000)

8. Amsterdam Vallon (Gangs of New York)

1800'lü yılların ortalarında Amerika'nın Manhattan eyaletinin kenar mahallerinde yaşayan iki çete arasında şiddetli bir savaş hüküm sürmektedir. Bir yanda Amerika'nın yerlilerinden oluşan bir grup, diğer tarafta ise bu bölgeye sonradan göç etmiş olan İrlandalı katoliklerin oluşturduğu topluluk. Yerliler Bill the Butcher isimli acımasız bir lider tarafından yönetilmekte, İrlandalı göçmenlerin başında ise Dead Rabbits isimli bir lider bulunmaktadır. Aralarında başlayan kanlı savaş sırasında İrlanda çetesinin lideri öldürülür ve oğlu Amsterdam Vallon da babasının ölümüne bizzat tanık olur. Amsterdam, hem babasının katilinden intikam almak hem de şehrin hakimiyetini ele geçirmek için harekete geçmek zorundadır. 

Usta yönetmen Martin Scorsese imzalı film, özellikle dev isimlerden oluşan oyuncu kadrosuyla dikkat çekiyor.

Gangs of New York (2002)

9. Frank Abagnale Jr. (Catch Me If You Can)

FBI ajanları hiç şüphe yok ki kendilerine çok fazla güvenmektedirler; ancak bu kez karşılarındaki, onlar için bile pek de kolay bir lokma olmayacaktır. Henüz yirmili yaşlarında, çocuk yaşta bir adam onlarca ülke gezerek, bazen pilot, bazen doktor, bazen savcı mesleklerine bürünerek FBI'ı peşinden koşturmaktadır. Bu ya bir kedi-fare oyunudur ya da sadece farenin oyunudur.

Amerikan sinemasının en büyük ustalarından Steven Spilerberg'in yönettiği filmin başrollerinde Leonardo Di Caprio ve Tom Hanks var.

Catch Me If You Can (2002)

10. Howard Hughes (The Aviator)

Film, hiçbir şey olanı milyarlara dönüştüren Howard Huges üzerine bir biyografik çalışmadır. Kendisi havacılık ve sinema alanında parlasa da aşk hayatı da yeterince göz kamaştırıcıdır. İkinci Dünya Savaşında bile uçaklarını savaş uçaklarına uyarlayarak kariyerini yukarılara çıkartmıştır. Ancak her şey Hughes için doğru değildir çünkü onun kendi üzerinde yarattığı baskı birçok erkeğin asla tahammül edemeyeceği türdendir. Gökler Hakimi’nde dikkati çeken isimler Leonardo DiCaprio ve Cate Blanchett olarak seyircisi ile buluşuyor.

The Aviator (2004)

11. Billy (The Departed)

Köstebek, mafya ve polis teşkilatı arasında geçen savaşı anlatıyor. Uzun yıllardan beri mafya tarafından, polis teşkilatına sızmak üzere yetiştirilen adamlar son derece iyi pozisyonlardadırlar teşkilat bünyesinde. Aynı şekilde polisin aynı amaçla yetiştirdiği adamları da mafya içinde cirit atmaktadırlar. Ancak vakit her şeyin açığa çıkma vaktidir. Her iki cephede de köstebeklerin var olduğu anlaşıldığında söz konusu köstebeklerin ölümle burun buruna gelecekleri koşturmaca ve macera başlayacaktır. Film dört dalda Oscar sahibidir.

The Departed (2006)

12. Danny Archer (Blood Diamond)

Hayat bazen, değerli bir tek şey uğrunda bambaşka insanların kaderlerini umulmadık bir biçimde kesiştirebiliyor. Bambaşka hayatlardan gelen, vaktiyle orduda görev yapmış Danny Archer ile uzun zaman önce ait olduğu yerden kopartılarak elmas madenlerinde işe koyulmuş Solomon Vandy. Herkesin gözdesi, büyüleyici bir elmasın varlığı nedeni ile yolları kesişir. Her ikisi de elmasın peşi sıra gazeteci Maddy Bowen ile beraber yola çıktıklarında hayatlarına dair değerli birer fırsatı da yakalamışlardır. Solomon ait olduğu yere, ailesine kavuşabilme ihtimali ile Danny ise yeni bir hayata başlamanın umudu ile aydınlanırlar. Kuşatma ve Son Samuray adlı filmlerin arkasındaki isim Edward Zwick’ten, heyecan dolu bir aksiyon-macera.

Blood Diamond (2006)

13. Roger Ferris (Body of Lies)

Köktendinci terörist örgüt El Kaide’nin yöneticilerinden bir ismi bulma görevi, Irak’ta deneyimli eski bir gazeteci olan Roger’a verilir. CIA ile işbirliği yapan Roger, ajan-gazetecilik konusunda deneyimsizdir ve alışık olmadığı vahşi bir dünya ile tanışacaktır. Gladyatör’deki favori oyuncusu Russell Crowe ile American Gangster sonrası yeniden bir araya gelen usta yönetmen Ridley Scott, Leonardo DiCaprio ile ilk defa çalışıyor. Filmin uyarlandığı önemli kitabın yazarı David Ignatius, gösterim öncesi konuşma yapmak için ülkemize geldi.

Body of Lies (2008)

14. Frank Wheeler (Revolutionary Road)

Richard Yates'in aynı adlı kitabından uyarlanan ?Revolutionary Road ? Hayallerin Peşinde?, Frank ve April Wheeler çiftinin (Leonardo DiCaprio ? Kate Winslet) bakış açısından Amerikan evlilik kurumunun etkileyici bir portresini çizer. 

Yates'in 1950'ler Amerika'sında geçen öyküsünde modern ilişkilerde yansımasını bulmuş bir soru gündeme getirilir: İki insan birbirinden ayrılmak zorunda kalmaksızın sıradan hayat düzeninden kopmayı başarabilir mi?

Frank ile April, kendilerini her zaman çok özel, farklı görmüşler; hayatı yüksek ideallerine uygun şekilde yaşamaya hazır ve istekli olmuşlardır. Bu nedenle lüks evlerin sıralandığı bir cadde olan Revolutionary Road'daki yeni evlerine taşındıklarında kendilerini çevreleyen durağan ortamdan bağımsızlıklarını gururla ilan ederler. O dönemin toplumsal sınırlarını belirleyen tuzaklara asla düşmemeye kararlıdırlar.

Ancak Wheeler çifti kendilerini hiç beklemedikleri bir durumun tam içinde bulur: Frank Wheeler rutin bir işi olduğu için sinirleri günden güne bozulan yetişkin bir erkeğe dönüşürken April de istek ve tutkularını bastırmaya çalışan mutsuz bir ev kadını olup çıkar. Sonuç ise tıpkı diğerleri gibi hayallerini kaybetmiş tipik bir Amerikan ailesidir.

Revolutionary Road (2008)

15. Teddy Daniels (Shutter Island)

Scorsese'nin olgunluk çağı ürünlerinden Zindan Adası da, yönetmenin bir çok filmi gibi yine bir başyapıt statüsünde. Filmde, Teddy Daniels ve Chuck Aule isimli iki polis memurunun, Rachel Solando adlı bir akıl hastasının ortadan kaybolması üzerine tehlikeli akıl hastalarının tedavi gördüğü Shutter Adası isimli bölgede konuşlanan Ashecliffe Hastanesi'ne soruşturma yapmak için gitmesi ve sonradan gelişen esrarengiz olaylar aktarılıyor. Burada karşılaştıkları isyan tablosu ve çığrından çıkan işler bu davayı gittikçe zora sokacak, zamanla rüya ve gerçek arasındaki sınırlar zorlanacaktır. Usta yönetmen Martin Scorsese tarafından Dennis Lehane'nin ünlü romanından sinemaya uyarlanan filmin başrolünde yönetmenin gözde oyuncularından Leonardo Di Caprio bulunuyor.

Shutter Island (2010)

16. Cobb (Inception)

Başlangıç filmi, doğaüstü ve büyülü gerçekçi tonları, bilim kurgu ve fantazmatik sinema estetiği ile harmanlayan ilginç senaryosuyla, Leonardo DiCaprio'nun üst düzey performans sergilediği değişik bir film. Bu yapımda sanatçı, çok yetenekli bir hırsız olan 'Dom Cobb ' ile karşımızda. Uzmanlık alanı, zihnin en karanlık ve savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb'un bu nadir insanlarda görülebilecek yeteneği, bu ender rastgelinebilecek mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği herşeye malolmuştur. Cobb'a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkansız ?başlangıç'ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır.

Inception (2010)

17. J. Edgar Hoover (J. Edgar)

Amerika bugün FBI ile gurur duyuyorsa bunda hiç şüphesiz ki J. Edgar Hoover'ın on yıllarca kendisini mesleğine ve büroya adamış olmasının etkisi var. 20.yy.'ın en tartışmalı, en esrarengiz ve en güçlü portrelerinden biri olan J. Edgar'ın gerçek hayat hikayesinden uyarlanan filmde ünlü FBI başkanının gençliğinden başlayarak Amerikan Adalet Bakanlığı'ndaki yükselişine ve neredeyse 50 yıl boyunca Federal Büro üzerindeki etkisine beyazperdeye taşınıyor. 

Ondan nefret edenler, mecburen saygı gösterenler ve samimi biçimde hayranlık besleyenler... Elinde bulundurduğu büyük güce rağmen, korkuları, zaafları da olan, kapalı kapılar ardında sakladığı büyük sırlarla kariyerini, hayatını mahveden bir adam... 

Leonardo DiCaprio'nun Amerikan tarihinin en önemli figürlerinden J. Edgar Hoover'ı canlandırdığı filmin senaryosu Oscarlı Milk filminin ve sıradışı bir dizi olan Big Love'ın senaristi Dustin Lance Black' aitken, yönetmen koltuğunda Dicaprio ile görmeye alıştığımız efsane yönetmen Clint Eastwood oturuyor...

J. Edgar (2011)

18. Calvin Candie (Django Unchained)

Amerikan İç Savaşı’dan 2 sene öncesinde, Güney bölgesinde geçen film Köle Django’nun Alman asıllı ödül avcısı Dr. King Schultz ile yolunun kesişmesiyle başlıyor. Django, eski efendisini ölü ya da diri ele geçirmek isteyen Schultz ile anlaşmaya varır ve özgürlüğü karşısında Brittle kardeşleri kendisine getirme sözü verir. Görev başarıyla tamamlanır ama ikilinin yolları ayrılmaz Schultz ve Django beraber Güney’in en çok aranan suçlularının peşine düşerler… ‘Avlanma’ hünerini her geçen gün geliştiren Django’nun artık tek bir hedefi vardır: köle ticareti yüzünden kaybettiği eşi Broomhilda’yı bulmak ve onu kurtarmak... Bu hedef onları kötü şöhretli “Candyland” çiftliğine ve çiftliğin sahibi olan Calvin Candie’ye götürecektir… 

Sinemanın dahi çocuğu, Oscarlı Quentin Tarantino'nun uzun süre üzerinde çalıştığı Spagetti Western türündeki projenin başrollerinde Jamie Foxx, Christoph Waltz yer alırken, Kerry Washington, Leonardo DiCaprio ve Samuel Jackson gibi yıldızlardan oluşan oyuncu kadrosu göz dolduruyor.

Django Unchained (2012)

19. Jay Gatsby (The Great Gatsby)

Yazar olma basamaklarını tırmanan Nick Carraway 1920'lerde eğlence hayatının gözdesi konumuna yükselen New York'a gelir. Kendi Amerikan rüyasının peşindeyken tesadüfen milyoner Jay Gatsby ve onun çevresiyle yolları kesişir. Carraway'nin alkolün su gibi aktığı, göz kamaştırıcı partilerle tanışması fazla zaman almaz. Öte yandan bu büyülü Amerikan rüyasının çöküşü de yaklaşmaktadır. Dışarıdan görkemli görünen bu hayatın örtbas etmeye çalıştığı gerçekler su yüzüne çıkacaktır...

Amerikan yazar F. Scott Fitzgerald'ın aynı isimli romanından beyazperdeye aktarılan filmin oyuncu kadrosunda ise Leonardo DiCaprio (Jay Gatsby), Tobey Maguire (Nick Carraway), Carey Mulligan (Daisy Buchanan) ve Joel Edgerton (Tom Buchanan) isimleri yer alıyor. 3D çekilen filmin yönetmenliğini ise Baz Luhrmann üstleniyor.

The Great Gatsby (2013)

20. Jordan Belfort (The Wolf of Wall Street)

Jordan Belfort 24 yaşında genç ve hırslı bir adamdır. Para kazanma arzusuyla Wall Street borsasında önce komisyoncu ve ardından Stratton Oakmont adında bir yatırımcı firmasında zengin olmak için her şeyi yapmaya hazır bir CEO olur. 90'ların en hızlı günleridir ve New York işlem salonunda her şey olabilmektedir. Önemsiz tahvillerle birçok yatırımcıyı aldatarak, Belfort kısa zamanda bir para makinasına ve aynı zamanda bir harcama makinasına dönüşür. Bir günde hesapları milyon dolarlarla doldururken o gece hepsini aynı hızda harcayabilir. Profesyonel hayatının yanı sıra uyuşturucu, fahişeler, son derece pahalı lüks fantezilerle dolu kirli bir oyunun içindedir. Bu karakterin hayatındaki her şey abartılı bir şekilde devam ederken, çöküş ise çok uzakta değildir...

Yönetmenliğini Martin Scorcese'nin üstlendiği film Amerikan borsasında komisyoncu olan Jordan Belfort'un biyografisinin bir uyarlaması. Filmin başrolünde Leonardo DiCaprio yer alırken kadroda Jonah Hill, Kyle Chandler ve Jean Dujardin kendisine eşlik ediyor.

The Wolf of Wall Street (2013)

Popüler İçerikler

Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi
İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
Türkiye Kaçıncı Sırada? Bir Ankete Göre En Güzel Kadınların Bulunduğu Ülkeler Açıklandı
YORUMLAR
11.04.2015

Özellikle Sıkıysa Yakala ve Zindan Adası.

leonarda dicaprio ile benim aldığımız oscar sayısı eşit sanırım mükemmelim :D

dirilis gibi bir film bu sıralamaya nesıl giremez

TÜM YORUMLARI OKU (13)