Yuka’nınki bunu neredeyse üçe katlıyor.
RNA bu kadar dayanıksız bir molekül olduğu için donmuş koşullar dışında korunması zor. Ama Yuka’nın mükemmel şekilde muhafaza olmuş dokuları, bu engeli aşmayı sağladı.
Bu başarı sayesinde araştırmacılar artık başka yok olmuş türlerin de RNA’sına ulaşabilecek. Hatta bu hayvanların ölmeden önce grip benzeri RNA virüsleri taşıyıp taşımadığını bile anlamak mümkün hale gelebilir.
Bilim dünyası ne bekliyor?
Uzmanlar, bu yöntemin nesli tükenmiş birçok tür için yeni bir pencere açtığını söylüyor. Tazmanya kaplanı, dodo, moa ve mağara aslanı gibi soğuk bölgelerde yaşamış türler, sıradaki adaylar arasında.
Kısacası Yuka, 40 bin yıl donup kaldıktan sonra bile bilim insanlarına ölüm anının biyolojik kaydını sunarak tarihe yine adını yazdırdı.