Hollanda Maliye Bakanı Jeroen Dijsselbloem basın mensuplarına 50 milyar euroluk Yunanistan fonunun ülke varlıklarının bir kısmını parasallaştıracağını belirtti. Ancak fonun mülkiyeti Yunanistan’da olsa da denetiminin Avrupa Birliği’nde olması, ve özelleştirme gelirlerinin denetiminin de AB tarafından sağlanacak olması özellikleri sebebiyle sistem Yunanistan’ın Düyun-u Umumiyesi olarak yorumlandı.
Düyun-u Umumiye Osmanlı döneminde borç ödemeleri için vergi toplanmasını bizzat kreditörler tarafından yapılmasını öneren bir şemaydı. Bu anlamda planın eşine az rastlanır olan Düyun-u Umumiye modelinin aynısı olduğunu öne sürmek güç. İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Müdürü Şant Manukyan ’a göre doğrudan vergilere el konulmadığı için anlaşmanın Düyun-u Umumiye kadar sert değil. Manukyan, 1832 İstanbul Anlaşması çerçevesinde yeni Yunanistan devletinin gelirlerinin ilk etapta faiz ödemelerine gitmesini öngören maddesi bulunduğunu hatırlatarak bu borcun da ödenmediğinin altını çiziyor. Yani Yunanistan’ın tarihinde de benzeri şemalar yer alıyor. Manukyan “Yunanistan’da dahili devalüasyon ile kazanılan verimlilik artık limite geldi ve Syriza ile bazı kazanımlar da bozuldu. Bu programın uygulanabileceğine pek inanmıyorum” diyerek bu programın da hedefine ulaşması konusunda şüphelerini dile getiriyor.
Sözün özü, bugün varılan anlaşmanın vergilere el koymak yönü olmadığı için Düyun-u Umumiye ile tamamen özdeşleştirmesi yanlış olsa da ülkedeki varlıkların parasallaştırılması ve fonun yönetimine bırakılması postmodern bir Düyun-u Umumiye algısı yaratıyor.