Biz Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yaptığımız çalışmalar ile vatandaşları bu konular üzerinde bilgi verme noktasında elimizden gelenleri yapmayı çalıştık. Vatandaşlar tarım il ve ilçe müdürlüklerindeki teknik elemanlar dışında, üniversitedeki konuyu bilen hocaların dışında ve bizlerin bilgileri dışında hiçbir şeye itibar etmemeleri gerekir. Bugün çıkan haberde ‘Çayda beklenen büyük tehlike’ diye haber yapılmış. Bu böceğin çaya zararı olmadığını çok kez ifade ettik. Sadece geçtiğimiz dönemlerde çay ile iç içe olan bahçelerdeki sebzelerde bazı zararlar oldu ama şu anda genel denge durumuna geliyor. Onun için Doğu Karadeniz Bölgesi’ni düşünerek, Türk çayının hiçbir haşereye karşı kimyasal kullanılmadan üretim yapıldığını ve bu önemli değeri düşünerek o şekilde ifadelerimize dikkat etmemiz lazım. Bu böceklerin insanlara zararlı olduğu, gözlük camlarına fırlayarak, gözlük camlarını bile çizdiği ifade ediliyor. Kesinlikle böyle bir durum söz konusu değil. Çok abartılı ve dikkat çekici ifadeler bunlar. Üreticilerimiz dışarıdan sabotaj mı oldu gibi hikayeleşmiş kurgulara inanmaması gerekiyor. Çünkü bu ülkemizde değişik dönemlerde olabilecek böceklerden birisidir. Biraz sabredip bu zararlıyı takip edip, üniversiteler, araştırma kurumları ve ilgililerin yapacağı çalışmaları bekleyeceğiz. İl ve ilçe müdürlükleri, ziraat odaları, üniversiteler ve araştırma enstitüleri konuya hakimdir. Bu konuda endişe etmeye, afaki ifadelerde bulunmaya gerek yok” .
Haberin devamında da böceğin kuş popülasyonunu arttırdığını vs yazarak aslında aynı zamanda güzel yanları da var diyerek cilayı da atmış.
torpilli bakanlar kendilerini nasılda belli ediyor.bu işi yapamayacaksınız haram zıkkım olsun ödediğimiz vergiler size
bu amına kodumun gerizekalılarını kafalarına vurup seçerek mi alıolar aq insana zararı yok bitkiye var töbe la la adamın mahsulunu bitirio hayvan hala zararı yok diyo mal
Benim o bölgede evim ve arazim var. Bu haşerenin ilk geldiği zamanı da biliyorum, sonra ne kadar çoğalıp verdiği zararı da yaşamış birisiyim. Yaklaşık 10 sene önce bostandan kendi domatesimizi salatalığımızı fasulyemizi yiyebiliyorduk, taa ki bir süre sonra bu bitkilerin değil ürün vermek, yaprak bile açamadığını farkedene kadar. Yetkililere defalarca seslenildi, çözüm istendi, önce hiç sallamadılar sonra iş çay ve fındık gibi yine ucu paraya dayalı tarım ürününe gelince araştırma zahmetinde bulundular...