30 Yaşındayken İki Kolunu da Kaybeden Adamın İlham Veren Hayata Tutunuş Hikâyesi

İnsan sahip olduğu her şeyin değerini bir süre sonra unutuyor, değil mi? Bir değil, tam iki kolunuz birden kesilecek olsa ne düşünürdünüz? 1979 Sakarya doğumlu Haluk, bir gün Mersin’de tüm hayatını değiştirecek bir kaza geçiriyor. Gelin, bu kazadan sonra hayatında birçok dönüm noktası yaşayan Haluk’un ilham veren hayatına hep beraber bakalım.

Hayatının başlangıcı.

Sakarya’da doğan ve babası 5 yaşındayken öldüğü için ailesi ile Adana’ya yerleşen Haluk, 2009'da kaza geçirene kadar hayatını burada sürdürüyor. Toplamda yedi kardeşi olan Haluk lise mezunu ve yüksek gerilimde direk dikme, trafo kurma gibi tehlikeli işlerde çalışıyor.

Her şeyi değiştiren o gün.

Bir gün Mersin'in bir yaylasındaki tesise direk dikilmesi dikmek için gidiyor. Tüm işlemler bittikten sonra kaçağı kontrol etmek için 7 metre yükseğe çıkıyor. Yüksek gerilim, şimşek gibi Haluk’u çarpıyor. Gözünü açtığında hastaneye doğru yolda olduğunu fark eden Haluk, hiçbir ağrı ve sızısı hissetmediğinden kendisine elektrik çarptığına inanmıyor.

Hastaneye geldikten sonra yavaş yavaş her şeyle yüzleşiyor.

Doktorlar ilk 10 gün Haluk'un kollarını, omuzlarını ve sol ayağını ampute ederek hayatını kurtarmaya çalışıyor. Yaşama şansı %10 bile olmayan Haluk, kardeşleri geldiğinde Adana Seyhan Uygulama Hastanesine transfer ediliyor. Haluk için ameliyat günü, kolları kesileceği gerçeğini öğrendiği gün oluyor. Doktora yalvararak 'Doktor Bey lütfen, ben nişanlımı çok seviyorum ve iki ay sonra evleneceğiz. Ne olursunuz kesmeyin kollarımı.' diyor ancak iki kolunu da kaybediyor. 70 gün boyunca hastanede kalıyor ve insani ihtiyaçlarının hiçbirini karşılayamıyor. Hastaneden sonra bir süre kardeşlerinde kalıyor. Bu durum onu çok rahatsız ediyor. Yaraları iyileştikten sonra ise iyice insanlara yük olduğunu hissetmeye başlıyor. Sürekli 'Ne yapabilirim?' diye düşünüyor.

Kaderini değiştiren cümle, kız kardeşinden geliyor.

Bir gün kız kardeşinden duyduğu bir cümle, onu kamçılayan şey oluyor. Kardeşinin evinden ayrıldığında hiç parası olmadığı için çocukluk arkadaşını arıyor ve onunla beraber hayata atılabileceğini düşünüyor. Bir pansiyona yerleşiyor ve kalem satmaya başlayarak hayatını kazanmaya çalışıyor.

Yalnız kaldığı bir sabah, çoğu şey değişiyor.

Her gün ona yardım arkadaşı bir sabah gelmiyor. İhtiyaçlarını nasıl karşılayacağını bilemeyen Haluk, engelli maaşı ve kazandığı parayla sadece pansiyonun parasını ve yemeğini karşılayabildiği için bir yardımcı da tutamıyor. Hazırlanması gerektiğinden pantolonunu ilk olarak ayaklarından geçiriyor daha sonrasında kanca kullanarak yukarı çekiyor ve pantolonu giymeyi başarıyor. Ardından işe gidiyor. Kalemleri sattıktan sonra karnı acıkıyor ancak ona yardım eden biri olmadan nasıl yemek yiyeceğini bilemiyor. Bir esnaf lokantasına gidiyor. Yemeğini alıp parasını ödüyor ve yemeği yukarı çıkarmalarını istiyor. Gelen garson nasıl yiyeceğini sorup yardım teklif edince Haluk net bir şekilde teklifi reddediyor. Tabağı masaya koyuyor ve kaşığı doldurup bırakıyor. Kaşığın ucuna bastırınca kaşığın dolu kısmı yukarı kalkıyor ve Haluk nasıl yemek yiyeceğini çözüyor. Tüm bunlardan sonra ev tutması gerektiğine karar veriyor. Başakşehir’den bir ev tutuyor ve ikinci el eşya satın alıyor.

İşleri büyütmesi gerektiğine karar veriyor.

Kalemleri satarken bir süre sonra fark ediyor ki bu kalemleri satıyor ancak evin kirasını, faturaları, yemesini içmesini karşılayacak kadar para kazanamıyor. 'Ne yapabilirim?' diye düşünürken aklına çerez satmak geliyor. Bir arkadaşı sayesinde taksitle araba alıyor. Haftada birkaç gün geceleri Bayrampaşa sebze halinde, gündüzleri ise Zeytinburnu taraflarında çalışmaya başlıyor. Şoför olarak da kalem satarken çalıştığı bir arkadaşını alıyor yanına. Kimseye muhtaç konuma düşmeden yaşamasını sağlayacak kadar işini oturtuyor.

İşlerini büyütüyor ancak batıyor. Yine de vazgeçmiyor.

Sonrasında TOKİ’ye müracaat ediyor ancak ev ona çıkmayınca hırs yapıyor ve bir lokantaya ortak oluyor. Süre ilerledikçe lokantanın sahibi diğer hisseleri de ona devretmek istiyor. Böylece iki arabasını satarak lokantanın hisselerini alıyor. İşten çok iyi anlamadığı için bir sene içinde batıyor ve sekiz yıllık emeği uçup gidiyor. Çok fazla borcu olduğu ve birçok haciz yaşadığı için ilk başladığı hâlinden daha kötü konuma düşüyor.

Ancak olumsuzluklar Haluk’u asla yıldıramıyor.

'Bu kadar hırs da demek ki iyi değil, yolundan şaşmayacaksın.’’ diye düşünüyor ve omzuna tekrar çantasını asıyor. Halleri gezerek çerezlerini satıyor. 25-30 günlük döngüler oluşturuyor ve bu döngülerle başladığı halleri tekrar geziyor.

İç huzuru da yakalayan Haluk, hayatından oldukça memnun olduğunu söylüyor.

Bir gün halde çerez satarken yaşlı, sakallı, kavuklu bir amca Haluk'un yanına geliyor ve onu omzundan tutuyor. Bu olayı, geri dönüş vesilesi olarak vurguluyor Haluk. Yaşlı adam dua okumaya başlıyor. Ardından 'Namazını kılmıyorsun, ben tövbeni ettim, namazını kıl.’’ diyor. Haluk önce olayı idrak edemiyor çünkü adamın Haluk'un namaz kılmadığını nasıl bildiğini anlamıyor. Etkileniyor ve namaz kılmaya başlıyor. Hiç kimseye muhtaç olmadan yaşayan Haluk, hayatından memnun olduğunu söylüyor.

Körlük Karanlık Bir Görüntü Değilmiş! Görme Engelli Kişiler, Dünyayı Sandığımızdan Çok Daha Farklı Görüyormuş
Her Şey Clark Olofsson'un Banka Soygunuyla Başlamış! Stockholm Sendromu'nun Gerçek Hikâyesi Sizi Şoke Edecek
Meğer Gerçek Farklıymış: Nazar Boncuğundan Kurşun Dökmeye Kadar İslamiyete Ait Sandığımız Şamanist Gelenekler
Ölüler Dünyasından Spoiler Getirdik: Cenazelerle Alakalı Bilinmeyen Tüm Detayları Tek Tek Anlatıyoruz

Popüler İçerikler

Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?