Başbakan Erdoğan, Almanya dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlarken, evinin dinlenmesiyle ilgili savcılığın ‘gizli’ dosyalarının dahi servis edildiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, ‘paralel yapının’ askere sızmaya çalıştığını anlattı
Fethullah Gülen cemaatini kastederek, ‘yeni siyasi aktörler çıkabilir, 2015 seçimine hazırlık yapanlar var’ diyen Başbakan Erdoğan, artık ağır ceza mahkemesi kararı olmayan MİT ve Emniyet İstihbarat tarafından yapılan dinlemenin delil olmayacağını açıkladı
Milliyet gazetesinden Fikret Bila'nın haberine göre, uçaktaki sohbetin ağırlıklı konuları; AB ile sıklaşan temaslar, 17 Aralık’ta gündeme gelen yolsuzluk ve rüşvet iddialarına dayalı operasyonlar, sonrasında savcı ve polislerin görevlerinin değiştirilmesi, telefon dinlemeleri ve tapeleri ile HSYK’yla ilgili çalışmalardı.
Başbakan Erdoğan, evinin dinlenmesinin, “casusluk” olduğunu ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bu konuyla ilgili bir dosyanın gönderildiğini söyledi.
Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun eleştirilerini anımsatarak, partisinin grup toplantısında müteahhitlerle ilgili okuduğu tapelere ilişkin soruya, “Kılıçdaroğlu, SSK’nın hesabını versin” yanıtını verdi. Erdoğan, oğlunun ve kızının görev yaptığı TÜRGEV’e yatan paralarla ilgili olarak da, “Bir bankanın hesabında gayrimeşru para olmaz, nereden geldiği yazılıdır” dedi. Başbakan, Kılıçdaroğlu’nun kızının kendi dönemlerinden Vakıfbank’a girdiğini belirterek, “Hatta arkadaşlar sordular, ben ‘hayırlı olsun’ dedim, şimdi de istifa ediyor, niye istifa ediyor?” diye konuştu. Erdoğan, Fethullah Gülen cemaatini kastederek, 30 Mart’tan sonra yeni siyasi aktörler ortaya çıkabilir, 2015 seçimine hazırlık yapanlar var, yeni parti hazırlıkları duyuyoruz” dedi.
Erdoğan’a yöneltilen sorular ve yanıtlarından bazıları şöyle:
CHP liderinin gündeme getirdiği işadamlarıyla ilgili ses kayıtlarıyla ilgili ne diyeceksiniz?
Bir kere önce SSK’da yaptıklarının hesabını versin. Sen Rahşan Affı’yla kurtulmuş bir adamsın. Önce bunların hesabını ver demek lazım. Bütün sülaleni SSK’ya yerleştirdin. Hani bizim için “şöyledir böyledir” diyorlar ya. Ya bizim iktidarımız döneminde senin kızın Vakıfbank’a girdi. O dönemin Genel Müdürü, konuyla ilgili olarak bu benim kulağıma geldiğinde, bunu bana arkadaşlar sordular. “Çok farklı yerlere çekilir. Madem geliyor, hayırlı olsun” dedim. Şimdi bakın tam bu TÜRGEV olayı oldu, çok enteresan, kızı Vakıfbank’tan istifa etti. Niye istifa ediyor? Sen orada bir rakam açıklıyorsun. “Bu para nereden geldi?” diyorsun. Bir defa hiçbir bankanın kasasında gayrı resmi para bulunmaz. Her bankaya giren rakam resmidir. Ve bu, o vakfın hesabıdır. Nereden geldiği hepsi orada bellidir. Gizlilik esasına kayıtlı olduğu halde, biliyorsunuz bütün veriler gizlidir. Bu yasa dışı uygulamayı yapan kişi, bir murakıp mıdır, bir müfettiş midir, bir personel midir kimse... Ve her vakfa ne kadar hibe yapılırsa alabilir. TÜRGEV’in “Şuraya kadar alır” diye bir şey yok. Her tür yardımı kabul edebilir. Ama partilerde öyle değil. 20 bin civarının üstüne çıkamazsınız. Sen şimdi bunu söylemekle neyi ispat etmeye çalışıyorsun? Adam yatıyor kalkıyor TÜRGEV. Niye çünkü Tayyip Erdoğan’ın oğlu, kızı orada. Ee ne olacaktı? Bu vakıf, benim belediye başkanlığım dönemimde kurulmuş. Bunları söyleyen sen Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne verilen devlet arazilerini niye konuşmuyorsun? İstek Vakfı’na, Türk Eğitim Vakfı’na verilen yerleri niye konuşmuyorsun? Bunlar hep devletin, Milli Emlak’ın verdiği yerler. Şu an mesela Davutpaşa’daki Çukurambar, aynı şekilde Çarşamba’daki Çukurbostan Fatih Belediyesi’nin bizden önceki dönemlerde bu vakıflara verdiği yerler. Oralar buraları almış da suç işlenmiş diye söylemiyorum. Bu beyefendi samimi olmadığı için söylüyorum. TÜRGEV ne iş yapıyor? Buraya gelenlerin şahsi bir şeyi var mı? Veya benim oğlumun, kızımın, 17 mütevelli heyetteki arkadaşların kişisel menfaati söz konusu değil. Hepsi orada böyle bir hizmeti yapıyorlar. Şu an 2 bin civarında kız yurtlarda kalıyor, burslar veriliyor. Bundan iftihar etmesi gerekirken beyefendi rahatsız oluyor.
‘Gizli dosya servis edildi’
17 Aralık’a “paralel yapı”, “darbe” dediniz. Bununla ilgili idari tasarruf kullanıyorsunuz. HSYK gibi birçok alanda yasal çalışmalar da var. Adli bir süreç de olacak mı?
Mesela benim evimin dinlenmesi... Bu casusluktur. Bununla ilgili atılması gereken adımlar atıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na çok gizli kaydıyla dosya gönderildi. Ama bu bile basına servis edildi. Başbakanlık Teftiş Kurulu’ndan gizli çıktı, savcılıkta sızdı. Atamaları eleştiriyorlar. 250 bini aşkın polis var. Yanlış yapanlar elbette yer değiştirecek. Zaten yer değiştirmelerin çoğu kendi ili içinde yapıldı. Yargıdaki yanlışlara da HSYK el koydu. Orada da asıl atama listesi sonra gelecek. 4 bakanla ilgili dosyaları savcılık, “Muvazaa var” diyerek geri gönderdi, şimdi yeniden incelenecek.
‘İstihbarat ağır cezadan karar alacak’
17 Aralık’la başlayan süreçte, “Ne zaman normale döneceğiz” soruları soruluyor. Şu an normale döndü diyebilir miyiz? Ya da ne zaman genel anlamda normalleşmeden bahsedebiliriz?
Şu an bir normalleşme sürecindeyiz. Ancak biliyorsunuz ki başlattıkları bir yargı süreci var. Yargı sürecinin noktalanması normalleşmeyi getirecektir. Ama normalleşme yoluna girdik diyebilirim.
Ne manada normalleşme?
Bu işler çözüldükten sonra artık vatandaş şunu görecek; “Artık ben dinlenmiyorum.” Neyle? Ağır ceza mahkemesi oybirliğiyle karar vermezse kimseyi dinleyemezsin. Bu nedir? Ancak buradan gelecek olan dinleme delil kabul edilecek. Bunun dışında ne MİT’in ne de Emniyet İstihbarat’ın verdiği dinlemeler delil kabul edilmeyecek. Ama istihbarat bilgisiyle suçüstü yapabiliyorsan yaparsın. Ama bunun dışında yargıda delil olmaz.
‘Adli kolluk kuracağız’
Vatandaş bu konuda rahat hissedebilir mi kendini?
Bunu göreceksiniz. Örneğin adli kolluk diyoruz. Ancak, bazı köşe yazarları bu tür şeyler yazıyor. Ya bizi doğru düzgün dinlemiyor, akılları başka yerde ya da birileri onlara bazı haberler veriyor, buna göre yazıyorlar. Bir defa ben yargıyı valiye bağlamadım. ‘Yargı valiye bağlıdır’ demedim. Savcı adli kolluk olarak gelip de emniyet müdüründen eleman istemesi lazım. Ona sormadan, altından bir komiseri ya da memuru örgütleyerek operasyon yapıyor. Bunu yapamazsın diyoruz. Şu an devletin valisi, emniyet müdürü güvenilir değil, savcı beyin güvendiği kişiler güvenilir. Böyle bir devlet olabilir mi? Bir sistemin içinde yargının konumu bellidir. Aynı şekilde yürütmenin, yasamanın yeri bellidir. Vali, burada bir yardımcısını ya da emniyet müdürünü görevlendirebilir. Biz, bunu geçici bir maddeyle yapmayı düşünüyoruz. Asıl yapmak istediğimiz şey ise başka. Şu anda üzerinde konuşuluyor, Adli Kolluk Kurumu Başkanlığı’nı kurmak. Tamamen müstakil bir Adli Kolluk Kurumu. Birçok Avrupa ülkesinde bu yok. Biz, burada birçok şüpheyi ortadan kaldırmak için diyoruz ki tamamen sıfırdan Adli Kolluk Kurumu kuralım. Bunu ya İçişleri Bakanlığı’na veya Adalet Bakanlığı’na bağlı yapalım. Bunun hazırlığını arkadaşlarımız yapıyor.
‘Yeni siyasi aktörler çıkabilir’
Şimdi, saflar netleşiyor. 30 Mart’tan sonra siyasette yeni bir dönüşüm olabilir. Bu dönüşümün içinde yeni aktörler ortaya çıkabilir. Bu yerel seçim olduğu için cesaret edemeyebilirler. Ama seçimden sonra 2015 için şu anda birileri hazırlığın içine girip bazı adımlar atabilir. Onun için 30 Mart milat olacak. Ben şunu da söylüyorum. Ak Parti’nin bu seçimlerde alacağı oyun durumu çok çok büyük bir önem kazanıyor. Bakıyorsunuz, bir gazete akla ziyan, kendine göre, masa başı bir anket oluşturuyor.
Fikret Bila | Milliyet