3 Yıl Yurt Dışında Yaşadıktan Sonra İlk Kez Türkiye'ye Geldiğimde Ters Kültür Şoku Yaşatan Durumlar

2017'de Amerika'ya taşınıp üç yıl aralıksız yaşadıktan sonra ilk kez 2020 yılında Türkiye'ye döndüğümde ters kültür şoku olarak tanımlanan (bir süre yurtdışında yaşadıktan sonra ülkesine geri dönen kişilerin yaşadığı farklılık hissine ters kültür şoku deniyor) bazı durumları yaşadım ve bunları sizinle paylaşmak istedim. 

Not: Bu görüşler tamamen gözleme dayalı kişisel yorumlar içerir, yüzde yüz doğruluk iddiası yoktur. 

1. İlk konu elbette paraydı. Hayatımız boyunca ürün ve hizmetlerin değeri hakkında bir fikrimiz olur. Ancak son yıllarda Türk lirasının değerindeki inanılmaz değişim fiyatlara da yansıdığı için büyük bir kafa karışıklığı yaşadım.

Her şey ya çok ucuz, ya çok pahalı geliyordu ve kazıklanmaya çok müsaittim. Hiçbir şeyin fiyatını kestiremiyordum, normalleştirmem aylar sürdü (bu arada Amerika'da yaşadığım sürede Dolar kazanmadığımı da eklemeliyim).

2. Uzaktan insanların neden bu kadar abarttığına anlam veremediğim abur cuburların değerini görmüş oldum.

Birim fiyat düşündüğüm için market alışverişinde epey zorlandım. 20 Dolar'a birkaç kişilik akşam yemeği için tüm malzemeleri alırken, 20 TL ile sadece birkaç çikolata alabilmek ilginç bir deneyim oldu.

3. Arapça tabelalar 2017 öncesinde de vardı; ancak aradan geçen sürede iyice artmıştı.

Artık uçaktan indiğiniz anda gördüğünüz reklam panolarından okul isimlerine kadar pek çok yerde olan Arapça tabelalar ilgimi çekti. Eskiden sadece esnafın kullandığı Arapça iyice hayatımıza girmiş görünüyordu.

4. İlk kez İstanbul'da servis aracıyla ilerlerken anılarım canlandı. Eminönü'nden Taksim'e geçerken duygusal anlar yaşadım ancak kısa sürdü.

Servis aracı Balo Sokak'ta durdu ve oradan İstiklal Caddesine çıkarken içimdeki özlem ve nostalji hisleri dağıldı. Karşıma çıkan evsiz Suriyelilerin, dilencilerin, kapatılıp terk edilmiş dükkanların üzüntüsü eski İstiklal nostaljisi yaşamamı anında engelledi.

5. Nişantaşı'nda, Şişli'de, Beyoğlu'nda yoğun yabancı nüfus varlığını ilk kez bu kadar güçlü gördüm.

Daha önce hiç kendi ülkemde bu kadar fazla İngilizce konuşmamıştım. Pek çok kişiye yol tarifi ve benzeri konularda yardımcı oldum ve özellikle Hacıosman-Yenikapı metro hattında sanki Amerika'daymışım gibi bir çok kültürlülük hissettim.

6. Pangaltı'da bir simitçiye tıpkı eski zamanlardaki gibi adres sormak istedim ancak onun da Arapça konuştuğunu görünce soramadım.

Bu arada ırkçılık olarak algılanmasın, sadece geçen sürede hissettiğim farklılıkları aktarıyorum. Nişantaşı'nda lüks araçlarıyla estetik operasyon ve alışveriş gezisinde olan Arapların yanında Suriyeli ve Afgan olduklarını düşündüğüm sığınmacıların da çaycılık, temizlikçilik gibi işlerde çalıştığını gözlemledim. Siyahi nüfus da üç yılda büyük oranda artmıştı; Beşiktaş, Fatih gibi semtlerde yoğun şekilde siyahi nüfus vardı.

7. Sadece yabancılarda değil, Türklerde de estetik operasyon oranı oldukça artmıştı.

Henüz maske zorunluluğu yokken geldiğim için insanların yüzlerindeki estetik operasyonları kolayca seçebiliyordum. Özellikle yüz dolgularının inanılmaz popüler hale geldiği ortadaydı. Eskiden kadınların çoğunlukla tercih ettiği burun estetiği de erkeklere geçiş yapmıştı; burnu bandajlı gördüğüm 10 kişiden 7'si erkekti.

8. Bakım ve şıklık konusunda Amerika'dan kat kat önde olduğumuz ortadaydı.

Sabahın 6'sı dahi olsa kadınların çoğu tam makyajlı, maşalı saçlı ve şıktı. Amerika'dan sonra bu şıklık gözüme fazlasıyla çarptı. Türkler her zaman Amerika ve Avrupa'dan daha bakımlı; ancak son birkaç yılda olan bu ekstra durumun sosyal medyayla da ilgili olabileceğini düşündüm.

9. Eskisinden çok daha yoğun bir şık ve kaliteli giyinme baskısı vardı sanki.

Örneğin Amerika'ya ilk gittiğimde oradaki ayakkabı çılgınlığı ilgimi çekmişti; ancak ayakkabının ne kadar ucuz bir ürün olduğunu düşününce anlam vermiştim. Türkiye'de neredeyse herkesin tüm kıyafetlerini sanki o gün sokağa çıkarken ilk kez giymiş gibi görünmesi, alım gücünün zorluğu düşünülünce üzücü bir baskı hissettiriyordu. Bu durumu özellikle kadınlarda gözlemlediğimi belirteyim, erkekler eskisi gibiydi.

10. Genç kadınlarda ekstra uzun saç da dikkat çeken detaylardan biriydi.

Son günlerde Kylie Jenner yeniden gündeme getirse de, dünyada kalça hizasında uzun saç modası yok. Sadece Hintliler ve bazı Latin ülkelerinde görülen bu trend Türkiye'de görülmeye başlanmış.

11. Asabiyet ve çalışanlara kötü davranma yeni dikkatimi çeken bir durumdu.

Asabi bir millet olduğumuz su götürmez bir gerçek; ancak nereye gittiysem orada mutlaka patronları veya üstleri tarafından terslenen, azarlanan çalışanlar gördüm. Daha önce bu kadar net hissetmediğimden midir bilinmez, bu durum canımı fazlasıyla sıktı.

12. Amerika'da sokaklarda hoparlörleriyle bangır bangır müzik dinleme alışkanlığı bize de gelmiş görünüyordu.

İstiklal Caddesi'nde, Kadıköy'de gençler son ses yeni nesil Türkçe rap olduğunu tahmin ettiğim müziği dinliyordu. Öte yandan yakın zamana kadar İngilizce şarkılarda geçen küfürleri tartışırken mağazalarda, mekanlarda; her yerde çalınan yeni nesil Türkçe müzikteki inanılmaz küfürleri duyunca dumur oldum. Daha önce halka açık yerlerde hiç bu kadar aleni küfürlü müzik duymamıştım.

13. Televizyonda dikkatimi çeken ise özellikle reklamlardı. Her zaman olan bazı reklam klişeleri iyice abartılmış gibiydi.

Örneğin salça kavanozu açan kadının bile alyansına zoom yapılıyor, sanki tüm reklamlar erken yaşta evlenip aile kurmanın önemini anlatıyor gibiydi. Amerika'da genellikle araba ve telefon operatörü reklamları popülerken bizde abur cubur, anne-bebek reklamları popülerdi.

14. Sadece reklamlar değil, televizyon programları da benzer algılar sunuyor elbette. Özellikle yaş konusu iyice gözüme çarptı.

Örneğin Amerika'da 50 yaşında bir kadın telefon reklamında rol alabilir, dizide başrol olabilirken Türkiye'de eğer çok ünlü biri değilse başrollerde daima genç isimler oluyor. Reklamlarda ise tonton teyze, amca rolleri dışında yaşlılara pek yer yok. Genç nüfusu yoğun bir ülke olmamızın bunda etkisi olabilir.

15. Hizmet sektörü çok ucuz ve kaliteli. Bunu zaten biliyoruz da yaşayarak görmek başka oluyormuş.

İstisnalar dışında terzi, kuaför, güzellik salonu, tesisat ve tamirat işleri gerçekten çok ucuz ve kaliteli. Bu bir açıdan güzelken, diğer açıdan da üzücü çünkü insan gücü, zanaat gibi kavramlara hak edilen değer verilmiyor.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir;

Pek Çok İnsanın Yaşamak İçin Can Attığı Amerika'ya Yeni Taşınanlara Kültür Şoku Yaşatabilecek 20 Durum
32 Tespit ile Yabancıların Gözünden Türkiye ve Türk İnsanı
Türkler Hakkında Sordukları Sorularla Yabancıların Hakkımızda Merak Ettikleri Şeyleri Ortaya Koyan Twitter Kullanıcıları

Popüler İçerikler

Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı
Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
YORUMLAR

altı üstü 3 yıl yaşamışsın amk görende ülkeye 38 yıl sonra tekrardan dönüş yapmışsın sanacak.

02.02.2021

yaşına da bağlı aslında. liseden üniversiteden sonra direkt gittiyse dışarıdaki hayatı pek benimsememiş olabilir.

02.02.2021

neyin kültür şoku amk bende unıversıteyı avrupa da okudum 5 sene. şok mok bi bok yok aynı bok yanı hersey. nişantaşında ingilizce konusmus vay anam vay. git bakim bi güngörene bağcılara şoku yaşarsın orda aslan.

02.02.2021

Puahhahaha 3 yıl için fazla zorlama bir yazı olmuş.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ