29 Ekim 1923'te Cumhuriyet İlan Edildi: Türkiye Ekonomisi Cumhuriyetin Kurulmasıyla Nasıl Gelişti?

29 Ekim 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin 99. yıldönümünü içimizde her zamanki coşku, çalışkanlık ve üretkenlikle  kutluyoruz. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarıyla bu ülkeyi kurmak, yaşatmak ve geliştirmek için emeği geçen kim varsa saygıyla anıyoruz. Türkiye'nin ekonomik konjonktürde zor geçen özellikle son 1 yılında ana gündem olan ekonomiye bir de o dönemin gözlüğünden bakmak istiyoruz. 1923'te savaştan çıkmış, borçları sebebiyle yabancı sermayenin damarlarına nüfuz etmiş olduğu, özellikle çalışan erkek nüfusunun azaldığı bir ülkeden, dünyanın sanayi devrimini yakalayan, Osmanlı'nın borçlarını ödeyen, sosyal ve kültür alanlarında gelişen, kentleşen, demokrasiye ulaşan ülkesine hangi şartlar sağlandı?

Öncelikle bu içerikte kullandığımız kaynakların sahipleri👇

Duayen iktisat tarihçisi Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Pamuk'un 'Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi' isimli eseriyle Topkapı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emre Alkin ile Yalın Alpay'ın birlikte hazırladıkları 'Olaylarla Türkiye Ekonomisi' isimli kapsamlı kitaptan yararlandığımızı belirtmek isteriz.

Cumhuriyet kurulurken, ekonomi nasıldı?

Savaştan çıkılmış, kırsal nüfus ağırlıklı olarak ekonomisi tarıma bağlı bir ülkede özellikle erkek nüfusu azalmış, dul ve yetimlerin ağırlıkta olduğu, ticari olarak da ana kazançlı alanların yabancı sermayenin elinde olduğu, dış borçları yüksek olan bir Osmanlı Devleti mirasıyla, dünya konjonktüründe de 1. Dünya savaşının açtığı yaraların bulunduğu bir ortam bulunuyordu.

Lozan'da bu şartlarla görüşmeler yapıldı. 3 ana unsur öne çıktı👇

  • Kapitülasyonlar 👉 Kaldırıldı

  • Serbest Ticaret Anlaşmaları 👉 1929'a kadar vergi oranları sabitlendi.

  • Osmanlı'nın borçları  👉 Belki de en zoru buydu: 1928 yılına kadar müzakereleri süren bu kısım, 85 milyon altın paraya ulaşan borcun yüzde 67'si Türkiye Cumhuriyeti'ne kaldı. Ödemeler 1929'da başladı, 1954'te bitti.

Ülkede 1914 yılında 16,5 milyon olan nüfus 1924 yılında 13 milyon olmuştu. İstanbul'un nüfusu 900 binden 700 bine, İzmir'in nüfusu 300 binden 150 bine gerilemişti.

Tehcir ve mübadelede de zanaatkârların, tüccar ve tefecilerin önemli bir kısmı da gitmişti. Savaşlar esnasında fabrikalar işleyemez hale gelmiş, tarımda önemli bir yeri olan hayvanların sayısı azalmış, makine ve teçhizat kaybı da büyük olmuştu.

Tarımdaki aşar ve ağnam vergileri kaldırıldı.

Hem tarımı desteklemek hem de bu vergiler üzerinden kırsal kesimdeki vatandaşları sömüren düzeni sona erdirmekti amaç. Vergi gelirleri için ağır bir darbe olsa da amaç kent ekonomisinden kazanmaktı. 1920 ve 1930'lu yıllar bu açıdan tarımda hızlı bir toparlanma dönemi oldu.

"Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan; demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan."

www.guncelakademi.com

Yeni sınırlar ve yeni ekonomi hedefiyle öncelik yurt içindeki ulaşım ağını güçlendirmekti. 50 yılda Osmanlı Devleti'nin 4 bin kilometre olarak inşa ettiği ve ana amacın tarım ürünlerini limanlara taşımak olduğu demiryollarına, 14 yılda 3 bin kilometre yeni demiryolu eklendi.

Sadece ekonomi değil kültürel bir ağ da kurmak istendi. Bu dönemde demiryollarına ayrılan bütçenin GSYH oranı GAP projesinden fazladır.

Yeni Ekonomi Modeli!

Öncelikle yabancı sermayeden çok yara alan ekonomide 'milli ve yerli' bir müteşebbis sınıfı oluşturmak amaçlandı. Ekonomide güçlü olmamanın bedeli 1. Dünya Savaşı'nda ödenmiş olduğunda '3 beyaz' yani 'bez, şeker, un'da kendi kendine yetmek üzere hareket geçildi. 

1920'lerin iktisadi politikalarının temel çerçevesi, özel sektörün lehine, özel sektörü güçlendirmek adına ancak sınırlı da olsa devletin müdahaleci olduğu bir piyasa anlayışı hedeflendi.

İzmir İktisat Kongresi, cumhuriyetin ilanı öncesi, o dönemin önde gelen iş dünyası temsilcileriyle yapılmıştır.

Kongrede, her bölgeden bir tüccar, bir zanaatkâr, bir işçi, bir banka temsilcisi, bir şirket ve üç çiftçi olması istenmiş olsa da maddi imkânsızlıklar yarı yarıya bir katılım olmuş, öne çıkanlar da İstanbullu tüccarlar ve tarımsal kesim olmuştur.  İstanbullu tüccarlar, Anadolu tarım kesimi kadar Kurtuluş Savaşı'na müdahil olmadıklarından İzmir İktisat Kongresi'nde destek gösterisinde de bulunmuşlardır.

Kongre'nin önemli amaçları vardı.

Kongre'nin önemli amaçları arasında hem Anadolulu tarım ve İstanbullu tüccar kesimi kaynaştırmak, hem de uluslararası camiaya iktisadi gövde gösterisi yapmak vardır. 

Hali hazırda İstanbul'da ithalat-ihracat faaliyetlerinin yüzde 4'ü, komisyonculuğun yüzde 3'ü, limanların azınlığı, borsa kurumlarının yüzde 5'i, toptancıların yüzde 15'i, perakendecilerin de yüzde 20'si Türklerin elindeydi. 

Ancak Kongrede dış dünyaya kuralları Türk hükümetinin belirleyeceği bir şekilde yabancı sermaye de çekmek amacı taşınıyordu.

İzmir İktisat Kongresi'nde alınan kararlar tavsiye niteliğinde olurken, yeni Cumhuriyet hükümetinin ekonomik yol haritasında ağırlığını hissettirmiştir.

  • Aşarın kaldırılması,

  • Temettü vergisinin gelir vergisine dönüşmesi,

  • Reji (tütün alımlarını belirleyen yabancı kurumlar) idaresinin kaldırılması,

  • Koruyucu gümrük tarifeleri,

  • Ana ticaret bankasının kurulması,

  • Kambiyo, tahvillerin millileştirilmesi, borsaların kurulması,

  • Limanlarda Kabotaj hakkı,

  • Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun güncellenmesi ve uzatılması,

  • Sergiler (fuarlar) açılması,

  • Sanayi Bankası kurulması,

  • İş gücünün çalışma saatinin 8 saat olması,

  • Haftada 1 gün tatil hakkı tanınması, 

  • Sendika hakkı tanınması.

İş Bankası ve Sanayi Maadin Bankası 1924-25 yıllarında kurulurken, 1929 yılına kadar 28 banka daha kurulmuştur.

1925'te 52,5 milyon TL olan mevduat toplamı, 1929 yılında 133,5 milyon TL'ye ulaşmıştır. Cari hesap sayısı 1924'te 10 bin 500'den 1929'da 59 bin 600'e yükselmiştir. 

Yabancı sermayeli bankaların mevduat sayısı 1924'ten 1929'a 5 bin 500'den 6 bin 4000'e çıkarken, Türk sermayeli bankalarda 5 binden 53 bin 200'e çıkmıştır.

Tarımda çiftçilere eğitimler, destekler verilmiştir.

1920'lerde sanayide dağılım, yüzde 44 oranında tarım sanayi, yüzde 24 oranında dokuma ve yüzde 23 oranında madencilik şeklindedir.

Sadece 1920'lerde 14 fabrika kurulmuş, Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatına kadar toplam fabrika sayısı 46'ya çıkmıştır.

  • 1924 yılında Ankara Fişek Fabrikası ve Gölcük Tersanesi

  • 1925 yılında Şakir Zümre Fabrikası ve Eskişehir Hava Tamirhanesi

  • 1926'da Alpullu Şeker Fabrikası, Uşak Şeker Fabrikası, Kırıkkale Mühimmat Fabrikası

  • 1927'de Bünyan Dokuma Fabrikası ile Eskişehir Kiremit Fabrikası

  • 1928 yılında Kırıkkale Elektrik Santrali Ve Çelik Fabrikası ve Ankara Çimento Fabrikası

  • 1929'da da Ankara Havagazı Fabrikası ve İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası

1923-1929 yılları arasında dış ticaret dengesi korunmaya çalışılmıştır.

dergipark.org.tr

1929 yılında Türkiye'nin gümrük vergisi tarifelerini kendisinin belirlemeye başlayacak olması sebebiyle yapılan yüklü ithalat, Osmanlı Devleti borç ödemelerinin de getirdiği yükle dış ticaret açığı artarken, bir de dünyada ekonomik konjonktürün Büyük Buhran ile bozulduğu bir yıl olmuştur.

Tüm bunlara rağmen 1. Dünya Savaşı'ndan önceki yıl olan 1914 yılı "kişi başına düşen milli gelir" seviyeleri 1929 yılında yakalanmıştır.

Cumhuriyet ve tüm kazanımları için ne kadar teşekkür etsek az değil mi? Bayramınız kutlu olsun...

Popüler İçerikler

Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
YORUMLAR
29.10.2022

Sayın Özder Şeyda (editör) emek verek hazıladığınız bu yazı için çok teşekkür ederim. Bu kalitedeki içeriklerin artmasını temenni ederim. Elinize emeğinize sağlık.

29.10.2022

Hamdolsun hepsini yok ettik neydi o ya kafir kafir şeyler

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ