16 Fotoğrafla Anadolu'nun Unutulmuş Şehri: Ani

Ani (Ermenice: Անի, Latince: Abnicum), Kars'ın Merkez ilçesinde, il merkezine 48 km. uzaklıkta, Arpaçay boyunda bulunan ören yeri. 961-1045 yılları arasında Pakraduni Hanedanlığından Ermeni hükümdarlarının başkenti olmuştur. 11. ila 12. yüzyıla ait bazı İslam mimarisi eserlerini de barındırır.

Kentin adı en erken 6. yüzyılda Gamsaragan sülalesinden Ermeni beylerine ait bir müstahkem yer olarak geçer. Ermeni Gamsaragan ailesi ile Ermeni Bagrationi (Bagrat) ailesi arasındaki uzun mücadele ikincilerin zaferi ile sonuçlanmış ve 780 yılında Gamsaragan'lar mülklerini Bagratlılara satarak Bizans ülkesine göçmüşlerdir.

Bagratlı I. Aşot 885 yılında Abbasi Halifesi ve Bizans İmparatoru tarafından 'Ermenistan Kralı/Şehinşah-ı Armen' olarak tanınmıştır. Aşot ve oğulları önce (bugünkü Tuzluca ilçesinin 8 km kuzeyinde Halimcan köyü yakınında bulunan) Bagaran kentinde, daha sonra (Akyaka ilçesinde Koyucak mevkiinde bulunan) Şirakavan'da ve Kars merkezde hüküm sürmüştür. 961 yılında 3. Aşot (953-977) başkentini Ani'ye taşıyarak burada büyük bir kentin inşaına başlamıştır.

Kent en parlak devrini 2. Smpat (977-989) ve oğlu Gagik (989-1020) döneminde yaşamıştır. Bu devirde kent nüfusunun 100.000'i aştığı rivayet edilmektedir. 1045'te Bizanslılar Ani'yi zaptedip Bagratlı devletine son verince savunmasız ve huzursuz kalan bölge, 1064'te Selçuklu sultanı Alparslan'a teslim olmuştur.

Türk Fethinden Sonra

Ani 1319'daki depremde ağır hasar görmüş, daha sonra Timur tarafından ele geçirilerek tahrip edilmiştir. Buna rağmen 1535 Osmanlı-İran savaşında tamamen terkedilinceye dek, kentte bir nüfusun barındığı anlaşılmaktadır1190 yılı dolayında Zakare Mkhrgrdzeli adlı Gürcü beyi Ani hisarını üs alarak Kars ve Ahıska bölgesini kapsayan bir egemenlik kurmuştur. Bunun soyundan gelenler önce Tiflis'teki Gürcü krallarına, sonra Moğol İlhanlılar'a bağlı 'atabey' sıfatıyla hüküm sürmüşlerdir. Ani'deki Hıristiyan eserlerinin bir çoğu bu devirde yapılmış veya onarılmıştır. Daha sonra kent Celayirli ve Karakoyunlu devletlerinin egemenliğine girmiş ise de, nüfusu ağırlıkla Ermenilerden oluşmuştur.

1. Tigran Honents Aziz Krikor Kilisesi, Tigran Honents adlı zengin bir tüccar tarafından yaptırılmış ve 1215 yılında bitirilmiştir

'664 (M.S. 1215) yılında, Tanrı'nın lütfuyla, Ani şehrinin beyi güçlü ve muktedir Zakaria iken... ben, Tanrı'nın kulu, Honents ailesinden Sulem Smbatorents'in oğlu Tigran, efendilerimin ve çocuklarının uzun ömürlerine, kayalıkların kenarında ve çalılıktan geçilmeyen bu yerde, Aziz Krikor'a adadığım bu manastırı yaptırdım, ve onu sahiplerinden helal servetimle satın aldım ve büyük zahmet ve masraf ile ona her yandan savunma sağladım. Bu kiliseyi Aziz Krikor Lusavoriç adına yaptırdım ve onu birçok süs ile güzelleştirdim...'

- Kilisenin doğu cephesindeki yazıt

2. Ani Katedrali; Çeşitli tarihi kaynak ve yazılara göre, Katedral'in inşaatı 989 yılında Kral II. Smbat (977-989) döneminde başlamıştır ve bir duraklamadan sonra Smbat'ın ardılı Kral Gagik Bagratid'in eşi Kraliçe Katranide'nin emri üzerine 1001 yılında (veya yazının okunuşuna göre 1010 yılında) tamamlanmıştır. Katedral, Ortaçağ Ermenistanı'nın en ünlü mimarlarından Trdat'ın eseridir.

'Ermeni devrinin 450nci yılında (1001)... Tanrı ve Ermenilerin ruhani lideri Katolikos tarafından onurlandırılmış Sarkis ve Ermeni ve Gürcüler şahenşahı Gagik'in şanlı hükümdarlığı zamanında, ben, Siunik Kralı Vasak'ın kızı, Ermeniler Kraliçesi Katranide, kendimi Tanrı'nın lutfuna emanet ederek zevcim Gagik şahenşahın emri üzerine, Ulu Smbat'ın temelini attığı bu kutsal katedrali inşa ettirdim...'

- Katedralin güney yüzündeki yirmi

bir satırlık yazıdan alıntı

3. Ebul Manucehr Camii, Selçuklular zamanında Anadolu'da kurulan ilk Türk camisidir. 1072'de kurulmuştur. Kars ilinin Arpaçay ilçesindeki Ani antik şekri içinde bulunan cami Seddatoğulları'ndan Ebu Süca Manucehr tarafından yaptırılmıştır. Caminin tavanlarında renkli taşlardan yapılmış geometrik süslemeler bulunmaktadır.

Arpaçay'a nazır, koyağın hemen kenarında inşa edilmiş bu caminin, Emir Manuçehr tarafından yaptırıldığı söylenir. Emir Manuçehr, Kürt asıllı Şeddatlı sülalesinin Ani'yi 1072'den itibaren yöneten ilk mensubuydu.

Ancak, bu binanın yapım tarihi ve aslı, çok sayıda tartışmaya konu olmuştur, tartışmalar ki, mimari veyahut arkeolojik verilerden ziyade, Ermenistan ile Türkiye'nin milliyetçi çekişmelerinden kaynaklanır.

Kimisi (çoğu Ermeni olmak üzere), binanın Türk istilası öncesine ait olduğunu ve ilkin Bagratid döneminden bir köşk olduğunu ve daha sonra bir camiye dönüştürüldüğünü iddia eder.

Kral Aşot'un duvarına yakın konumu ve tahkimli görünüşüne dayandırılarak, yapının bir gümrük olduğu da iddia edilmiştir.

İnanılmaya layık olmayan bir başka Ermeni iddiası ise, yapının, bir yıkık kilisenin jamatunu olduğu ve kilisenin yıkımından sonra camiye çevrildiğidir. Bu iddiaların hepsi, aynı güvenilmez kaynaktandır - Türklerin (ve ardılları Kürtlerin), Ani'yi yönettikleri dönemde kalıcı yapı yapma kabiliyetine sahip olmadıkları inancı.

Başkaları (bunda Türkler başı çeker), bu yapının Türk istilasından hemen sonra yapıldığını iddia eder - bu da bu yapıyı, Anadolu'daki en eski süregelmiş cami yapar.

Yine başkaları, yapının cami olarak inşa edildiğini fakat daha sonraki bir döneme ait olduğunu önerir, çünkü iç mimarisi 12nci ve 13üncü yüzyıl binalarınınkine benzer. 

Caminin giriş cephesi, 19uncu yüzyılın sonuna doğru yıkılmıştı, ama cami, 1906'ye kadar yakında oturan köylüler tarafından kullanılmıştır. O sene, cami, Nikoli Marr'ın kazı bulgularını barındırmak üzere bir müzeye çevrilmiştir. Binayı takviye maksadıyla, kuzeybatı tarafındaki çatı kemerleri duvarla kapatılmıştır. Bu duvarlar, aşağıdaki planda gri gösterilmiştir.

Bu küçük müze Birinci Dünya Savaşı'nda muhtemelen yağmalanmıştır. 1990'ların sonlarına kadar dahi, muhtemelen sergi vitrinlerinin parçalanmasından yerde cam kırıntıları görmek mümkündür ve caminin dibinde, pencerelerden fırlatılmış olması olası heykellerin parçaları vardır.

1999 'restorasyon'u, caminin içinden başlamıştır (ve yer yeniden döşenmiştir), ve ertesi yıl, yıkık duvarları örme çalışmaları başlatılmıştır.

Yapının İncelemesi

Binanın hizası, bir cami için normal değildir (20 derecelik sapma mevcuttur). Geniş bodrum katı, büyük pencereleri, ve tasarımının birçok ögesi, camilerde tipik değildir. Birçok Ani ziyaretçisi, yapının daha ziyade 19uncu yüzyıl Kraliçe Viktorya dönemi pamuklu bez fabrikasına benzediğini söyleyerek şakalaşır.

İçerisi, ilkin, beş büyük, kemerli pencere ile aydınlanan açık dikdörtgen holü kapsıyordu. Koyağa dönük dış cephede, pencerelerin altında, dışta bir zamanlar bir tahta balkon olduğunu ima eden direk yuvaları vardır. Bu pencerelerin üstünde ise, amaçları, süslü tavanı aydınlatmak olan dikdörtgen açıklıklar vardır. Bunlar gibi üst pencerelere, bazı Osmanlı evlerinde (özellikle Kayseri civarında) sıkça rastlanır. Çatı, iç hacmi on bir bölmeye ayıran altı bağımsız sütunla desteklenmiştir. Bugün, bu bölmelerin sadece altısı ayaktadır. Bölmelerin her birinin tavanının tasarımı, diğerlerinkinden farklıdır ve polychrome (çok renkli) taş kakma ile zengince süslenmiştir. 

Kısa ve kalın sütunlar, 1030 tarihli olduğu düşünülen Horomos Manastırı'nın holünde bulunanlara çok benzemektedir, ama bunlara 12nci ve 13üncü yüzyıllarda da rastlanır.

Koyağa bakan dört güneydoğu bölmelerinin altında, kendisi de dört bölmeli bir bodrum katı vardır. Bodrumun kuzeybatı duvarı, binanın geri kalan kısmından daha eskidir, çünkü bodrumun mahzenleri, ona yapışık değildir, sadece ona dayalıdır.

Caminin kuzey köşesinde, kuzey cephesinin tepelerinde bir yerde Kufi harflerle 'Bismillah' yazan, yüksek sekizgen minare vardır. Minarenin konumu, camiye göreceli olarak uyumsuzdur ve bu da minarenin, caminin yapımından önce veyahut hemen sonra yapıldığını ima eder.

Minarenin tepesine, bir sütunun etrafında dönen dik merdivenle çıkılır. Tepesi, günümüzde tamamen açıktır; ilk haliyle belki de taş korkuluk vardı.

Ermeni Bagratid Kralı III. Aşot 961 yılında başkentini Kars'tan Ani'ye naklettiğinde, Ani belki de iç kale etrafında toplanmış bir hisar kasabasından fazla bir şey değildi.

964 yılı civarında Aşot, alanın en dar mevkiine, iç kalenin altına ve biraz kuzeyine yeni surlar inşa ettirmiştir. Aynı yol üzerinde önceden de bir topraktan duvar olmuş olabilirdi, çünkü yeni surlar, toprak sete inşa edilmişe benzer. Aşot'un duvarının yedi adet yarım daire kulesi vardır ve bu sur, Manuçehr Camii'nin yanında biter. Her kulenin içinde birer şapel olduğu söylenmiştir.

Ani o kadar çabuk gelişmiştir ki, daha kuzeydeki daha büyük dış surlar 989 yılında tamamlanmıştır. Aşot'un duvarları muhtemelen zamanla kullanımdan düşmüştür. Nikoli Marr'ın kazılarından önce, yerin üstünde sadece birkaç toprak yığını olarak görünürlermiş.

4. Ani Kız Kalesi

'Buraya varmak, şehir surlarından yaklaşık iki saatlik yürüyüş demektir, ama yapmaya değer bir yolculuktur. Bunun bir nedeni, muhteşem manzaradır. Bana göre başka bir nedeni de, Ani'nin başka bir yerinde olduğundan çok daha fazla hissederiz, burada yaşamış olan on binlerce, yüz binlerce insanı... Onların da sizin yürüdüğünüz bu yollardan yürümüş olacağını, aynı yokuşlarda ter döktüğünü, aynı kayalarda tökezlediğini bilirsiniz. Ve buraya vardıklarında, benim şimdi oturduğum yerde oturup aynı manzarayı seyrettiklerini, aşağıdaki boğazdan geçen nehri, taşların üzerinden akan suyu ve çalılarda öten kuşları dinlediklerini... Ve, bir an için bile olsa, bu şehri kuran insanlar size çok yakın gelir.'

- 'Batı Ermenistan'da Yolculuk' filminden satırlar

Ani'nin en güney ucunda arazi, hemen hemen Arpaçay ile çevrilmiş bir buruna daralır ve neredeyse dimdik uçurumlarla korunur.

Bu burnun düz tepesi bir zamanlar ayrı bir takviyeli duvarla çevrili imiş. Burası, Ani'nin terk edilen son yerlerinden biri olabilir. Buradaki evlerin temelleri, şehrin diğer kısımlarınınkinden daha iyi muhafaza edilmiştir.

Bugün, Türkçe adıyla 'Kızkalesi' olarak bilinir. Bilinen tek Ermenice adının anlamı da aynıdır.

Zirveye, uçurumun her yanından dolanan zorlu yollardan ulaşılır. Arpaçay'a nazır taraftaki patika muhtemelen asıl yoldu, çünkü bugün harabe durumda bir kapı ile korunmuştur.

Ani'nin bu bölümü bugün nadiren gezilir. Şehrin surlarından buraya varmak için bir saatlik yol yürümek gerekmektedir; bu da, askeriyenin izin verdiği durumlarda dahi, birçok turistin bedeni, zihni ve programı müsait değildir. Ancak, Rus döneminde, Kız kalesi gözde bir yer olmalıymış. Kilisenin duvarlarında çokça Rusça ve Ermenice 'graffiti' (duvar yazıları) bulunmaktadır.

Şehrin bu mekandan toplu görünümü, nehir ve Ermenistan Cumhuriyeti sınırı boyu olduğu gibi, son derece etkileyicidir.

Kilise, sarp uçurumun kenarında, muhtemelen 13üncü yüzyılın ilk 15 yılı içerisinde inşa edilmiş bir kilisenin harabesi vardır. Bir manastıra bağlı olmuş olabilir.

Kilisenin dış planı dikdörtgen, içi haç şeklindedir; geçişinin üzerinde de kubbesi varmış. Dört köşesinin her birinde iki katlı küçük apel varmış. Yapının kimi kısımlarında, yeniden kullanılmış malzeme görülür. Bu malzeme, belki de aynı yerdeki daha eski bir kiliseden alınmadır. 

Kilisenin kubbesi ile güneybatı köşesinin tamamı 1960'lara doğru yıkılmıştır. Bundan başka ağır hasar da 1989 depreminde vuku bulmuştur.

5. Şehrin tamamının surlarla çevrilmiş olmasına rağmen, asıl istihkam, şehrin daha zayıf kuzey tarafına yoğunlaşmıştır. Bunlar, Kral Smbat'ın hükümdarlığı (977-989) döneminden kalma çift surlardır.

Ani, doğa ile iyi korunmuştur. İki taraftan dik uçurumlarla korunan üçgen platonun üzerindedir. Süreklilik arz eden düzgün yer şekli, sadece kuzey mahallinde vardır. 

Şehrin tamamının surlarla çevrilmiş olmasına rağmen, asıl istihkam, şehrin daha zayıf kuzey tarafına yoğunlaşmıştır. Bunlar, Kral Smbat'ın hükümdarlığı (977-989) döneminden kalma çift surlardır. 

Bundan evvel, şehir surları kentin en dar noktasından, Manuçehr Camii'den geçermiş ve bugünkü iç kaleden fazla büyük olmayan bir alanı çevrelermiş. Bu surlar, Kral III. Aşot'un 961'de krallığının başkentini Kars'tan Ani'ye nakletmesiyle inşa edilmiştir. Ani o kadar çabuk gelişmiştir ki, kısa bir süre içinde daha uzun dış surlara ihtiyaç duyulmuştur.

Harabelerin surların ötesinde düzlüğe dağılması, bu yeni duvarların dahi nüfusun tamamını tutmak için yeterli bir alanı kaplamadığı kanaatini ileri sürer.Genel Tarif

Surlar, kuşkusuz, Ani'nin görsel yönden en etkileyici parçasıdır ve harabelere özgün bir nitelik kazandırır.

Çift sur sırası, Arpaçay (Akhurian) ile Alaca Çay (Tsağkotsadzor) vadilerinin arasına engel olarak, düzlüğü kapamak için inşa edilmiştir.

Dış sur çok daha alçaktır, diğerinden daha az muhafaza edilmiştir ve ondan önce hendek gelir. Daha yüksek olan iç sur, birbirine yakın ve çoğu zaman surdan epey yüksek birçok büyük yarım daire şeklinde burç ile bezenmiştir. Bunların iki, bazen üç kat barınak yeri vardır.

Surlar, çok dikkatlice kesilmiş ve birbirine geçirilmiş bej bazalt ile kaplanmış beton çekirdekten ibarettir. Kırmızı veyahut siyah taş, yer yer surları desenler, haçlar, hanedan arması veyahut tılsımlı hayvan ya da sembollerle süslemiştir. (Bunlar, sayfanın kenarındaki simgelere benzer. İlki, eski Avrupa ebediyet simgesidir ve swastikayla alakalıdır. Ona Ortaçağ Ermeni yapılarında sıkça rastlanır. İkincisi Ani'nin Bagratid hükümdarlarının hanedan armasıdır.)

İç ve dış surun kapıları karşı karşıya gelmez. Kente saldıranlar, zorladıkları bir dış kapıdan sonra burçlarla bezenmiş ikinci sur ile karşılaşırmış ve, aradaki alanın dar olmasından dolayı da doğru düzgün manevra yapamaz veyahut koçbaşı kullanamazmış.

Çift surun ana hatları 10uncu yüzyıldandır ama surlar sonraki yüzyıllarda epey takviye edilmiştir. Surlar, taş kaplama ekleyerek kalınlaştırılmıştır. Kimi hasarlı kısımlarda, dört kat duvar örülü olduğu görülür. Birçok burcun içinde, eski siperler, sonraki eklemelerin arasında 'fosilleşmiştir.' Bu da burçların birçoğunun ilk yüksekliklerinin şimdikinin yarısından az kadar olduğunu gösterir. 

12nci ve 13üncü yüzyıl Ermeni yazıtları, bu burçların bazılarının masrafının kişisel giderlerle karşılandığını kaydeder. 

Çift surlarda üç ana kapı varmış. Bunlar, surlara bakışta ve soldan sağa, 'Hıdrellez Kapısı''Arslanlı Kapı' ve de 'Kars Kapısı'dır.Arslanlı Kapı'nın Duvarları

'Arslanlı Kapı', adını yakın bir duvardaki aslan kabartmasından alır. (Bunun bir zamanlar çeşme ağzı olduğu söylenir.)

Ani'nin ana girişi muhtemelen burasıymış. Buradan iç kalenin dibine kadar bir yol uzanırmış. Kapısı iki burçlarla koruluymuş. Sağ tarafındaki burç ağır hasar görmüştür, ancak sol tarafındaki hemen hemen orijinal yüksekliğini koruyabilmiştir. 

Arslanlı Kapı ile bitişik burçların büyük kısmı, 1996-1997 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı'nın dehşet verici ve amatörce restorasyonu sırasında fena zarar görmüştür.

6. Halaskar Kilisesi; Bu büyük kilise, 1035 yılı civarında tamamlanmıştır ve duvarları uzun ve zarifçe işlenmiş yazıtları, tarihi hakkında çok şey anlatır

Tarihçe

'480 (M.S. 1035) yılında ben, Ablğarib marzpan (general), Rum İmparatoru Mikael'e, Konstantinopolis'te, Smbat şahenşah(krallar kralı) adına bir tebliğde bulundum ve büyük gayret ve masraf sonunda Kutsal Çarmıhın bir parçasını alabildim ve döndüğümde, bu tapınağı inşa ettirdim...'

- Bu kilisenin duvarlarındaki

yazıttan alıntı

Bu büyük kilise, 1035 yılı civarında tamamlanmıştır ve duvarları uzun ve zarifçe işlenmiş yazıtları, tarihi hakkında çok şey anlatır.

Yukarıda kısmen aktarılan yazıt, prens Ablğarib Pahlavid'in bu kiliseyi, Gerçek Haçı barındırması için yaptırdığını kaydeder. Bu mukaddes emaneti, Konstantinopolis'e gidince edinir ve yazıtta, İsa'nın İkinci Gelişine dek kilisede gece ayinlerin düzenlenmesini emreder.

Başka yazıtlar, hacıların konaklaması için ikiz jamatun (dış hol) eklenmesini teşkil eden 1193 restorasyonundan bahseder. 1291'de de, girişin önüne çan kulesi eklendiği yazılmıştır. Bu yapılar, cephenin bazı yerlerindeki beton izleri haricinde, tamamen yok olmuştur. Başka bir yazıt 1342'de, prens Vahram Zakarid'in, mimar Vasil tarafından yönetilen  kubbe restorasyonunu emrettiğinden bahseder.

19uncu yüzyılın sonuna doğru kilise halen sağlamdı ancak ileri derecede zayıflamaya kurban gidiyordu. H.F.B. Lynch, Ani'yi 1894'te ziyaret ettikten sonra, 'Bu bina, çökmesini önleyecek adımlar atılmadığı sürece, birkaç yıldan fazla dayanamayacaktır', demiştir.

1912'de, Rus kazıcılar, doğu cephesinin taşının büyük kısmını restore etmiştir, ancak kilisenin doğu yarısı, 1957'de bir fırtına sırasında yıkılmıştır. Kimi kaynaklar, bu tarihi 1930'lar olarak bildirir, ancak 1950'li tarih, köylüler tarafından onaylanmıştır; belli ki, taşların düşmesinin sesi, surların hemen dışındaki köyden duyulmuştur. Kilisenin geri kalan kısmı, 1989'da depremde fena sarsılmıştır ve bugün tamamen yıkılma tehlikesi söz konusudur.

1999'da kapı, daha fazla çökmeyi engellemek için geç atılan bir adımla, kabaca örülmüş bir moloz duvar ile kapatılmıştır. Gerçekte, hiçbir tesiri olmayacaktır, ancak nihai çökme gerçekleştiğinde bu, Türklere, çökmeyi önlemek için ellerinden geleni yaptıklarını iddia etme fırsatı tanıyacaktır. Bu 'çalışma', anlatılana göre, bir yabancı mimar tarafından yürütülmüştür.Mimarisi

Kilise, neredeyse yuvarlaktır, dışı da 19 yüzlü çokgene ayrılmıştır. Çok yüksek (ve de çok geniş) alnı, görülmedik biçimde, çokgene ayrılmamıştır; bir dairedir. İçten yarım daire kubbe ile kaplıdır. Güney cephesindeki 'pseudo-antique' oymalı baş tabanlı büyük dikdörtgen kapı, tek girişidir.

İçinin, altar apsisi diğerlerinden daha büyük olmak üzere, sekiz apsisi varmış. Altar apsisinin her iki tarafında, duvarın kalınlığına sıkıştırılmış küçücük şapel varmış. Yapıyı zayıflatan ve kilisenin yıkılmasına neden olan, bu iki şapel ve geniş tutulmuş apsisin o bölüme verdiği hasar olsa gerek.Freskler

Ayakta kalan her apsisin duvarında ve yarım kubbesinde ve de bingilerde soluk freskler vardır. Yüksek kalitede ve daha ziyade Bizans stilindedirler, ama ressam, Sarkis P'arçkans adında bir Ermeni imiş. Muhtemelen 13üncü yüzyılda, belki de 1291 restorasyonunda yapılmışlardır. Daha sonraki bir tarihte badana ile örtülmüşe benzerler (kilise, cami olarak kullanılmış mıdır?) ve bugün çok tahrip edilmiş durumdadırlar. Yıkılan altar apsisinin, İsa'yı tahtta gösteren bir resmi, diğerlerinin de İsa ile Dört Vaiz'in hayatını konu eden resimleri varmış.

7. 990 ile 1020 yılları arasında hüküm süren Gagik'in, Ani Katredrali'ni tasarlayan mimar Trdat'ı, "binyıl" kilisesini yapması için seçtiği düşünülür, ve kilise muhtemelen 1001 ile 1005, başka kaynaklara göre ise 990 ile 1000 yılları arasında inşa edilmiştir.

Tarihçe

'Milad'ın 1000inci yılının sonu, İmparator Basil'in dönemiydi ki, Ermenistan Kralı Gagik kendini, o vakit harap olan, Aziz Krikor'a adanmış büyük Vagarşapat kilisesinin, büyüklüğü ve planı bakımından benzerini Ani şehrinde yaptırma hevesine kaptırmıştır.'

- Taronlu Stefanos Asoğik

990 ile 1020 yılları arasında hüküm süren Gagik'in, Ani Katredrali'ni tasarlayan mimar Trdat'ı, 'binyıl' kilisesini yapması için seçtiği düşünülür, ve kilise muhtemelen 1001 ile 1005, başka kaynaklara göre ise 990 ile 1000 yılları arasında inşa edilmiştir.

Yukarıda bahsi edilen Vağarşapat kilisesi, 642 ile 662 yılları arasında dikilmiş, 10uncu yüzyılda depremle yıkılmış, Ortaçağ Ermenistanı'nın ilk dönemlerinin en şanlı mimari yapısı, muhteşem Zvart'nots katedralidir. Zvart'nots, tarihçi Agathangelos'un 4üncü yüzyılda Ermenistan'ın Hıristiyanlığı kabul edişinin anlatımında rivayet edildiği üzere, Ermenistan kralı Trdat ile Aziz Krikor Lusavoriç (Saint Gregory the Illuminator) 'in buluşma yeri olduğu farz edilen yerde inşa edilmiştir. Geleneğe göre, burası aynı zamanda azizin kalıntılarını muhafaza etmek için yaptırılmıştır.

Mimarisi

Zvart'nots'un yapımını himaye eden ve onun muhtemel tasarımcısı, Ermeni Patriği IIIüncü Nerses imiş. Bizans taraftarıymış, ve katedralin tasarımını, Bizans ve Ermeni mimari öğelerini birleştirerek çarpıcı, alımlı, karmaşık, ve esaslıca yenilikçi kılmıştır.

Trdat'ın Gagik'in kilisesi için tasarımı, Zvart'nots'un orijinalinin büyüklüğüne ve zemin planına yakın benzerlik gösteren dairesel 'ambulatoryum' (apsisin gerisindeki yarım daire geçit) ye dahil edilmiş dörtlü dairesel haç planı ('inscribed quatrefoil interior' - dairesel dış duvarların içinde dört açık apsis) çevrelemesinden ibaretmiş.

Yapı, hiçbir zaman sağlam değilmiş ve 1013 yılında, her apsisin orta iki sütununa epey bir miktar taş işçiliğinin ilave edilmesiyle bunların payandaya çevrilmesi dahil, takviye yapılması gerekmiştir. Bu sağlamlaştırma çalışmaları başarısız olup, kilisenin kısa bir süre sonra çökmesiyle sonuçlanmıştır.

13üncü yüzyılda, yıkıntının etrafına ve üzerine, çöken kilisenin taşları kullanılarak evler inşa edilmiştir. Daha sonra, kilisenin mevkii toprakla dolmuştur ve 19uncu yüzyıla doğru görünebilen sadece toprak yığınının üzerindeki birkaç duvardır. Artık, Kral Gagik'in kilisesinin yeri hakkında bilgi kaybedilmiştir ve bu yerin Ermeni Kilisesi'nin Ani'deki meclisini barındırdığı söylenirmiş.

Harabe, 1906 yılında Nikoli Marr tarafından kazınmıştır. Kazıları, kilisenin planının yanı sıra, aralarında bir bronz şamdan ve bir avizenin de bulunduğu birçok dini obje çıkarmıştır

8. Ani'deki eski köprünün kalıntıları. Sağ taraf Ermenistan, sol taraf Türkiye topraklarıdır.

Arpaçay'ın zerindeki bu köprünün Bagratid döneminden (10uncu veya 11inci yüzyıl) kalma olduğu düşünülür. Öte yandan, 13üncü yüzyıldan da olabilir, çünkü yakın civarda bulunan bir yazıt, inşaat işini köprünün yapımını 14üncü yüzyıla tarihlendirir.

Köprünün 30 metrelik tek kemeri çökmüştür ve geriye kalan, belki de takviyeli bir kapının bir parçası, sadece uzun ayaklarıdır (mesnet). 19uncu yüzyıl gezginleri, köprünün yanında bir askeri karakoldan bahsetmiştir, ancak bu, o zamandan bu yana yok olmuştur.

9. Ani İç Kalesi

Tarihçe

Ani'nin güney ucunda, yer, üstü düz, alçak bir tepe oluşturmak üzere yükselir. Burası, iç şehir veyahut kale olarak bilinir ve tek sur ile çevrilmiştir.

Bu tepenin en yüksek noktasında, dahili istihkam içinde, Bagratid hükümdarlarının ve ardıllarının ikametgahı olan bir saray varmış. 

Bagratidler'in 961'de başkentlerini Ani'ye nakletmelerinden önce, şehrin çoğu muhtemelen kale alanının içindeymiş; bu da kalenin içindeki birkaç yapının muhtemel erken tarihini açıklar. 

Kale surlarının kuzeybatı köşesinde, siyah bazalt taş bloklarının başka yerden alınmasıyla yapılmış bir dikdörtgen burç vardır. Bu blokların uçlarına kesilmiş oyuklar, onların, kurşuna oturtulmuş kırlangıç-kuyruğu mengenelerle birbirine tutulmasını sağlayan eski taşçılık tekniğinin kullanıldığı bir yapıdan geldiğini açığa çıkarır. Bunlar, Zerdüşt ateşgedesinden ya da aynı veyahut daha eski bir dönemin yapısından alınmış olabilir. Kale yerinde bir putperest tapınağının varlığını iddia etmek isteyenler, ikinci savı destekler, ancak, kalenin başka yerlerinde bu taşın yeniden kullanılmamış olması, taşın kaleye başka bir yerden getirildiği kanaatini uyandırır, ve ateşgede de ilk seçenektir.Saray'ın harabesi bugün, düşmüş taş ve kısım kısım duvar cümbüşüdür ve Nikoli Marr'ın burada 1907 ile 1914 yılları arası kazıları öncesi, yerüstünde görünen pek bir şey yokmuş.

Kazıları, sarayın, doğu-batı yönünde uzanan 59 metrelik uzun koridor etrafında planlandığını, birkaç büyük holleri ve birçok yan odası olduğunu, ve de kimi kısımlarda en az iki katlı olduğunu göstermiştir. Yeraltı su deposu ve yedi odalı, yeraltı ısıtma tertibatlı (hypocaust) hamamı varmış. Saray, muhtemelen 15inci yüzyılın sonunda terk edilmiştir.

10. Hrispimian Bakireleri Manastırı. Manastırın 1000 ila 1200 yılları arasında inşa edildiği tahmin ediliyor.

11. Çocuk Prenslerin Mozolesi tahminen 1050'lerde inşa edilmiş

12. Tigran Honents Aziz Krikor Kilisesi'nin içindeki freskler çok zarar görmüş vaziyette. Fotğraf 2010 yılında çekilmiş

13. Ani'den kötü bir restorasyon örneği bir nevi tarih katliamı

14. Ani Katedrali'nin içten görünüşü

15. Tigran Honents Kilisesi'ndeki tahrip edilmiş freskler

16. Tigran Honents Kilisesi'nin içten görünüşü

Popüler İçerikler

Türkiye Kaçıncı Sırada? Bir Ankete Göre En Güzel Kadınların Bulunduğu Ülkeler Açıklandı
A Millî Takım'ın UEFA Uluslar Ligi'ndeki Play-Off Turu Rakibi Belli Oldu: Macaristan
Bahis Reklamı ve Teşvik İçin Soruşturma Başlatılmıştı: RTÜK Başkanı TV8 İçin İnceleme Başlatıldığını Açıkladı!