2023 Seçimlerinde En Önemli Sınavını Verecek Olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun Siyasi Yaşamı

1999 Genel Seçimleri’nden kısa bir zaman önce, Ankara’da DSP Genel Merkezi önünde orta yaşlı, minyon yapılı yeni emekli bir bürokrat; tereddütlü, çekingen ve ihtiyatlı bir edayla kapıdaki gazeteciye sordu:

“Affedersiniz, sizce DSP Ankara’dan 6 milletvekili çıkarabilir mi?”

DSP’nin aday listesini açıklamasını bekleyen gazeteci, aday adaylarının sorularına aşina olmalı ki; “Bilemiyorum, pek kolay değil.” şeklinde geçiştirici ve umursamaz bir yanıt verdi.

“Peki, teşekkürler” diyerek canı sıkılmış şekilde gazetecinin yanından uzaklaştı bürokrat.

SSK Genel Müdürlüğü’nden emekli olduktan sonra siyasete girmeye karar veren ve DSP’nin nabzını yoklayıp kendisine teklif edilen “Ankara 6. Sıra” adaylığını kabul edip etmemek arasında gidip gelen bu adamın ismi Kemal Kılıçdaroğlu’ydu.

DSP aslında Kılıçdaroğlu’nu Ankara 3. sıradan çok daha konforlu bir noktadan aday gösterecekti. Listelere son halini veren Rahşan Ecevit, taze emekli SSK Genel Müdürü’nü altıncı sıraya iteledi. Bu vazgeçişin bambaşka bir başlangıca kapı araladığını kimse bilmiyordu.

DSP defterini kapatan Kemal Bey için siyaset sahnesinin aralanması uzun sürmedi. CHP Bilim Yönetim Kültür Platformu’na "yolsuzluk raporu" hazırlayan Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal’ın dikkatini çekmeyi başardı.

3 Kasım 2002 Seçimleri’nde İstanbul'dan aday gösterildi. 3 Kasım 2002’de DYP ve MHP’nin baraj altında kalmasıyla beklediğinden çok daha fazla milletvekili çıkaran CHP’nin Parlamento’daki yeni yüzleri arasında Kemal Kılıçdaroğlu da vardı.

Bu ismi yakın zaman içinde bütün Türkiye tanıyacaktı. İslamcı köklerden gelen AK Parti’nin tek başına iktidar olması, tek başına muhalefet olan CHP’yi de “rejim savunucusu” pozisyonunda konuşlandırdı.

2002-2007 arası Baykal CHP’si, “şeriat tehdidine” karşı askerin ve laik bürokrasinin güvencesi konumundaydı. Bu zoraki konuşlanma CHP’nin ideolojik konumuna da yansıdı. Batı yanlısı-liberal-Ilımlı İslamcı Ak Parti’nin karşısında CHP; ulusalcı, devletçi, güvenlikçi, rejim muhafızı bir hüviyete büründü.

Baykal CHP’sinin bu duruşu, Parti’yi dinamik güçlerin ve geleneksel CHP tabanının konfor alanında tutarken; mütedeyyinleri ve Kürtleri ise Parti’den uzaklaştırdı. CHP’yi %20’lik bir dairenin içinde sınırladı.

Kılıçdaroğlu’nun ilk sahnesi 2004 yılıydı. 2004 Yerel Seçimleri sonrası; Baykal yönetimine karşı partide yeni yapılanma dile getirilmeye başlandı. 30 milletvekili “iktidara yürüyüş hareketi“ başlıklı bildiri yayınladı. Bildiriyi imzalayanlar arasında Kılıçdaroğlu da vardı.

Bildiri özetle, CHP’nin siyaset yelpazesini genişletip daha geniş kitlelere ulaşmasını istiyordu. Ancak bu bildiriyi imzalayanlar Deniz Baykal’ın hışmına uğrayıp tasfiye edildi.

Kılıçdaroğlu ise bu tasfiye furyasından kendini kurtarmayı başarıp kara listeye girmedi. İlk muhalefet girişimi Genel Merkez’in kalın duvarlarına çarpan Kemal Bey, daha küçük adımlarla ilerlemeye karar verdi. Sessiz kalarak Baykal’a yakın durmayı sürdürdü.

2007 Seçimleri’nde koltuğunu koruyarak yeniden Meclis’e girdi. TBMM’de staj dönemini tamamlayan Kemal Bey için yeni dönem daha fazla sesini duyuracağı imkanları beraberinde getirdi.

Deniz Baykal’ın isteğiyle CHP’nin Grup Başkanvekili oldu. Aradığı fırsat tam olarak buydu.

Kılıçdaroğlu’nun en azılı muhaliflerinden Muharrem İnce’nin aktardığına göre, Kemal Bey eşi görülmemiş bir çalışkanlıkla bu grup başkan vekilliği görevine asıldı.

TBMM’nin en çalışkan vekili oldu. Başta “yolsuzluk” konusu olmak üzere sürekli rapor ve dosyalar hazırladı.

Kemal Bey’in “dosyacılığının” Meclis sınırlarını aşıp tüm kamuoyunun dikkatini çekmesi uzun sürmedi. Muhalif camiaların büyük takdir ve beğeniyle karşıladığı Kılıçdaroğlu’nun basın toplantıları ülke çapında ünlü oldu.

Kemal Bey, akıllı davranıyordu. İdeolojik açıdan yanına yaklaşamadığı CHP Genel Merkezi’ni arkasında birleştirecek bir malzeme bulmuştu. Müthiş bir iştahla ve özveriyle yolsuzluk dosyalarına eğilmeye başladı.

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli, Dengir Mir Mehmet Fırat ve Ankara Büyükşehir Belediye başkanı Melih Gökçek Kemal Bey’in hedefindeki isimler oldu.

Bu süreçte ortaya koyduğu performans popülaritesini bir anda çok yükseltti. Yıldızı parlıyordu.

29 Mart 2009 Yerel Seçimleri’nde CHP’nin İstanbul Büyükşehir adayı gösterildi. Kadir Topbaş karşısında son derece enerjik, pozitif bir kampanya yürüttü.

Seçimleri kaybetti ama CHP’nin İstanbul’daki oylarını yükseltmeyi başardı. 2009 Yerel Seçimleri, Kemal Bey’in kaybettiği bir seçimdi. Ancak bu süreç kendi hanesine eksi değil artı puan olarak yazıldı.

Seçim sonrası Grup Başkanvekilliği görevine geri döndü. Kaldığı yerden çalışmalarına devam etti. Kemal Bey’in yükselen şöhreti, kendisine cesaret ve özgüven aşıladı.

Artık özgül ağırlığını kullanarak Genel Merkez’den bağımsız çıkışlar ve açıklamalar yapmaya başladı. Bunun ilk örneği 2009 sonlarında yaşandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Parti’nin en ulusalcı isimlerinden ve ağır toplarındandı. TBMM’de açılım görüşmeleri yapılırken CHP adına konuşmuş PKK ile Dersim İsyanı ile bağlantı kurarak devletin olaya müdahalesini ve operasyonu övmüştü.

Öymen’in bu çıkışı, AK Parti ve HDP’nin öncülü olan BDP’nin çok yoğun eleştirilerine uğradı. Ancak Öymen’e asıl sert yanıt Partilisi Kemal Kılıçdaroğlu’ndan geldi. Kemal Bey, bu ifadelerin insani olmadığını söyledi.

Herkes Kılıçdaroğlu’nun Öymen’i hedef almasını konuşurken Kemal Bey vites yükseltmeye devam etti. 16 Kasım’da annesinin cenazesi için memleketi Tunceli’ye giden Kılıçdaroğlu, burada bir açıklama daha yaparak Öymen’i istifaya çağırdı.

Onur Öymen ise istifa etmeyi düşünmediğini belirterek “Kamuoyuna açık bir şekilde birbirimizi eleştirmek parti geleneğimizde olan bir durum değildir.” sözleriyle Kılıçdaroğlu’nu eleştirdi.

İki kurmayı arasındaki tartışmayı uzaktan takip eden Deniz Baykal, Öymen’in görüşleri kendi görüşlerine yakın olmasına rağmen Öymen’e sahip çıkan bir tutum almadı.

Kuvvetle muhtemel ki, popülaritesi yükselen Kılıçdaroğlu’nu eleştirip okları kendi üstüne çekmek istememişti. Ve 2010 yılının Mayıs ayına gelindi. Meşhur kaset süreci, Baykal’ın istifası ve Kemal Bey’in genel başkan olma süreci..

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 12 Haziran 2011 Seçimleri’nde lider olarak ilk ciddi sınavına girdi. CHP bu seçimde %26 oy aldı. Oylar 4 sene öncesine göre 5 puana yakın yükseldi. 3 Buçuk Milyon yeni seçmen CHP’ye oy verdi.

“Yeni CHP” söylemi ilk meyvesini vermişti. 2011 itibarıyla Kemal Kılıçdaroğlu artık Parti’yi dizayn etme gücüne ulaştı. Parti kadrolarında ciddi bir yenilenmeye girişti. Baykal ve Sav dönemleriyle hesaplaşma başladı. CHP, yeni bir söylem inşaa etti.

Kemal Kılıçdaroğlu, Parti’nin 2002-2007 sürecinde konuşlandığı Ulusalcı, Cumhuriyet Devrimi Muhafızlığı, Sert profilinin değişmesi gerektiğini düşünüyordu. CHP ancak bu şekilde kitlesini büyütebilirdi. Bu doğrultuda ciddi adımlar attı.

Parti örgütlerinde, genel merkezde, Parti meclisinde, milletvekilleri listesinde daha liberal, mütedeyyin, Kürt isimlere yer verilmeye başlandı. Parti’nin mutlak hakimi konumunda olan ulusalcılar eski baskınlıklarını yitirdiler.

Kemal Bey’in kuşkusuz en büyük başarısı, Parti’yi dizayn edip kadroları yenilerken tüm bunları sessizce ve çok olağan bir durummuş gibi sesini yükseltmeden yapabilmesi oldu. Sessiz ve derinden ilerledi.

Türkiye’nin kendi içinde en muhafazakar partilerinden olan, bir asırlık kodlarla değişmesi çok güç iç dinamikleri olan CHP’de böyle bir dönüşüme girişmek kuşkusuz hiç kolay değildi. Kemal Bey, buna rağmen sancıları püskürtmeyi ve rakiplerini ekarte etmeyi başardı.

2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi sürecinde Kılıçdaroğlu ilk büyük kumarını oynadı. MHP ile birlikte Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Parti’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdi. CHP’nin bu tercihi büyük tartışmalara ve eleştirilere yol açtı.

Ekmelledin İhsanoğlu, CHP kültürüyle hiç alakası olmayan bir isimdi. İslam İşbirliği Teşkilatı eski genel sekreteri olan İhsanoğlu, YENİ CHP’nin mütedeyyin kitlelere açılma serüveninin en cesur hamlesi oldu.

Kemal Bey, büyük bir direnç göstererek bu kararın arkasında durdu. Parti içinden yükselen “Biz bu adama oy vermeyiz!” tepkilerine ise bugün dahi tartışılan meşhur “Tıpış tıpış gidip oy vereceksiniz.” dedi.

2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Ekmelledin İhsanoğlu, Erdoğan karşısında arzu edilen “çatı” olamadı. Mütedeyyin oyların tamamına yakınını konsolide eden Erdoğan, Seçimleri ilk turda kazandı. CHP ve MHP ile birlikte toplamda 11 Parti’nin desteklediği İhsanoğlu, %38 oy aldı.

İhsanoğlu tercihi, Kemal Bey’in başını çok ağrıttı ve kendisine karşı yükselen muhalefet ilk kez kendini gösterdi. Muharrem İnce, bu süreçte ilk kez kazan kaldırdı ve Kılıçdaroğlu’nun karşısında genel başkan adayı oldu.

Yükselen tepkilere ve İnce’nin başını çektiği parti içi muhalefetin hamlelerine rağmen Kemal Bey gücünü korumayı başardı. 2014’te aldığı Ekmelledin İhsanoğlu riskini ise taktiksel perspektifte sürdürme sinyali verdi.

Kılıçdaroğlu muhteşem bir hatip birikimli bir teorisyen değildi. İdeolojik argümanlardan ziyade Tayyip Erdoğan’ı alt etmenin matematiği peşinde koştu. CHP’nin tabanını genişletmesi için ideolojiyi arka planda bırakarak çalışmayı sürdürdü.

7 Haziran 2015 Seçimleri sürecinde toplumsal muhalefetin odağı haline gelen HDP’nin barajı aşması için örtülü bir destek verdi. Bu süreçte HDP’ye CHP’den giden oylar çok tartışıldı, hala da tartışılmaya devam ediyor.

7 Haziran’da HDP’nin barajı aşmasıyla AK Parti kurulduğundan beri ilk kez tek başına iktidar olamadı. Kılıçdaroğlu için Başbakanlık yolu açılmış oldu. Ancak MHP’nin HDP ile bir araya gelmeyi kabul etmemesi süreci tıkadı.

AK Parti, 1 Kasım 2015’te yeniden iktidara geldi. 16 Nisan 2017 Başkanlık Referandumu’nda ılımlı bir HAYIR kampanyası yürüten Kemal Bey, şaibeli bir sürecin sonunda %51,5 EVET çıkmasını engelleyemedi. Bu süreçte de “masaya yumruğunu vurmamakla” eleştirildi.

Kılıçdaroğlu, kendisinden beklenen reaksiyonu referandumdan iki ay sonra, 2017 Haziran’ında gösterdi. CHP milletvekili Enis Berberoğlu tutuklanınca, bu durumu protesto etmek için Ankara’dan İstanbul’a yürümeye karar verdi.

Adalet Yürüyüşü adı verilen ve tam 25 gün süren bu yürüyüş CHP örgütlerini ve muhalefeti çok heyecanlandırdı. Parti’den daha reaktif, ses getiren, büyük çaplı çıkışlar bekleyen seçmen uzun zaman sonra ilk kez kenetlendi. Kemal Bey, üstündeki ölü toprağını atmış oldu.

2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi süreci gelip çattı. Herkes CHP’nin adayının kim olacağını tartışıyordu. Kemal Bey, ikinci büyük kumarını burada oynamak istedi. Abdullah Gül’e yöneldi.

Kılıçdaroğlu, 2014’te Ekmeleddin İhsanoğlu taktiğinin aynısını kurguluyordu. Taktiği basitti: CHP seçmeninin konsolide olması, müteddeyin oyların da gelmesiyle çoğunluğa ulaşabilme taktiği. Ancak evdeki hesap yine çarşıya uymadı.

CHP Genel Merkezi’nin Gül hamlesi Meral Akşener’in direnciyle karşılaşmış, olay basına yansıyınca da kıyamet kopmuştu. Kemal Bey çaresiz vazgeçti. Muharrem İnce’yi aday gösterdi.

Recep Tayyip Erdoğan, 2018 Seçimlerini de ilk turda kazandı. Bay Kemal’in koltuğu yine sallanıyordu. Muhaliflerin olağanüstü kurultay taleplerini püskürtürken çok zorlandı. Adeta direkten döndü.

Kemal Kılıçdaroğlu, 2014 ve 2018’de istediğini yapamamış ve toplumsal muhalefeti tam manasıyla birleştirememişti. Artık kredileri ve gücü tükeniyordu ve önünde son bir sınav vardı. 2019 Yerel Seçimleri!

Seçim öncesi kazanacakları şehirleri saydığında karşısında kahkaha atan sunucuları bulan Kemal Kılıçdaroğlu bu sefer hata yapmadı. Çok dikkatli bir aday belirleme sürecinin sonunda bu sefer Parti’yi kazanan taraf oldu.

İYİ Parti ile resmî HDP ile örtülü ittifak kuran Bay Kemal, doğru aday stratejisiyle Ankara, İstanbul, Antalya, Adana, Mersin gibi çok önemli merkezleri kazandı.

Bursa ve Balıkesir’de ise seçim kılpayı kaybedildi. Yine de çok büyük kazanımlar elde edilmişti.

31 Mart kazanımlarının taktiği basitti: CHP, İYİ Parti ve HDP tabanlarının aynı adaya oy vermesini sağlayacak isimleri öne sürmek. Bunun başarıldığı şehirlerin tamamına yakınında CHP kazanmayı başardı.

2018 Seçimleri sonrası tüm kredilerini tüketen ve artık hata şansı kalmayan Bay Kemal, 2019 sonrası rahat bir nefes aldı. Ankara ve İstanbul fatihi olarak Koltuğunu sağlamlaştırdı. Muharrem İnce ve ekibini tasfiye etti. Parti kadroları üstünde tam hakimiyetini sağladı.

2019 kazanımları, Kılıçdaroğlu’nun 2010’dan beri uğraştığı Kürtler ve dindarlar ile yakınlaşma siyasetinin nihayet sonuç verdiğini gösterdi. Artık CHP, toplumun geniş kesimlerinin umacı görmüş gibi kaçtığı, “Beyaz Türklerin” “Askerin” “Laik Bürokrasinin” Partisi değildi.

Bugünden 50 yıl sonra, tüm güncel siyasi tartışmalar unutulduğunda, Kılıçdaroğlu’nu CHP’de gerçekleştirmeyi başardığı bu değişim ile hatırlamak mümkün olacak. Onaylayın veya onaylamayın. Doğru veya yanlış olduğunu düşünün. Zor bir iş başardığı yadsınamaz.

Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’yi, 2023 başı itibariyla teorik açıdan şu şekilde tanımlamak mümkün: “Sosyal/Sol liberal, Etkileşimci, Kapsayıcı, Batı’ya Dönük bir Merkez Sol bir oluşum”

Nitekim, Kemal Kılıçdaroğlu, “helalleşme” Parti’nin geçmişte izlediği başta laiklik ve milliyetçilik temelli bazı politikaları hakkında nedamet getirmeyi sürdürüyor.

Sürekli olarak Kürtleri ve Mütedeyyinleri Parti’ye yakınlaştırmaya çalışıyor.

Kemal Bey, bu çalışmalarında en büyük eleştirileri “Atatürk’ün çizgisinden çıkmak” “CHP’nin ulusçu ve Anti Emperyalist” tutumundan tavizler vermek, Altı Ok’un Devletçilik ve Milliyetçilik çizgilerini göz ardı etmek hususlarında alıyor.

Bay Kemal bugün, kendisi hariç tamamı Milliyetçi-İslamcı- Sağ Liberal temsilcilerden oluşan Altılı Masa’nın en büyük üyesi olarak muhalefeti bir arada tutmaya çalışıyor.

Bildiğimiz tek gerçek şu ki; 2023 Seçimleri, artık 75’ine merdiven dayamış Kılıçdaroğlu için en zor ve ön önemli sınav olacak.

Tüm muhalefetin arkasında kenetlenmesini istiyor olsa da çeşitli sebeplerle aday olmaması gerektiğini düşünenlerin sayısı da hiç az değil.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi yaşamının son bölümü 2023 Seçimleri olacak. Bu süreç ve elde edilecek sonuç ise hiç kuşkusuz tüm değerlendirmeleri etkileyecek.

İlginizi çekebilir:

CHP'nin Kaderini Değiştiren Süreç: Kaset Olayı ve Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkan Olma Süreci

👇

Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan'ın Tevazuyla Başlayıp İhtirasla Parçalanan Dostluklarına Yakın Bakış

👇

Son Zamanlarda İsimlerini Çokça Duymaya Başladığımız Türkiye İşçi Partisi'nin Hikayesi

👇

Recep Tayyip Erdoğan’ın Ekrem İmamoğlu’na Yenildiği 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinin Yıldönümü

Popüler İçerikler

Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
YORUMLAR
04.04.2023

karizma yok. liderlik vasfı yok. seçim kazanma yok. siyasi kişilik yok. CHP de adam mı yok

Pasif Kullanıcı
04.04.2023

Laflara bak hep ezber sanki CHP Kılıçdaroğlu'ndan önce bütün seçimleri kazanıyordu o geldikten sonra kaybetmeye başladı yüzde 15 oy alan partiyi bugün yüzde 30 lara çıkardı şunu göremiyorsunuz

Pasif Kullanıcı
04.04.2023

Muharrem İnce ve Baykal gibi gibilerinin amacı zaten CHP'nin yüzde 15 oy alıp konforlu alanda muhalefet yapmasıydı Kılıçdaroğlu dar bir ideoloji de siyaset yapsaydı bugün kimse muhalefet seçim kazanabilir diyemezdi

04.04.2023

çıkmışsın yenmiş, çıkmışsın yenmiş, yenmiş de yenmiş, çıkmışsın yenmiş

TÜM YORUMLARI OKU (16)