2023 seçimlerinde en zor ve en önemli sınavını verecek olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçmişten günümüze siyasi yaşamına yakından bakalım.
2023 seçimlerinde en zor ve en önemli sınavını verecek olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçmişten günümüze siyasi yaşamına yakından bakalım.
“Affedersiniz, sizce DSP Ankara’dan 6 milletvekili çıkarabilir mi?”
“Peki, teşekkürler” diyerek canı sıkılmış şekilde gazetecinin yanından uzaklaştı bürokrat.
DSP aslında Kılıçdaroğlu’nu Ankara 3. sıradan çok daha konforlu bir noktadan aday gösterecekti. Listelere son halini veren Rahşan Ecevit, taze emekli SSK Genel Müdürü’nü altıncı sıraya iteledi. Bu vazgeçişin bambaşka bir başlangıca kapı araladığını kimse bilmiyordu.
3 Kasım 2002 Seçimleri’nde İstanbul'dan aday gösterildi. 3 Kasım 2002’de DYP ve MHP’nin baraj altında kalmasıyla beklediğinden çok daha fazla milletvekili çıkaran CHP’nin Parlamento’daki yeni yüzleri arasında Kemal Kılıçdaroğlu da vardı.
2002-2007 arası Baykal CHP’si, “şeriat tehdidine” karşı askerin ve laik bürokrasinin güvencesi konumundaydı. Bu zoraki konuşlanma CHP’nin ideolojik konumuna da yansıdı. Batı yanlısı-liberal-Ilımlı İslamcı Ak Parti’nin karşısında CHP; ulusalcı, devletçi, güvenlikçi, rejim muhafızı bir hüviyete büründü.
Kılıçdaroğlu’nun ilk sahnesi 2004 yılıydı. 2004 Yerel Seçimleri sonrası; Baykal yönetimine karşı partide yeni yapılanma dile getirilmeye başlandı. 30 milletvekili “iktidara yürüyüş hareketi“ başlıklı bildiri yayınladı. Bildiriyi imzalayanlar arasında Kılıçdaroğlu da vardı.
Kılıçdaroğlu ise bu tasfiye furyasından kendini kurtarmayı başarıp kara listeye girmedi. İlk muhalefet girişimi Genel Merkez’in kalın duvarlarına çarpan Kemal Bey, daha küçük adımlarla ilerlemeye karar verdi. Sessiz kalarak Baykal’a yakın durmayı sürdürdü.
Deniz Baykal’ın isteğiyle CHP’nin Grup Başkanvekili oldu. Aradığı fırsat tam olarak buydu.
TBMM’nin en çalışkan vekili oldu. Başta “yolsuzluk” konusu olmak üzere sürekli rapor ve dosyalar hazırladı.
Kemal Bey, akıllı davranıyordu. İdeolojik açıdan yanına yaklaşamadığı CHP Genel Merkezi’ni arkasında birleştirecek bir malzeme bulmuştu. Müthiş bir iştahla ve özveriyle yolsuzluk dosyalarına eğilmeye başladı.
Bu süreçte ortaya koyduğu performans popülaritesini bir anda çok yükseltti. Yıldızı parlıyordu.
Seçimleri kaybetti ama CHP’nin İstanbul’daki oylarını yükseltmeyi başardı. 2009 Yerel Seçimleri, Kemal Bey’in kaybettiği bir seçimdi. Ancak bu süreç kendi hanesine eksi değil artı puan olarak yazıldı.
Artık özgül ağırlığını kullanarak Genel Merkez’den bağımsız çıkışlar ve açıklamalar yapmaya başladı. Bunun ilk örneği 2009 sonlarında yaşandı.
Öymen’in bu çıkışı, AK Parti ve HDP’nin öncülü olan BDP’nin çok yoğun eleştirilerine uğradı. Ancak Öymen’e asıl sert yanıt Partilisi Kemal Kılıçdaroğlu’ndan geldi. Kemal Bey, bu ifadelerin insani olmadığını söyledi.
Onur Öymen ise istifa etmeyi düşünmediğini belirterek “Kamuoyuna açık bir şekilde birbirimizi eleştirmek parti geleneğimizde olan bir durum değildir.” sözleriyle Kılıçdaroğlu’nu eleştirdi.
Kuvvetle muhtemel ki, popülaritesi yükselen Kılıçdaroğlu’nu eleştirip okları kendi üstüne çekmek istememişti. Ve 2010 yılının Mayıs ayına gelindi. Meşhur kaset süreci, Baykal’ın istifası ve Kemal Bey’in genel başkan olma süreci..
“Yeni CHP” söylemi ilk meyvesini vermişti. 2011 itibarıyla Kemal Kılıçdaroğlu artık Parti’yi dizayn etme gücüne ulaştı. Parti kadrolarında ciddi bir yenilenmeye girişti. Baykal ve Sav dönemleriyle hesaplaşma başladı. CHP, yeni bir söylem inşaa etti.
Parti örgütlerinde, genel merkezde, Parti meclisinde, milletvekilleri listesinde daha liberal, mütedeyyin, Kürt isimlere yer verilmeye başlandı. Parti’nin mutlak hakimi konumunda olan ulusalcılar eski baskınlıklarını yitirdiler.
Türkiye’nin kendi içinde en muhafazakar partilerinden olan, bir asırlık kodlarla değişmesi çok güç iç dinamikleri olan CHP’de böyle bir dönüşüme girişmek kuşkusuz hiç kolay değildi. Kemal Bey, buna rağmen sancıları püskürtmeyi ve rakiplerini ekarte etmeyi başardı.
Ekmelledin İhsanoğlu, CHP kültürüyle hiç alakası olmayan bir isimdi. İslam İşbirliği Teşkilatı eski genel sekreteri olan İhsanoğlu, YENİ CHP’nin mütedeyyin kitlelere açılma serüveninin en cesur hamlesi oldu.
2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Ekmelledin İhsanoğlu, Erdoğan karşısında arzu edilen “çatı” olamadı. Mütedeyyin oyların tamamına yakınını konsolide eden Erdoğan, Seçimleri ilk turda kazandı. CHP ve MHP ile birlikte toplamda 11 Parti’nin desteklediği İhsanoğlu, %38 oy aldı.
Yükselen tepkilere ve İnce’nin başını çektiği parti içi muhalefetin hamlelerine rağmen Kemal Bey gücünü korumayı başardı. 2014’te aldığı Ekmelledin İhsanoğlu riskini ise taktiksel perspektifte sürdürme sinyali verdi.
7 Haziran 2015 Seçimleri sürecinde toplumsal muhalefetin odağı haline gelen HDP’nin barajı aşması için örtülü bir destek verdi. Bu süreçte HDP’ye CHP’den giden oylar çok tartışıldı, hala da tartışılmaya devam ediyor.
AK Parti, 1 Kasım 2015’te yeniden iktidara geldi. 16 Nisan 2017 Başkanlık Referandumu’nda ılımlı bir HAYIR kampanyası yürüten Kemal Bey, şaibeli bir sürecin sonunda %51,5 EVET çıkmasını engelleyemedi. Bu süreçte de “masaya yumruğunu vurmamakla” eleştirildi.
Adalet Yürüyüşü adı verilen ve tam 25 gün süren bu yürüyüş CHP örgütlerini ve muhalefeti çok heyecanlandırdı. Parti’den daha reaktif, ses getiren, büyük çaplı çıkışlar bekleyen seçmen uzun zaman sonra ilk kez kenetlendi. Kemal Bey, üstündeki ölü toprağını atmış oldu.
Kılıçdaroğlu, 2014’te Ekmeleddin İhsanoğlu taktiğinin aynısını kurguluyordu. Taktiği basitti: CHP seçmeninin konsolide olması, müteddeyin oyların da gelmesiyle çoğunluğa ulaşabilme taktiği. Ancak evdeki hesap yine çarşıya uymadı.
Recep Tayyip Erdoğan, 2018 Seçimlerini de ilk turda kazandı. Bay Kemal’in koltuğu yine sallanıyordu. Muhaliflerin olağanüstü kurultay taleplerini püskürtürken çok zorlandı. Adeta direkten döndü.
Seçim öncesi kazanacakları şehirleri saydığında karşısında kahkaha atan sunucuları bulan Kemal Kılıçdaroğlu bu sefer hata yapmadı. Çok dikkatli bir aday belirleme sürecinin sonunda bu sefer Parti’yi kazanan taraf oldu.
Bursa ve Balıkesir’de ise seçim kılpayı kaybedildi. Yine de çok büyük kazanımlar elde edilmişti.
2018 Seçimleri sonrası tüm kredilerini tüketen ve artık hata şansı kalmayan Bay Kemal, 2019 sonrası rahat bir nefes aldı. Ankara ve İstanbul fatihi olarak Koltuğunu sağlamlaştırdı. Muharrem İnce ve ekibini tasfiye etti. Parti kadroları üstünde tam hakimiyetini sağladı.
Bugünden 50 yıl sonra, tüm güncel siyasi tartışmalar unutulduğunda, Kılıçdaroğlu’nu CHP’de gerçekleştirmeyi başardığı bu değişim ile hatırlamak mümkün olacak. Onaylayın veya onaylamayın. Doğru veya yanlış olduğunu düşünün. Zor bir iş başardığı yadsınamaz.
Nitekim, Kemal Kılıçdaroğlu, “helalleşme” Parti’nin geçmişte izlediği başta laiklik ve milliyetçilik temelli bazı politikaları hakkında nedamet getirmeyi sürdürüyor.
Sürekli olarak Kürtleri ve Mütedeyyinleri Parti’ye yakınlaştırmaya çalışıyor.
Bay Kemal bugün, kendisi hariç tamamı Milliyetçi-İslamcı- Sağ Liberal temsilcilerden oluşan Altılı Masa’nın en büyük üyesi olarak muhalefeti bir arada tutmaya çalışıyor.
Tüm muhalefetin arkasında kenetlenmesini istiyor olsa da çeşitli sebeplerle aday olmaması gerektiğini düşünenlerin sayısı da hiç az değil.
karizma yok. liderlik vasfı yok. seçim kazanma yok. siyasi kişilik yok. CHP de adam mı yok
Muharrem İnce ve Baykal gibi gibilerinin amacı zaten CHP'nin yüzde 15 oy alıp konforlu alanda muhalefet yapmasıydı Kılıçdaroğlu dar bir ideoloji de siyaset yapsaydı bugün kimse muhalefet seçim kazanabilir diyemezdi
çıkmışsın yenmiş, çıkmışsın yenmiş, yenmiş de yenmiş, çıkmışsın yenmiş