Nobel Tıp Ödülü'nü kazanan iki bilim insanı James P. Allison ve Tasuku Honjo, 10 Aralık'ta ödüllerini teslim alacaklar, peki onlara bu ödülü kazandıran çalışmaları tam olarak neyi amaçlıyor?
Nobel Tıp Ödülü'nü kazanan iki bilim insanı James P. Allison ve Tasuku Honjo, 10 Aralık'ta ödüllerini teslim alacaklar, peki onlara bu ödülü kazandıran çalışmaları tam olarak neyi amaçlıyor?
Çalışmaları özünde insan bağışıklık sistemine odaklanıyor ve kanserle savaşabilecek bir bedensel iyileştirmeyi hedefliyor. İnsanlığın karşılaştığı en büyük sağlık tehditlerinden biri olan kanseri yenebilmeyi amaçlayan bu çalışmanın kökenleri ise bundan 28 yıl öncesine, 1990 yılına dayanıyor.
Farklı kanser türleri için farklı tedavilerden söz edilse de sürekli kendi içerisinde evrim halinde olan kanser daha etkili, kökten bir çözümle karşılanmalıydı. Bu arayışların sonucunda, 20. yüzyılın başlarından itibaren akıllarda bir soru işareti oluştu: Bağışıklık sistemi yönlendirilerek tümörlerle savaşılabilir mi?
Bu soruya gelen yanıt her ne kadar evet olsa da yapılan çalışmalar hep küçük çaplı sonuçlar vermekteydi.
Bu protein T hücreleri adı verilen ve vücudun kanserle savaşmasını sağlayan akyuvarları engelleyerek kanserin ilerlemesine yol açıyordu. Meslektaşlarının alternatif düşüncelerinin aksine Allison CTLA-4 proteinini bloke ederek T hücrelerinin kanser hücreleriyle savaşabilmesini sağlamak için çalışmalara koyuldu.
Sonuç muazzamdı. Bloke edilen protein sayesinde T hücreleri kanser hücreleriyle karşılaşıyor, savaşıyor ve kanserin gerilemesini sağlıyordu. O yıllarda bu çalışmasının ilaç sektöründe çok ilgi görmediğini belirtmek gerek, o bu gözardı edilme durumuna rağmen çalışmalarını insanlar üzerinde uygulanabilecek biçimde evirmek için durmaksızın çabaladı.
Yapılan klinik testlerin ardından cilt kanseri olan bazı deneklerde büyük oranda iyileşme yaşanırken birkaç denekte kanserin tüm belirtileri yok olmuştu. Aynı denekler üzerinde yapılan önceki kanser çalışmalarının hiçbiri böylesine başarılı sonuç vermemişti.
1992 yılında T hücrelerinin yüzeyinde yer alan PD-1 proteinini keşfeden Honjo Kyoto Üniversitesi'nde laboratuvarında yürüttüğü çalışmalar sonucunda gördü ki tıpkı Allison'ın çalışmasında CTLA-4 proteinlerinin yarattığına benzer şekilde PD-1 de aynı etkileri gösteriyordu.
Hatta tıp literatüründe tedavi edilemez olarak görülen metastazdan muzdarip hastalarda tahminlerin üzerinde iyileşme belirtileri görülmüş, bu alanda da büyük bir umut belirmişti.
Yan etkilerinin azaltılmasına dair yapılan çalışmalarla etkisini iyiden iyiye artırması planlanan bu proje sonunda akciğer ve böbrek kanserinde etkin bir tedaviye ulaşılması planlanıyor. İki yöntemin birlikte uygulandığı durumlardaysa etki de aynı ölçüde artabiliyor, bu durumda farklı kanser türlerine uygulanabilir hale geliyor.
Neredeyse 100 yıldır üzerinde çalışılan, bağışıklık sistemini kanseri tedavi edecek biçimde güçlendirme fikri de böylece bu iki bilim insanı ve onların ekip çalışmalarıyla literatürü değiştireceğe benziyor.
Kanserin kısa sürede tedavi edilen herhangi bir hastalık haline geleceği günleri düşünürsek, bu ödülü hak ettiklerini söylemek yanlış olmaz.
dış mihrakta olsalar adamlar bazılarının aksine kendini düşünmeyip insanlık için çalışıyorlar. Allah razı olsun
SERMAYE İLAÇ SATMAK İÇİN HASTALIK ÜRETİYOR,DAHA SONRA AYNI SERMAYE İYİLEŞTİRDİN AYAĞIYLA ÖDÜL VERİYOR.
''Sürekli kendi içerisinde evrim halinde olan kanser ..'' bu cümleyi okuyunca gerçekten bu ilaçlar kökten iyileştirme yaparmı ki diye aklıma takıldı.Şimdi ki bulunan ilaçlar kanser hücrelerini temizlemiş görünsede ileride evrim geçirip,bağışıklık kazanarak tekrar ortaya çıkmaz mı.28 yıllık çalışmanın sonrasında umutlandırıcı bilgiler ama yinede insanın aklına takılıyor.Yıllardır bu hastalık binlerce insanın canını aldı,umarım bu çalışmalar boşa gitmez.